Çobanlık deyip geçilirdi her zaman ama şimdiler de artık Çobanlık kıymete bindi. Değerlendi. İsteseniz de çoban olmak hem meziyet istiyor hem de herkesten çoban olmuyor. İşsizsiniz diyelim ama bir köye çoban gideceksiniz, bunun için referanslı olmanız gerekiyor. Üstelik o bile yetmiyor, güvenilir, dürüst ve işinin ehli olmak yani liyakat da aranıyor bu mesleği yapabilmek için. Siyasetçilerin bile, “Versen iki koyunu güdemez” sözü de “Güvenilir” olmaya bir atıftır. Eski siyasetçi ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Siyasi kariyeri boyunca, çocukluk yıllarında çobanlık yaptığı için "Çoban Sülo" lakabıyla anıldı yıllarca. Dolayısıyla Çobanlık, öyle sıradan ve önemsiz bir iş gibi algılansa da aslı hiç de öyle değil, hele bugünler de çoban bulabilmek çok büyük çabalar gerektiriyor.
Çobanlık değere bindi!
Hayrettin, Çobanlığı övdükçe övdü, köylerinde daha önce çobanlık yapanlardan övgüyle söz etti. Çoban bulabilmek için çok uğraştıklarını, şimdi eskisi gibi rahatlıkla çoban bulamadıklarından yakındı. Yedi aylık bir çobanlık için 28 bin lira verdiklerini, bu gidişle hayvancılık yapamayacaklarını, bir büyükbaş hayvan için çobanlık ücretinin 170 lira olduğunu anlattı.
Tokat’ın Erbaa ilçesinin eski beldelerinden Akça köyünün muhtarı Lütfü Kapusuz abi ile telefonda konuşuyoruz. Çoban bulamıyormuş, belki bir önerimiz olur diye bana da soruyor, “Var mı oralar da çobanlık yapabilecek bir tanıdığın, ya da Azeri veya Gürcü de olabilir. Aile olarak ta ağırlayabiliriz, bir çoban bulamadık” deyince hayret ettim. Çiçeği burnunda yeni muhtar Lütfü abi, üzerine aldığı sorumluluğu bihakkın yerine getirebilmek için çabalıyor. Tabi, ilk kez böylesi bir sorunla karşılaşınca da ne diyeceğimi bilemedim ve umut verici konuşamadım. Birkaç gün sonra Bayburt’un Pamuktaş köyüne yolumuz düşünce burada da çobanlıktan sohbet açıldı. Hayrettin, Çobanlığı övdükçe övdü, köylerinde daha önce çobanlık yapanlardan övgüyle söz etti. Çoban bulabilmek için çok uğraştıklarını, şimdi eskisi gibi rahatlıkla çoban bulamadıklarından yakınıyor. Yedi aylık bir çobanlık için 28 bin lira verdiklerini, bu gidişle hayvancılık yapamayacaklarını, bir büyükbaş hayvan için çobanlık ücretinin 170 lira olduğunu anlatıyor.
Vikipedi gibi kaynaklar da Çoban için “Çoban, gerek ağılda gerek otlakta, kendisine emanet edilen ya da kendine ait koyun, keçi ve sığır sürüsünün bütün sorumluluğunu taşıyan kişi. Sadece sığır güdüyorsa, sığırtmaç ismini alır. Çobanın görevi, hayvanların beslenmesi, sağlığı, üremesi, ilaçlarının yapılması ve kırkılmasıyla ilgilenmektir. Modern hayvancılığın geliştiği ülkelerde, çobanın okuldan yetişmiş, üstelik tecrübeli bir çobanın yanında uzun bir hazırlık devresi geçirmiş olması istenir. Omuzlarına aldıkları dikişsiz, kolsuz, keçeden üstlük olan kepenek giyerler. Çobanın yaşama şartları her mevsime göre değişir. Kışın bütün sürü ağılda gerektiğinde kapalı kaldığı halde, yazın bir kısmı çiftliğin yanındaki çayırlarda otlar, bir kısmı da dağ otlaklarında yayılır. İster çiftlikte kalsın, ister sürüyle birlikte dağa çıksın, çoban her an için hayvanların bekçiliğini yapmak, bakımlarını sağlamak, doğuran hayvanlara yardım etmek, sütlerini sağmak, elbette bu arada kendi ihtiyaçlarını da karşılamak zorundadır” dense de Çobanlık, yöreden yöreye değişiklik gösteriyor.
