M. Kemal AYÇİÇEK – 29 Haziran 2025
Uzun zamandır yazı yazmak istemedim, yazmadım da ama Rize’nin meşhur Ayder Yaylası’n da düzenlenen 29. Çamlıhemşin Ayder Kültür, Sanat ve Doğa Festivali’n de boğa güreşleri vardı.Hem yayla havası alır hem de boğa güreşleri seyretmek için gittim, iyi ki de gitmişim, doğası zaten yeter de artar ama bir de boğa güreşleri olunca seyrine doyum olmayan boğalar izledik.
Geleneksel hale getirilmiş, yörenin bir kültürü olan boğa güreşlerini yıllarca hep izledik ama biz işin sadece boğaların birbirlerine karşı verdiği mücadeleye odaklanıyor, kazananı şampiyon diye biliyorduk o kadar ama iş hiç de öyle değilmiş tabi.
Festival alanı Ayder yaylası’ndan beş kilometre daha yukarı daki Galerdüzü denilen yer, orası bu yıl ki aşırı kar yağışı yüzünden düşen büyük çığ nedeniyle adeta yerle bir olmuş, ne kadar tesis varsa, piknik alanın da bulunan barakalar, oturma alanları tahrip olmuş, elektrik direklerine varıncaya kadar büyük bir felaket yaşanmış.
Boğaların güreş alanı Galerdüzü Arenası da dahil o çığ felaketinin ardından Çamlıhemşin Kaymakamlığı, Belediye, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği, Rize Valisi İhsan Selim BAYDAŞ’ın çabaları ile boğa güreşlerine hazır hale getirilmiş ama arenanın hemen yanı başın da o çığın atığı kürtükler,hala verdiği hasarın dehşetini gösterir nitelikte duruyordu.
Zaten, oraya boğa güreşi izlemeye gelen turistlerin de en fazla dikkatini o kürtükler, çekiyor.
İki gün süren boğa güreşlerinin sloganı, “Yaylaların açılış mücadelesine sen de tanık ol!” şeklin de idi.İlk bakışta bu slogan ne anlatıyor diye düşünmedim değil ta ki, Boğa sahipleri ile sohbet edinceye kadar. Sloganı sormadım ama onlar, bizim sadece güreşler de gördüğümüz o boğaların nasıl bakıldığını anlatırken verdiler o sloganın ne demek istediğini.
Dışardan bakıldığın da Boğa güreşleri ile ilgili haberlerin altına yorum yapanlar şöyle diyorlar mesela;
“Rızeliler iste ne bekliyor vatana millete hayvana zarar”,” Ulan siz gidin bir insan olun ilk önce geri kalmış yaratıklar işiniz gücünüz boğa dövüstürüp izliyorsunuz biraz faydalı olmaya çalışın şu memlekete”, “Ne gereksiz hayatlar, hareketler bunlar”, “Boş bir hayat boş insanlar , ülkede cehalet fışkırıyor resmen!”, “O dört ayaklı değil iki ayaklı hayvanları güteştirin” gibi gerzek gerzek yorumlar!
Festivalin ilk günün de, “mini boy”, “ayak” ve “küçük orta” kategorilerinde boğa güreşleri yapıldı. Çamlıhemşin ilçesine bağlı Ayder Yaylası'nın Galerdüzü mevkisin de düzenlenen festivalin ikinci günün de ise büyük orta, küçük başaltı, başaltı ve baş kategorilerin de boğa güreşleri, izleyenleri büyüledi, mutlu etti.
O festivale katılan insanlar, hani “yediden yetmişe” diye bir laf vardır ya, onu bile aşmış, seksen yaşını deviren insanların ve çocukların o festivaldeki heyecanını yaşamayan insanların oradaki ruhu, algılaması tabi ki mümkün değildir.
At yarışlarını izleyip, kupon dolduranları nasıl ki hiç at yarışlarına gitmemiş insanlar, anlayamıyorlarsa Boğa Güreşlerine de gitmeyen, izlemeyen, o arenadaki duygu yoğunluğunu, geçmişten gelen kültürü yaşatma azmi ve gayretini, o soğuk ve yağmura, sise rağman yaşatmaya çalışan insanları anlamak lazım.
Öylesine bir izdiham ki, hala kar kürtüklerinin tüm diriliğini koruduğu bir Ayder Galerdüzü’n de kurulan çadırlar, sadece gençlerin ve doğa severlerin değil, beşikteki bebekten seksen yaşlarını aşmış dedelere ve ninelere varıncaya kadar, hatta boğa sahibi kadınların, trübünlerden boğalara isimleri ile yapılan tezahüratların ne anlama geldiğini ancak görebilenler, tanık olanlar anlayabiliyor.
Ha bir festival de aksaklıklar olmaz mı olabilir. Çamlıhemşin Belediye Başkanı Ömer Altun, tam mikrofonu eline aldı, birkaç söz söyledikten sonra elektrikler kesildi. Bir süre beklendi, elektrik tekrar geldi, başkan Boğa kültürünün aslın da ne olduğunu anlattı. Ve “Burada boğaları kavga ettirmiyoruz, aslında bu bir boğa güreşi değil, boğa barıştırma arenası. Bu geleneği böyle sürdürüyoruz.” dedi.
