Alnından öptü. Sonra yüzüne baktı, baktı boynuna sarıldı. Öptü yanaklarından, yetmedi boğazından, olmadı gözlerinden öptü. Tatmin olamadı, sarıldı tekrar. Yanaklarını iki elinin arasına aldı, okşadı, gözlerini sildi, saçlarını düzeltti, öptü. Bağrına bastı sonra nasihatler ederken artık gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı.
Çevresinden gizleme gereği duymadı gözyaşları sel oldu aktı, boncuk boncuk yanaklarından sızan gözyaşları, oğlunun kulaklarını ıslattı. Oğlu da onu öpüyordu ama onun öpmesi, konuşurcasına bir öpüştü. Hakkari'nin Şemdinli İlçesinde Karakola Yapılan Saldırıda Şehit Olan 1987 -3 Tertip Şehit jandarma er Gökhan Uzun'un cenazesi, Trabzon'un Akçaabat ilçesinde toprağa verilirken gözyaşları toprağı ıslattıydı zaten.
Şehit er Gökhan Uzun’un annesinden değil benim sözünü ettiğim de aynı ilçedeki bir uğurlama öncesindendi. İki otobüs, anneler gününde çocuklarını kendilerinden ayırmak için okulun bahçesine çekilmiş, bagajlarının konmasını bekler kendi o annenin gözyaşları. O da 17 yaşındaki tek oğlunu uğurluyordu gözyaşlarıyla.
Delikanlı, annesini teselli ediyor, sık sık “sen merak etme anne” diyordu. Annesi, “acıkırsan yemek ye, aman oğlum aç kalma” diye sıkı sıkıya tembihliyordu. Oğlu, çevresindeki arkadaşlarına bakınıyor, ağlayan diğer annelere göz gezdiriyor, arkadaşlarının ne yaptığını gözlemliyor, ama yaşlarına hakim olamıyordu. O da ağlıyor, annesine söz verirken.
İki otobüs dolusu Akçaabat Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek lisesi öğrencisi, öğrenim gördükleri okulun anlaşmalı olduğu beş yıldızlı oteller de staj yapmak için 5 aylık göreve gidiyorlardı. O anne, ilk kez oğlunu gurbete gönderirken döküyordu o gözyaşlarını. Kısa dönem bir askerlik sayılırdı bu onun için. Zaten gözyaşlarının bolca aktığı şehit cenazesi günü onlar da Antalya’ya hareket ediyorlardı. Otobüsler gitti, o anne diğer annelere bakındı, sustu. Gözyaşlarını sildi. Gözleri kızarmıştı, iç çekti tekrar, bu kez sarıldı yanındaki bir yakınına, çömeldi, ilişti tretuvarın kenarına.
Otobüsler giderken o ağlayan çocuk, otobüsün arka camından el sallayarak kayboldu gözlerden. otobüslerden biri Antalya’nın Kemer bir diğeri de Antalya’nın Alanya yönündeki otellere, okulun görevli öğretmenleri ve öğrenci temsilcileri ile birlikte gittiler.
Bir başka anne
İki oğlu var yanında, hafif sekerek yürüyor, elinde bir süt şişesiyle bir başka anne, başka bir otobüse biniyor. Cam kenarına oturuyor. Yolculuğa hazır. Onunda uğurlayanı var. Yanında iki oğlu, ve uğurlayanı da bir diğer oğlu. O da ağlıyor. El sallıyor ama gözlüklerini sık sık siliyor olmasından anlıyorsunuz ağladığını.
Başka bir anne
Anneler günüydü ya, gözüm başka bir şey görmedi. Hep anneleri izledim gün boyu. Kimi evinin balkonundan el sallarken ağlıyordu, oğlunu uğurlarken otobüsün önün de , kimi çocuklarıyla torunlarının yanına giderken otobüste, kimi MSN’ nin başındayken , kimi Türk bayrağına sarılı tabutun eller üzerinde evinden ayrılırken ağlıyordu.
Görmeseler de bilgisayar başında torunlarıyla konuşan bir yaşlı anne, yatağından kalkıp geliyor zorlanıyor konuşurken, rahatsızlığı belli ediyor kendini konuşurken, selam söylüyor tüm tanıdıklarına ama oğlunun kalp ameliyatını bekleyip geleceğini söylüyor.” İstanbul, beni hasta etti. Nerde bizim köy” diyor yaşlı kadın, “oraya gelirsem düzelirim” diyor. O da bir başka anne.
Oğlu, yanına almış rahat etsin diye. Köyde de var bakacak kimsesi ama aklı annesinde kalmasın diye almış, götürmüş kendi yuvasına. Anne yaşlı, kulakları duymuyor, yürüyebiliyor ama seksenini devirmiş annenin, bağda bahçede geçmiş ömrünün geri kalan kısmında kentte rahat bulması düşünülebilir mi?
Canı sıkılmış, “anneler günü” de nerden çıkmış dercesine, onca yıllık ömründe kala kala annelere koskoca bir yılda sadece bir gün mü kalmışlığa isyanı gibi feri kesik sesiyle “döneceğim memlekete” diyebiliyor.
Ve diğer anneler
Annelerin gözyaşlarının mürekkep olmasını düşünebiliyor musunuz şu Dünya da?
O gözyaşlarıyla neler neler anlatmak istediklerini tüm insanlığa. Myanmar‘da(Burma ya da Birmanya da denir) da anneler vardı, Lübnan da da. Dünyanın her yanında var olan tüm anneler, hep göz yaşı dökerken görülüyor.
Oysa tüm annelerin gülmesi gerektiği bir gün, mutlu olması gerektiği bir gün bu onlara armağan edilen ama demek ki nafile..Annelerin “gün”lere karnı tok, yılın her günü “anneler günü” olmalı, onlara bir gün yetmez.
Ha belki şu olabilir ama yılda sadece bir gün “ağlayan anneler günü” bu olsun, diğer 364 gün ise anneler hep gülsün, ağlamasın, yeter ki mutlu olsun. Kalın sağlıcakla.