Bizim yazımıza konu Bayburt’ta çobanlık, yukarı da izah edilen çobanlıktan farklı. Çok daha özgür ve sınırlı bir görevi var. Buradaki çobanlık, her sabah erken saatlerde köy meydanında toplanan küçük veya büyükbaş hayvanları, “mallık” veya “tosunluk” olarak ayrı ayrı alıp, ekili ve dikili alanlara zarar vermeden, köyün otlaklarına götürüp, otarmakla oluyor. İkindiden sonra da otlağın uzaklığına göre karnı doymuş hayvanları yine sabahki toplanma yerine kadar getirmekle çoban günlük görevini yerine getirmiş oluyor. Tüm hayvanlar, kendi evlerinin yolunu bildiği için çobanın hayvanları tek tek evlerine götürme gibi bir sorumluluğu yok. Çoban, kendisine emanet edilen hayvanların can güvenliği ve beslenmesinden sorumlu. Koyun ve keçi gibi küçükbaş hayvanlar için çobanın sorumluluğu daha farklı. Küçükbaş hayvanlar, yaz mevsiminde köy otlaklarına inip, çıkmasın diye çobanlar, otlakların yakınında çadır kurarak, koyunları açık hava da “per” denen koyun yatakların da yatırıyor. Büyükbaş hayvanlar için böylesi bir uygulama söz konusu olmuyor.
Biz, Pamuktaşın büyükbaş hayvanlarının otlağında çobanları izledik. İkisi “mallık” denilen dişi hayvanları, diğer iki kişi ise “tosunluk” denilen erkek büyük baş hayvanları otarıyordu. Guycuklar denilen yerdeki su kaynağına hayvanları sulamak için getirdiklerinde önce mallık geldi su kurunlarına. Mallık, kurunlar da suyunu içip çekilince de tosunluk geldi aynı kurunun başına. Onların sulanması sırasın da çobanlar, çay yapıp içti ve azıklarını yediler. Çobanların en büyüğünün belinde bir tabanca ve bir de yanların da çoban köpeği vardı. Kurunun başında suyunu içen özellikle tosunlar, kendi aralarında dövüş amtremanı sayılabilen şakalaşmalar yaptı. Onca öküz veya tosunun bir arada olduğu ve boğa güreşlerinde gördüğümüz kavgalara tutuşmuyor olmalarına hayret ediyoruz. Sanki bize boğa güreşi veya dövüşünü gösterir hareketlerin dışında bir büyük kavgaya tanık olmuyoruz.Hayvanların su içmesi sağlandıktan ve çobanlar da öğlen molasını yaptıktan sonra her biri ayrı yönlerdeki otlaklara doğru yol aldılar. (mka)
Güncelleme Tarihi: 15 Aralık 2018, 20:51
YORUM EKLE
YORUMLAR
1
Fırsatçı fideciler!
2
Aydıntepe’nin zevzek Kargaları
3
Kıbrıs, Trabzon'a daha yakın olacak!
4
KTÜ'lüler, DASK ödüllerini topladı
5
Yayla bereketinin Zekatı: Kete
6
Trabzon, Liseli Hentbolcuları ağırladı
7
Anne mi çocuğa, çocuk mu anneye bağımlı?
8
Ovit’in arka yaylaları
9
Ağaran, şelaleden de öte
10
Pileki mağarası, Sarnıç’a dönmüş!
ANKETTüm Anketler
ben ufaktan beri cobanlık yaptım size nasıl ulasırım