,

Tabanca, mermisiz çalışır mı?

M. Kemal AYÇİÇEK – 23 Aralık 2013

Çok önemli bir süreçteyiz, biliyorum şimdi her zaman aynı cümleler söyleniyor denebilir ama yok, bu sefer ki o bildiklerinizde olmayacak. Bir önceki yazımda da söz ettim, önümüzdeki yerel seçimler, Türkiye tarihinin hiçbir seçimine benzemeyecek bir nitelik kazandı. Hele de şu hani bize “yolsuzluk operasyonu” diye yutturulmaya çalışılan 3 ayrı olayın aynı günde yapılıyor olması ve ardından yaşananlar, kılıçların kınından çıkışını göstermiyor mu? Vaiz efendinin “Bedduası”, hani Erzurumluların “Gaarış” dediği şey, Başbakan Erdoğan’ın “İninize gireceğiz” deyişine de değineceğim.

Şunu başta söyleyeyim, 17 Aralık Operasyonu’ndaki o “rüşvet, yolsuzluk” gibi konular da kim ne yaptıysa, ne çaldıysa, tümünün haram olan mal, tüyü bitmemiş yetimin hakkı. Kimin boğazından geçerse zehir zıkkım olsun, hesabı da sonuna kadar sorulsun. Onlara hesap sormayanların da kursaklarından geçecek her lokma onlara da zehir zıkkım olsun. Yeter ki masum insanlar, bu toplumun önüne sırf kin, nefret ve intikam duygularıyla bir takım ihtiraslar giderilme adına kurban edilmesin. Hak ve hukuk, elbette yerine gelsin, buna sebep olanlardan hesap sorulmasından kimsenin gocunduğu da yok. Ancaak, bu ülke iki adım ileri gitti diye “sizin kültürünüz de var, iki ileri bir geri” diyerek, Türkiye’nin büyümesinden, gelişmesinden rahatsız olan çevrelere alet olup, bu ülkenin kazanımlarına helal getirmeye çalışılıyorsa ki (bana göre yapılan da budur)  bunun da hesabının sorulması gerekir ki sorulacak da buna inanıyorum.

Numan Kurtulmuş, Hasan Karakaya, Rasım Ozan Kütahyalı vb insanlar, sahte görüntülerle cinsel içerikli sözde videolar gibi çirkinliklerle itham edilirken, sosyal medya kullanılarak her türlü çirkef ve yalan üretimlerle  insanların birbirlerini yaftaladığı bir gündem de elbette öyle bir taşla iki kuş hesabı değil bu, cümbür cemaat olmak üzere her tarafın kirletilmek istendiği günlerdeyiz.

Vaiz efendi(Cemaat- örgüt-Fethullahçı denmesine kızdıkları için)“Şimdiye kadar demediğimi diyorum” dedikten sonra Bedduasın da;

” Ben bizi de onların içinde görerek diyorum.. dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur'an'ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha'ya aykırıysa, İslam'ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin”  diyor.

Bu ülke de dün, o “Derin Devlet” denildiğin de ilk akla gelen askeri vesayetti! Hani onların da ilk gündemi “İrtica” oluyordu ya, şimdi o askerin, “İrtica” diye gündem yaptığı meğer, sokaktaki sakallı, şalvarlı veya çarşaflılar değil de bu “Kravatlı Müslüman(!)” tipi çizenlermiş! Bunu yeni anlıyoruz! Başbakan Erdoğan’ın “Devlet içinde devlet” diyerek;

“Devlette parellel bir yapı olamaz, paralel bir yapı kurmak isteyenler, devletin kurumları içerisine sinenler şunu bilesiniz ki istediğiniz kadar oralara yerleşin, ininize gireceğiz, ininize, didik didik edeceğiz ve devletin içindeki bu örgütleri teşhir edeceğiz.” şeklindeki ifadeleri artık o hareket için “dönülmez akşamın ufkunda” olduklarının göstergesi olarak tarihe geçecek.