Çamlıhemşin Kaymakamı Serkan Böyük’te kısa bir konuşma yapıp,festivale katılan vatandaşlara teşekkür ettikten sonra Rize Valisi İhsan Selim Baydaş, tam mikrofonu eline aldı ve konuşmasına başladı, tekrar elektrikler gitti ve bir süre daha beklenildi. Tabi bu arada güreşler de yapılamadı.
Elektrik tekrar gelince konuşmasına devam eden Rize Valisi İhsan Selim Baydaş, "Buradaki boğa güreşleri özellikle yaylaya çıkan hayvanların birbirleriyle liderlik ve güç gösterisinin bir türevidir. Hiçbir hayvanımıza bu manada zarar gelmeden bir kültürün yaşatılması organizasyonudur."
Birinci günün akşamı festival alanın da çay içerken iki kişi ile tanıştım. ikisi de boğa sahibi idi. Biri Çamlıhemşinli Burak, diğeri de Çayeli’nden kasap Ahmet. Bana da sordular, “senin de boğan var mı?” diye, güldüm, tabi boğa sahipleri, öyle giydiği elbiseden belli olmuyor, Boğa Güreşlerin de bir boğa’nın bir çok sponsoru olabiliyor.
Sohbetimiz biraz ilerleyince tabi boğaların güreşler dışın da nasıl bakıldığını sordum. Güreşler bittikten sonra boğacılar, boğaları yaylalara götürüp,doğaya bırakıyorlar. Tıpkı yılkı atları gibi, boğalar, arenalar da güreştirildiklerin de aslın da tanışıp, bir bir kokularını alıyor ve yaylaya çıkıldığın da da boğalar, doğaya salınınca orada birlikte iki ay, üç ay birlikte kendi başlarına barınıyorlar.
İyi de yayla da ayı filan ya da hırsızlık olmuyor mu, boğalar zarar görmüyor mu diye soruyorum, ona da “yok yav ne ayısı, boğalar, yayla da bir koloni oluşturuyor, küçükleri ortalarına alıyor, büyükler dış cepheye dönük yatıyorlar, 15-20 boğa, böylece kendilerini her türlü saldırıya karşı koruyorlar. Biz bu tür boğa güreşleri organizasyonlarını bir boğa kavgası olarak değil boğaların birbirlerini tanıması için yapıyoruz ama adı güreş işte, aslın da bu boğaların tanışma merasimidir”diyorlar.
Gelelim Çayeli’li Boğa’nın güreşine..
Burak’ın boğası ilk gün güreşti ve kazandı da Rize’nin pek boğa ile adını duyurmamış ilçesi Çayeli’n den de Kasap Ahmet Bostan, elindeki en güzel öküzle bu yıl ilk kez bir boğa güreşine katılıp şansını denemek istemiş ve boğası da ikinci gün güreşecek.
Boğa sahibi Kasap Ahmet, genç bir arkadaş, Burak ondan da gençti de neyse Ahmet’e biraz sessizce “Nasıl, boğana güveniyor musun?” diye sordum, Burak cep telefonu ile oynuyordu, pek sohbette gibi değildi. Bilmiyorum, belki boğa sahiplerinin kendi araların da boğaları ile ilgili gizli bilgileri vardır ve bunları bir birlerine belli etmezler diye düşündüm.
Kasap Ahmet gayet rahat, “Yok ya öyle bir öngörüm, şansımı deneyeceğim, benim elim de 9 tane daha boğa var”dedi. Güldük, öyle ya Kasap, boğayı kesmek için aldığı hayvanların birini çok sevmiş, hakikaten de boğanın gösterişi de vardı. Ama heyecanlanmış kasap Ahmet, erken de izin isteyip, istirahate çekildi.
Festivalin ikinci gününün dördüncü yarışmacısı oldu bizim kasap Ahmet’in boğası adını da “kral” koymuş! Arena’da sabahleyin karşılaştık, günaydınlaştık ama o koşturuyordu, boğası çıktı arenaya, iki boynuzu da mükemmel büyüklükle bir rakip var Kasap Ahmet’in boğasının karşısın da.
Neyse kasap Ahmet’in Boğası “kral” çıktı arenaya, bir oyana bir bu yana zıplayıp, gösteri yaptı tam rakibini karşısın da görünce o havası gitti, bir boynuz bile tokuşturmadan kaçtı sahadan. Tabi böyle bir durumu hiç yaşamamış olacak ki o arenayı dolduran vatandaşlar, çocuk,kadın, erkek herkesi bir gülme aldı, ama arka tarafta oturan iki yaşlı kadın vardı, tam beş dakika hiç susmadan güldüler, boğa’nın nasıl tırsıp kaçtığını birbirlerine anlatıp gülüştüler.
E boğası yenilen insana ne denir, nasıl teselli edilir ben nerden bileyim, o kadınlar bile kasıla kasıla güldükleri bir ortamı sağlayan Kasap Ahmet’in boğasının hikayesini bilmeyenler, tabi gülerler öyle boğa mı olur? O insanlar, güreş seyretmeye gelmiş, nerden bilsinler, kasap Ahmet’in boğası ile o güreşlere nasıl katıldığını? Öyle değil mi ama?
Kalın sağlıcakla.