Türkiye belki yeni bir seçime koşarken, özellikle aralarında emekli askerlerin bulunduğu çetesel oluşumlar, çeşitli “ulusalcılık” ayaklarıyla bir takım davalarda mahkeme önlerinde, sonra da bazı mitingler de ve hatta Danıştay suikastı gibi ülkemiz adına kara lekeler olacak olaylarda ön planda yer aldılar. Şuan da onlarla ilgili yargı süreci devam ediyor. Neden bu emekli askerler, özellikle 2007 tarihinden sonra gündem oldular? Nedir bunların zoru diye düşünmeden edemiyor insan!
Evet kimilerine göre bir yığın senaryolar ortaya atılırken, aklıma rahmetli Maliye ve Gümrük eski bakanı Adnan Kahveci’nin (yazılmamak kaydı ile) söyledikleri geldi. Tabi bana bunu söylediği 1992 yılının Agustos ayının sonu idi.Uzungöl’den eşi rahmetli Füsün hanım, rahmetli kızı Aslıhan ve o zaman 13 yaşında olan ve malum kazadan sağ olarak tek kurtulan cihan’la birlikte kaza yaptığı aracıyla birlikte geldiğimiz Adnan Kahveci, yolda Maliye bakanlığından neden azledildiğini anlattıydı.
Şunu söylemişti Rahmetli Adnan kahveci, “ Türkiye’deki vergi iadesinin yüzde sekseni askeri kantinlerden verilen faturalara gidiyor. Oysa ülkemizde askeri kantinler zaten katma değer vergisi’nden muaftır.O’na rağmen vergi iadesinin yüzde 80’i bu kantinlerden verilen faturalara ödeniyor. Yani arı foluna çomak sokmuşum!”..
Sonra o dönemde Anavatan Partisi’nin genel Başkanı olan Mesut Yılmaz’a da ihtar veriyor ve diyordu ki, Kahveci, “adam gibi genel başkanlık yapacaksa yapsın yoksa kongrede karşısında beni bulur” diyerek, Anavatan partisi’nde Genel başkanlığa aday olacağını ima ediyordu! Olmadı tabi, bu konuşmanın ardından dört ay sonra ömrü vefa etmedi(!), o malum trafik kazası(!)n da ailesinin 3 ferdi ile yaşamını yitirdi(!).
Gelelim bu yıla, yani 2007’den itibaren ne oldu da Türkiye Cumhuriyeti’nin 59. cu ve 60. Hükümeti, tu-ka-ka oldu? Vergi iadelerinin kaldırılması 2007’den itibaren uygulamaya konmadı mı? Peki bundan en fazla kim rahatsızlık duydu, işçiler mi?, Memurlar mı?, Çalışanlar mı, çalışmayanlar mı? Kim en fazla etkilenmiştir acaba? İnsan ister istemez düşünüyor, aklımıza geleni “yürü gelme aklıma ey fikir, defol” mu diyelim, nasıl diyelim? Var mı bunun pratikte çaresi sizce? Siz hiç askeri kantinlerden alış-veriş yaptınız da oradan fiş aldınız mı hayatta? Ben almadım, zaten askeri kantinlerden de normal sivil vatandaşların herhalde alış-veriş yapması da mantıklı değildir değil mi?
Acaba, bu katma değer vergisi iadesi olayı kaldırıldı diye yukarda ifade ettiğim şuanda bir takım çeteleşmeler içinde isimleri geçen asker emeklilerinin bu durumdan rahatsızlık duymuş olabileceği akla gelmez mi? Valla benim aklıma bu geldi. Biraz sanki birilerinin menfaatına dokunur bir uygulama oldu bu KDV iadesinin kaldırılmış olması doğrusu!
Eğer, geçmişte böyle bir durum vardıysa veya devam ediyorduysa bunu vatandaşın bilme hakkı yok mu? Askeri kantinler gerçekten Katma değer vergisi’nden muafsa, bu kantinlerden verilen faturalar var mı dır, var mıydı? Bu ülkenin kaynakları, haksız bir uygulama gibi gözüken bu durumda kimlere nasıl gitmiştir? Yani durup dururken herhalde böyle bir söylem, hem de bu ülkenin Maliye ve Gümrük eski bakanınca dile getirilir mi? Yoksa rahmetli Adnan Kahveci, hayal alemin de gezen bir politikacımıydı?
Dikkat ediyorsanız bir takım rahatsızlıklar ve dışa vurumlar özellikle 2007 de gündeme getirildi veya geldi. Ama bunlara ister cumhurbaşkanı seçimi gibi isterseniz rejim kaygısı gibi gerekçeler uydurulmuş olsun, asıl gerekçesi neye dayanıyor? Hem başbakan sadece “hortumları kesiyoruz” derken, bu hortumları açıkça ifade etmiyor, nedir hortum dedikleri? Somut bir hortum adı veriyor mu?
Nedir bu kesilen hortumların cinsi, nerelerdedir bu kesilen hortumlar? Yoksa başbakan tayip Erdoğan, öylesine mi “hortum” dan söz ediyor? Bunları da milletin bilmesi lazım. Garip, guraba edebiyatı iyi ama hayır somut olarak şu hortumlardan, hortumculardan da söz etmesi ve kafalardaki müphemleri gidermesi gerekir! Biliyoruz, Türkiye, dört bir yandan çembere alınmış, dostundan fazla düşmanı olan bir büyük ülkedir, acaba kirli çamaşırları ortaya saçmamak, düşmana koz vermemek için midir? Ama seçim var ve bu millete ne var ne yoksa ülkemizin ala menfaatlerine helal getirmeden söylenmelidir. Bunu da yapması gereken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan veya Hükümet ettiği kabine arkadaşlarıdır!
Şimdi aradan yıllar geçtikten sonra yani en az 10 yıl geçtikten sonra rahmetli Adnan Kahveci’nin bana “yazılmamak kaydı” ile söylediklerini yazmakta bende bir beis görmedim! Bu ülkenin kaynakları, sadece ülkemizin kalkınması, gelişmesi ve müreffeh bir toplum olmamız için seferber edilmesi gerekirken, devletin malı deniz zihniyetinin bitirilmesi içinde toplum olarak bilinçlenmemiz gerekir. Bizim de artık Ortadoğu kültüründen kurtulmamız lazım. Tıpkı hedeflediğimiz Avrupa’daki gibi bizim de doğru söyleyen, söylediğini yapan ve verdiği sözü yerine getiren dürüst insanları önemsememiz gerekiyor. Aldatan siyasetçileri iyi belleyip onlara TBMM kapılarını kapamamız lazım, yoksa yerimiz de sayar dururuz.
Kalın sağlıcakla.