,

Adama teşekkür ettim ama!

M. Kemal AYÇİÇEK – 13.5.2013
Kolay değil elbette, Türkiye gibi bir ülkenin, normal olmayan şartlarıyla Dünya’da gelişim sürecini aşmış ülkelerden biri olması. Demokrasi, sadece yazılı kağıtların da vardı bu ülkenin, insanlarının birer bireyler olarak ele aldığınız da öyle temel hak ve hürriyetlerinden toplu veya tek tek söz edebilmek mümkün değildi. Devlet, bu ülkede nefes alan herkesin, ondan habersiz nefes bile almaması gerektiğine odaklanmış, bireylerin beyinlerinin arka tarafında ne düşünüp, ne düşünmediklerine bile müdahale edecek kadar despot bir yapıdaydı. Kaldı ki, üç kişinin bir araya gelmesine saygı duysun, duymazdı!
Ülkemizde yedi bölge var diye sanmayın ki o yedi bölgenin her birinde töre, yani Bir toplumdaki gelenek (örf), görenek (âdet) ve ahlâk kurallarının tümü, bireyler üzerinde aynı etki ve tesir gücüne sahip olsun. Töre, bilinci ilden ile bile fark edebiliyor. Ülkemizin Batısıyla Doğusu arasında aynı Töre anlayışı geçerli değil yani. Bu aynı ailedeki kardeşler arasında bile aynı algıyı içermez, o kardeşlerden birinin Batı’da, diğerinin Doğu’da yetişmiş olduklarını bir düşünün hele, her insan yetiştiği çevrenin etkisi ve tesiri altında, kendisi istemese de kalır. Bölge halkları, her ne kadar aynı dilden anlarsa da, aynı bölgenin insanları arasında iyi günler olduğu kadar kötü günler de olur, bu aynı ailede, kardeşler arasında da aynı değil midir?
Düşünün bir işletmeniz var ve adam sizden alış veriş yapıyor diye siz o adama teşekkür ediyorsunuz ama adam, o teşekkür edişinizi, onu sömürmeniz karşılığı gibi algılayıp, kalkıp size ters bir laf edebiliyor. Başıma geldiği için biliyorum bunu, sırf teşekkür ettiğim için adamdan fırça yemişliğim var yani, böyle bir toplumuz. Hani duymuşsunuzdur, ülkemizde çokça haber de oldu, “yan baktın” cinayetleri bile, olmuyor mu? Bu toplum biziz, iyimiz de kötümüz de olacak, kavgamız da, barışımız da, yanlış anlamalarımız, karşı tarafa tahammülsüzlüğümüz olduğu gibi, tahammülü de bileceğiz. Hele, aniden gelişen olaylar karşısında zaman zaman tepkimiz, belki olmaması gerektiği halde sırf yanlış anlamalar veya yanlış yönlendirmeler, ya da önyargılarımızın esiri olarak etki ve tesirler altında kalarak, kendimize yakıştıramadığımız tepkiler vereceğiz. Hatalar da sevaplar gibi insanlara mahsustur. 
Hatay’ın Reyhanlı ilçesin de, üç ayların başlangıcı olan bir gün de yaşanan vahşet, vicdanlarımızı sızlatırken, aynı ülkenin insanları olduğumuz halde, sırf siyasi hırs ve kin yüzünden kalkıp ülkemize sığınmış, misafirimiz olmuş insanları o vahşetten sorumlu tutup, intikam ve öç alma mantığı ile kendi nefsine esir olanlara tanık olduk ne yazık ki! Bu ülke de hangi bölgenin Töre algısın da, garip ve mazlum insanlardan hınç alma vardır? Ülkemize sığınmış insanlara kem gözle bakmak, hangi bölgemiz insanının Töre’ sin de vardır? Vicdan sahibi hangi insan, garip ve mazlum insanlar üzerinden her hangi bir nedenle bir rant veya menfaat temin etmeye kalkar? İnsanlık bu mu olmalı? 
Kardeşlik kültüründen mahrum muyuz? 
Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün “Hz. Peygamber ve kardeşlik hukuku” Sempozyumu davetindeki ifadesiyle;
“Kardeş olmak, arkadaş ve dost olmak; sevinçte ve kederde beraber olmayı göze almak demektir. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz modern zamanlarda bu özellikler birer birer hayatımızdan çıkmakta, rekabet, lüks bir yaşam isteği, nimetleri paylaşımda bencillik, hedonizm ve adalet anlayışının değişmesi toplumsal bilincimizde önemli gedikler açmaktadır. Bütün bu olumsuz gelişmeler Hz. Peygamber ve sahabenin hayatı bağlamında yaşantımızı, bireysel ve toplumsal ilişkilerimizi, beklentilerimizi ve ahiretimizi yeniden düşünüp kaybolmaya yüz tutmuş değerlerimizi yeniden hayata dahil etmeyi gerekli kılmaktadır”
Biz toplum olarak aynı aile içinde bile bu ülkenin tüm siyasi partilerine gönül verebilen(!), tüm siyasi partilerin de yer alabilen kardeşler değil miyiz? Sizin yok mu tanıdık,  bildiğiniz özellikle de Türkiye’nin en büyük ilk dört partisinde yer alan kardeşler! Trabzon’da var öyle benim de yakından tanıdığım bir aile. Çok kardeşli bir aile bunlar ve en büyük dört parti de bu kardeşler görev yapar konumdadır, ama Hükümetler değişir, o kardeşlerin işleri de hep tıkırında sürer gider! Akıllı adamlar tabi, hangi parti iktidar olursa o parti de olan kardeş, geçer direksiyona, diğer kardeşler onun emrine girer, o ne derse onun söylemlerine yönelirler. Gündüzleri, ayrı partiler de takılır, akşama aynı sofranın etrafında yemeğe oturur, o günün muhasebesini yaparlar! Kardeşlik böyle bir şey işte!
Şimdi hiç kardeşi olmamış, kardeş nimetinden yoksun olmuş, ailesinin tek çocuğu olarak büyümüş bir insan, yukarı da ifade ettiğim kardeşleri anlayabilir mi? Siyasetçilerin birbirlerine en ağır sözlerle saldırdığı bir ülkede o dört partiye kapak atmış kardeşlerin de kavgalı olduğunu düşünebilir misiniz? Bir düşünün şimdi siz o dört kardeşin evdeki sohbetlerini, Türkiye’de “Çözüm süreci” devam ederken, o aile için de bu süreçle ilgili en ufak bir küslük olur mu? Yani AK Partili, CHP’li, MHP’li ve BDP’li o kardeşler arasında da bugün bu ülke de görülen farklı bakış var mıdır? Sanmıyorum, onlar böylesi siyasi oyunlara gelebilecek kadar kin ve nefreti güdemez, bölüştükleri ekmeğin küçülmesini istemez, dedim ya onlar akıllı adamlar diye! Ha zannetmeyin ki bunu kafamdan bir senaryo gereği uydurdum, çevrenize sizler de dikkatle bakarsanız bu tür kardeşlerden çokça görebilirsiniz, bana isim diye ısrar etmeyin, o kardeşlere ayıp olur! Kalın sağlıcakla.
YORUM EKLE