,

Sevmem o adamı!

M. Kemal AYÇİÇEK- 1 Nisan 2013

Başka alemlerden gelen birileri olsa ve bugün Türkiye’ye gelse, Türkiye’deki değişim ve dönüşümü görse, her halde buna “1 Nisan şakası” diye bakar! Öyle ya, bu ne hız, bu ne sürat böyle, bir gidilen şehre bir başka zaman da gidildiğinde şehirlerin çehresi değişmiş, birileri durmamış, sırf daha önce bu kentlere gelen insanlar, şaşırsın, kalsınlar diye adeta şehirlerin siluetlerini bile yerinden oynatmışlar der yani. Hem haklı da çıkar o diyen adam, tüm şehirler değişiyor, zaman “eskiden şurada şu vardı” dedirtmiyor artık, o eskiler, yerinden ediliyor ve şehirler değişiyor.
Tamam şehirler önemli ama o kadar da değil, her şey şehirler ve şehirliler için olmuş günümüzde ama ya köyler, o köylerden kopanlar, şehirlerde kaldıkça, şehirler büyüyüp, değiştikçe o şehirlerden nefret edip, doğdukları topraklara, köylere özlemlerini artık sosyal medya da gizlemiyor ve açığa vuruyorlar. Paylaştığınız bir köy fotoğrafı ile şehirlerin gümbürtüsünden bıkkınlığını adeta dile getiriyorlar. Tamam , “doğduğun yer değil doyduğun yer” denir ama artık sanırım o “doymak” artık ikinci plana itilecek ve “doğduğun yer” revaçta olacak! Hayat, sadece doymaktan ibaret değil, huzur da gerekiyor ama insanlar, şehirlerde sadece beton yığınlar arasında o aradıkları huzuru bulamaz hale geliyor!

Türkiye’nin değişimini algılamakta zorlananlar, ister istemez bu sürece akıl erdiremiyor ve eski Türkiye mantığı ile gündeme kilitleniyorlar. Rusya’dan dönüyor bir işçi, tam o sırada Başbakan Erdoğan, bir canlı yayında ekrana geliyor. İşçi, “Ben sevmem o adamı” diyor, biraz da mimikleri ile anlatıyor psikolojik durumunu aslında, Adanalı bir genç. Sonra bu “Çözüm süreci”nden açıyor sözü ister istemez, o “sevmediği adam”ın  adımlarından biri bu “süreç”te, sonra fikirlerini anlatmaya başlıyor, dinliyorum, sadece o konuşuyor. Hiddetli, zaman zaman sövüp, sayıyor da. Bekliyorum, içini tam döksün istiyorum, zaman zaman ona tam boşalması için sorularda soruyorum tabi..Anlatmak istediği her şeyi dinledikten sonra ona, “neden nefret ediyorsun o adamdan” diyorum.., “sevmiyorum, şunun kaşlarına bak, gözlerine bak, kafasına bak” diyor bir de şöyle sanki iğreniyor gibi bir hal de alıyor.

Bakıyorum, toplumda bir ayrışma var, bireyler, Televizyon izlerken bile sevmediği insana  tahammül göstermiyor, dinlemiyor, hemen zaplıyor. Oysa, siyasetçiler, her kim olursa olsun, bir canlı yayındaysa izlenmeli diye bakarım ben, kim ne diyor, neyi nasıl söylüyor bilmek isterim. Oysa insanlar, salt bir partinin mensuplarıysa kalkıp, kendi genel başkanlarının gözüyle diğer parti liderlerine bir kinle bakıyor. O “ben o adamı sevmem” diyen de zaten, bu “çözüm süreci”ne karşı açıkça tavır koymuş MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin liderliği ile Türkiye’nin çağ atlayacağına inananlardan birisi. “Silahlar sussun ama Kürtler de bu ülkeyi terketsin ” havalarında.. Ona, Türk bayrağının rengini ve nasıl bayrak oluşunu soruyorum, “Sakarya nehrinde bir gece vakti, ay yıldızla buluşuyor ama Sakarya nehri de kan renginde akıyor” diyor, peki o akan kan, kimin kanı diye soruyorum, “bizim” diyor. “siz kimsiniz?” diye soruyorum bu sefer, “Biz işte, yani dedelerimiz” diyor. Dedelerinizin silah arkadaşları kim  diye soruyorum bu sefer, dedeniz yalnız mı orada diye de ekliyorum, “yoo, işte kim varsa Kürt, Türk, laz, çerkez..”diyince, “demek Kürtler de var öyle mi” diyorum, gülüyor, “evet” diyor.

Dedenle bir Kürt birlikte savaşmış bir ülke kurmuş ama sen şimdi kalkıp, o kürtlerle “barışalım” dendiğinde itiraz ediyorsun öyle mi? Diye soruyorum, “yok, onlarla ne barışı, biz PKK ile barış yapmayız, yoksa Kürtlerle zaten bir işimiz yok” diyor. Kürt’ü kabul ediyor ama yine de “En iyi Kürt ölü Kürt tür” diye bağlıyor sözünü.. Yani Çanakkale’de yatan şehit Kürtlerimizi mi kastediyor, yoksa aklınca şu PKK mücadelesinde öldürülmüş Kürtleri  mi kastediyor tam anlamıyorum. Lafı uzatmanın da alemi yok ama bir ön yargı görüyorum, hiç öyle geçmişe bakmaksızın, sadece son dönem Türkiye’nin sorunlarına işte öylesine bakmış ve sıradan bir Türk genci..Türkiye’nin hangi ülkelerle nasıl bir ilişki içinde olduğunu da derinlemesine zaten bilmiyor. Bu kez ona burcunu soruyorum, “ikizler” diyor, Bakıyorum Başbakan Erdoğan’a, o farklı bir burçtan yani Balık ve zaten tabiat farklılıkları var ve o itici buluşunu oraya bağlıyorum!. Çünkü bir insan, tanımadığı bir başka insanı sevmiyor ya da görünce rahatsızlık duyuyorsa bunun altında tabiat tersliklerinin yattığını düşünürüm, genel de de öyledir zaten!.

Siz mesela, hiç tanımadığınız, konuşmadığınız halde bir başka insanı nasıl itici buluyorsanız ki vardır mutlaka, hiç konuşmadığınız, tanımadığınız halde gıcık kaptığınız insanlar vardır ya, işte o insanlar, ısrarla gidin üzerlerine sorun bakın mutlaka ters bir burçtandır ve sizinle tabiat uyuşmazlığı vardır o yüzden size gıcık görünürler ama o durum, o gıcık kaptığınız insanların sorunu değil sizin sorununuzdur.

“çok farklı bakıyorsun” dedi bana, “ben hiç böyle düşünmemiştim” diye de ekledi. Ama vedalaşıp ayrılırken, “Çözüm süreci”ne artık  bende destek veriyorum” dedi ve güldü, o gülüşü ben onun şimdiye kadar bakmadığı bir ülkeye ve Dünya’ya faklı bakabilmeyi görmüş olmasına veriyorum, yoksa “Çözüm süreci” o destek olsa da olmasa da zaten hedefine ulaşacak, ben buna inanıyorum. Ama bugün ama yarın herkes, mutlaka Türkiye için “hayırlı olan” ne ise onda birleşecek!.

Devir artık kimsenin kendisini dev aynasında görme devri  değil, herkes, her şeyi en ince ayrıntısına kadar görebiliyor artık, kim neyi niçin, hangi amaçla yapıyor artık bunlar düşünen insan için bilinmezler değil, o devirler eskiler de kaldı, insanlar bölgelerine ancak üç gün sonra gelebilen bir gazeteler devrinden artık anında her şeyden haberdar olabildiği bir dönemdeyiz. O nedenle eskiden ne vardıysa, hepsi eskide kaldı artık, yeni bir Dünya, yeni bir Türkiye’nin eşiğindeyiz ve artık bu Türkiye, tam da istediğimiz, hep özlemini çektiğimiz, bireylerin önce “insan” oldukları, sonra da diğer ne olduklarının önemli olduğu bir ülke olduğu bir vatandayız, bu vatan, Kürdüyle, Lazıyla, Türküyle herkesin harmanlandığı bir ülkedir artık, bundan böyle daha da güzel olacak. Ben Türkiye’nin tüm renkleri ile oluşturduğu mozaik tablosunun bundan böyle daha da renkli ve daha da çekici olacağına inanıyorum. Türkiye, artık sadece “Türk” lerin değil, Türkiye’de yaşayan herkesin ülkesidir, bundan da mutluluk ve huzur duyuyorum, artık bundan böyle  ne mutlu “Türkiyeliyim” diyene ve diyebilene! Kalın sağlıcakla..

 

YORUM EKLE