Sanayi de bir parçacı dükkânındayım. Sohbet Fethullah Gülen’in bedduasına geliyor, adam gülmeye başlıyor, “Bugün telefon açtım aboneliğimi bitirin diye, dediler ki ‘Telefon görüşmemiz kayıt altındadır’ dedim tamam hemşerim, kayıt yapın sorun değil ama benim aboneliğimi hemen bitirin bir daha da gazete getirmeyin, sebepte sormayın! Karşımdaki sizi şuraya bağlayayım dedi bağladı birini o da ‘neden?’ demeye kalktı, anlattım ona da. “Gülen cemaati” denilen bu grubun bir yayın organı gazete aracılığı ile 15 yıl önce bir kampanya başlattı. ABD’de malı. Olivetti ofx 500 pcfax, copier, sacenner, printer, fax cihazı. İyi de para verdik ama kartuş bitti. Arıyoruz piyasada yok. Gittim bunların bürosuna, hemşerim bu kartuştan istiyorum dedim, ‘bizde bulunmaz’ dediler. O zaman nerde satılıyor, satıldığı yeri söyleyin dedim ‘bilemeyiz’ dediler. Dedim ki, bunu bize siz sattınız, madem kartuşu yok ne diye sattınız, kartuşsuz makinayı ne yapalım?  Kurşunsuz tabanca çalışır mı? Bağırdım çıktım oradan ama makine elimizde patladı kaldı tabi. Bak orada, sarı kutunun içinde duruyor şimdi” diyor. Aynı taktikle bir çok yayın organı da kendi abonelerine bu tarz ürünler pazarlandı.

Bir başka adam sakallı ve yaşlı ihlaslı biri.  Bir rüyasını anlatıyor. ”Bir koyun sürüsü var bizim çimende, topluca bir bizim tarladan aşağıya yöneliyor, bir Necimin oradan aşağıya yöneliyor, bir yandaki komşunun bahçesine yönelip, koşturuyorlar. Biz de önlerini kesiyoruz ve harmanın üst tarafında bir yere sürükleyip, onları orada tutuyoruz. Bu koyun sürüsü ile çok uğraşıyoruz ama sonun da kontrol altına alıyoruz onları” diyor ve gülüyor. O gülüşü, tabi ki de “Beddua” ile ilgili. Anlatmak istediğim şey şu, “mütedeyyin” kesim, sadece o bedduanın yapıldığı kesim olamaz. Bu ülkede gerçekten inancına çok sağlam nice gönüller de bu beddua yüzünden üzüldü. Bu yaşlı ve ihlaslı adam da bunlardan sadece biriydi.

Aklım almıyor tabi, Fethullah Gülen’in yıllarca göz yaşları akıtıp, yaptığı vaazları dinleyerek büyüyen kuşaklardanız ama o insanı bugün şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir hiddetle beddua ederken görüyoruz. Orada o sırada olup, bize gösterilmeyen tiplerin de nasıl can hıraş bir halde “amin” deyişlerini duyuyoruz. Şimdi saf, sade bir sıradan Müslüman, veya inanan bir insan hoca, imam, cemaat lideri, vaiz, örgüt, hareket aklınıza ne kadar unvan geliyorsa bunların tümünü kabul edin ya da etmeyin, böyle bir insanın kendi ağzından ve sesinden böylesi bir bedduanın çıkışını normal görebilir misiniz?  İşte o bedduanın o dozunu gördükten sonra Başbakan Erdoğan’ın “İninize gireceğiz” ifadesini çok haklı ve yerinde buluyorum. Öyle Dünya malı için dini kullanan tiplerin, sadece dini kullanmakla kalmadıklarını, ülkeyi de aynı algı ile ele geçirmeye çalıştıklarına tanık oluyoruz. Elbette bu garabet karşısında zerre kadar imanı olan insanın böylesi dünyevi hırs ve ihtiraslar karşısında hele de öylesi absürt bir bedduaya “Amin” diyeceğini sanmıyorum.

Bu ülke insanı, gelişmenin istikrarlı bir yönetimle nasıl mümkün olduğunu görüyor. Ülkemizin  coğrafi olarak nasıl bir ateş çemberi içinde, gelişmesini hazmedemeyen nice şer ittifakların tehditleri altında olduğunun bilinciyle, yöneticilerinin haramla, yalanla, yolsuzlukla nasıl mücadele ettiğini yakından da görüyor. Bu inançla da istikrarın bozulmaması adına gerekeni de önüne konan sandıklarda en iyi şekilde yerine getireceğini biliyor. Öyle milletin inancı var diye ne reyting sihirbazlarının oyunu olmuş beddua gösterilerine, ne dijital eyyamcıların cinsel içerikli sahte üretim oyunlarına, ne faiz lobilerinin akıl almaz oyunlarına ne de küresel senaristlerin oyunlarına alet olacağına en ufak ihtimal vermiyorum. Millet, her şeyin farkında ve bilincindedir. Zaten o bilinçle de vakti zamanı gelince de tüm oyunların üstesinden gelecektir.  Kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE