,

Şimdi tam Karadeniz zamanı

 M. Kemal AYÇİÇEK – 25 Haziran 2013

Bakıyorum, sık sık Google aramalarında, “Trabzon yayla şenlikleri”, “Artvin yayla şenlikleri”, “Rize Yayla şenlikleri”, “Giresun yayla şenlikleri”, “Ordu yayla şenlikleri” diye aramalar ön plana çıkıyor. Öyle ya, Üniversiteye girecek öğrencilerin de sınavlarını tamamlamasıyla, okullar da tatile girince herkes tatil moduna geçmiş olmalı. 
Kimileri “deniz, kum, güneş” takıntısından kesseniz vazgeçmez, bende zaten onlara, “hadi Karadeniz’e gelin” demem zaten, demiyorum da ama Karadeniz’den bir soluk almış, kim olursa olsun, sadece “Kızılağaç yaprağını bile görmek istemiyorum” diyenleri de  hariç tutarak söylüyorum tabi, hemen herkesin kafasında mutlaka Karadeniz özlemi depreşmiştir. O özlemi depreşenlere diyorum, “şimdi tam da Karadeniz zamanı” diye. Yanlış anlaşılmasın, öyle herkesi de kastetmiyorum ama biliyorum, gurbette olanlar bir hesap yaparlar, kaç kişi ile gitmek gerekir, önceki yıl kaç gün kalınmıştı, şimdi gidilirse kaç gün kalınır gibi hesapları çoktan yapmışlardır.
On beş gün sonra Ramazan ayı başlıyor, Karadeniz’de tatil hesabı yapanlar bilir gerçi Karadeniz’de Ramazan ayının diğer bölgelerden daha renkli ve farklı kabullenildiğini de sayılı günler erken geçer, hatırlatayım istedim. Öyle ya, siz ailece, cümbür cemaat halinde Karadeniz’in yaylalarına çıkıp, orada et mangalından, balık ızgaraya, kuzu kavurmadan, tavuk çeşitlerine her neyi nasıl seviyorsanız elbette yaparsınız da, Ramazan ayında bunu sınırlı yapmak zorunda kalırsınız. Siz oruç tutacaksınız diye çocuklarınızı hesabın dışında bırakmayın derim. Çoluk çocukla birlikte yaylalarda gezmeyle, ramazan ayındaki gezmeler aynı tadı vermeyebilir! Şüphesiz tabi ki de Karadeniz’de iftar sofraları da var ama çocukları, siz ibadet yapacaksınız diye gündüzleri yalnız yemeğe mecbur etmemek lazım değil mi?
O nedenle diyorum, Ramazan ayı başlamadan Karadeniz’de özlemini çektiğiniz tatil ya da gezinizi gönül rahatlığı ile yaparsanız, Ramazan ayı nedeniyle Karadeniz’de iftar sofralarını da daha bir gönül rahatlığı ile şenlendirirsiniz. Ramazan ayı geldi diye de elbette Karadeniz’in yaylalarındaki sular ısınmıyor, yine aynı soğuk suları bulabilirsiniz ama gündüzleri dere kenarlarında, soğuk su olukların da veya yayla gözelerin den kana kana su içemez, gönlünüzce keyif süremezsiniz. Onu ancak iftar sonrasına bırakırsınız ki o da gündüzlerin yerini elbette alamaz!
Biliyorum artık İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den ve ülkemizin bir çok ilindeki güya “Gezi parkı eylemleri” bahanesiyle koparılan gürültüden sıkılmışsınızdır, inanın Karadeniz yaylalarında hiç de öyle “sahte çevreci” sempatizanı göremezsiniz! Hem Karadeniz de zaten kalabalık kentlerdeki gibi “Duran Adam” lar falan da göremezsiniz, burada herkes ya yaylasında, ya gürül gürül akan derelerinin kenarlarında ya da bizim Nuri gibi şu tepe senin bu tepe benim gezmelerindedir. Onların öyle “tencere-tava” gibi dertleri de yok, öyle bir gündemleri de olmaz zaten! Karadeniz, yeşilinin her tonu ile zaten en çevrecilerin yoğun olduğu bölgedir. O nedenle şimdi tam da Karadeniz de olma zamanıdır!
Hem bir çok yerde artık o eski yollar da kalmadı, hani sürekli araç lastiklerinin patladığı yollar yok. Gezilmesi gereken ve doğası ile en azından isimlerinden söz ettiren turizm merkezlerini kastetmiyorum, daha adını bile duymadığınız ne bakir dere boyları, vadiler ve yaylaların bile yolları artık asfalt olmuş, eskiden 3 günde gidilebilen yollar şimdi saatlerde gidilebilir hale gelmiş durumdalar. İster özel aracınızla isterseniz kiralayacağınız araçla ya da artık her bir yaylaya zaten giden dolmuşlarla, belediye otobüsleri ile illa şenlik olması gerekmeden de gidilebilecek imkanlar var. Karadeniz de artık eskisi gibi gidilmesi çile olan yollar da kalmadı, her istediğiniz yaylaya veya obaya dilediğiniz gibi gidilebiliyor. Üstelik eskiden çoğu zaman yağmur ve sis varken şimdiler de o sisler ve dumanlar da kalmamış, bizim Emin beyin tekerlemesi gibi, “gökyüzün de para kadar bulut yok” yani, söylemesi benden. Kalın sağlıcakla.
YORUM EKLE