,

Kervan Yolu’ndan Bayburt’a

Burası Sürmene (humurgan)-Bayburt kervan yolu, atlarla yolculuk yapılıyor. Bir gelen kervan 20- 30 at ile geliyor, burada yüklerini yıkıyor ama aynı handa Kürtler de yük indiriyor. Handa siz kalacaksınız- biz kalacağız derken burada büyük bir kavga oluyor, Kürtlere biraz daha aşağıdaki düzlüğü gösteriyorlar ve onlar oraya iniyor. Buranın adı öylece ‘kavga düzü’ diye anılıyor. Zamanla Kürtlerle yine burada barış yapılıp, kahveler içilince

 M. Kemal AYÇİÇEK 

Karadenizolay.com (Özel)-İstanbul’dan izinli gelmiş ve zaman kaybetmeksizin de Bayburt’a gidip, dönecek kayınbiraderim Zekeriya, anne ve babasını da birlikte götürmek istiyor. Ama iki oğlu Fatih ve Onur Melih’e, “Siz gelmiyor musunuz?” dediğin de,  bu geziye gönüllü değillermiş gibi ayak sürüp “Bizi aşar” cevabını veriyorlardı. Tepem atıverdi, sırf dede ve nineleri ile belki eski dost ve akraba ziyaretine “burun kırma” gibi algıladım, “Tamam, bırak onları ben geleyim bari” deyiverdim.  Yola koyulduğumuz da, öğlen ezanları henüz okunmamış, gökyüzü çok bulutlu, tepelerde sis gözüküyor ve zaten yer yer de yaz yağmuru serpiliyordu.

Kayınpederim yola çıktığımız da aracın ön tarafındaydı ama bir süre sonra “sen fotoğraf çekiyorsun” diyerek yerini bana bırakıp, arka koltuğa kayınvalidemin yanına oturdu. Kayınvalidemin, Allah’ın hikmeti, okur yazar değildir ama sezgi ve öngörüsü, mantık ve Dünya’yı algısı her zaman takdire değerdir.O yüzden de bu tür gezilerde onların sözünü önemserim. Gülerek bana, hani ‘kızım sana diyorum gelinim sen anla’ dercesine laf attı. ”Her zaman gittiğimiz yoldan gitmeyelim, değişik yerden gidelim haa” deyince hemen anladım, ne de olsa copilotum ya, Kara Dere’den yukarıya giderken “Zeki, dal şu köprüden Dulköy’e” diyerek rotayı kafamda çizdim. Zekeriya, önce biraz tedirgin olduysa da, “vardır bir bildiği” dercesine gülerek, “Peki ağabeyciğim, sen ne dersen öyle gideriz” dedi ve saptı Dulköy’e. İlk defa gidiyorum ben de bu yollardan. Yıldızlıdan Küçük Dere köprüsüne inip, oradan Sürmene, Köprübaşı, Beşköy, Yılmazlar güzergâhına geçtik.

Benim amacım, 22 yıl önce rahmetli Adnan Kahveci’nin Maliye ve Gümrük bakanlığı döneminde birlikte çıktığımız Kahvedüzü’nden geçmekti. O güzergâh, hem daha bakir bir bölge, daha farklı bir yayla gidişi olurdu. Nitekim tam Köprübaşı’na girmeden “Kahvedüzü” tabelası ile bir yönlendirme vardı ama biz oradan gitmemiştik. Beşköy Beldesi üzerinden Yılmazlar köyünden geçerek gittik. Yolun acemisi olunca biraz zorlandık, o zorlanma da aracın yol ile kavgası tabi. Kervan Yoluna çıkarken yer yer beton olmasına rağmen yukarılara çıktıkça toprak yol, biraz da yük araçlarının tahribi ile kasisler, bizim Zekeriya’yı azcık sinirlendiriyor. O da haliyle içten içe, “Nasıl girdim ben bu yollara, nasıl uydum sana” demiyor ama adım gibi bunu hissediyorum tabi. Kayınpederimin sol bacağı o sıra biraz sakat o nedenle yol boyunca sık sık molalar verebiliyoruz ve bende bol bol fotoğraf çekebiliyorum. Avulot hanları ile  Kahvedüzü arasından bağlanıyoruz Kervan Yolu’na. Kahvedüzüne vardığımız da gereksiz yere yolu uzattığımızı öğreniyoruz. Meğer, Küçük Dere’den yukarıya hem daha düzgün yoldan ve kısa mesafeden çıkabilirmişiz. Sanki biraz yolu uzattık diye ‘üzülme’ numarası yapıp, aslında iyi ki de farklı bir güzergâhtan gidişimize seviniyorum. Yol boyunca gördüğümüz ağaçlar, konaklar, köy evleri ve manzaraları yolun uzamasına fazlasıyla değerdi!

Hey had, Kahvedüzü Hanlarındaki sohbette uyanıyorum, yol boyunca dikilmiş “Kervan yolu” yazılı tabelaların ne demek istediğini. Araklı-Sürmene-Köprübaşı Kaymakamlıkları ile Belediyeleri el ele verip tarihi kervan yolunu günümüze taşımak istiyorlar. Araklı –Sürmene- Köprübaşı – Ağaçbaşı - Madur Dağı –Aydıntepe- Bayburt arasında bulunan mevcut antik kervan yolunun tanınır kılınarak eko turizme kazandırılması için Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği tarafından hazırlanıyor "KERVAN YOLU" projesi. Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz’in danışmanlığında ki  bu projeye Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) destek veriyor. Projenin interaktif web haritaları ise K.T.Ü. GISLab Ar-Ge Laboratuvarın da hazırlanıyor. (TR90/11/K0A01/104) numara ile  "KERVAN YOLU" PROJESİ 2011 yılı "Turizme Yönelik Küçük Ölçekli Altyapı Mali Destek Programı" kapsamında uygulamaya konuluyor. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’n de bahsi geçen kervan yolu üzerindeki otantik yapı han, çeşme, cami ve mimarinin korunması, eko-turizme kazandırılması, Endemik bitki ve kuş gözlem terasları ile doğal ve tarihi kervan yolunun günümüze uyarlanmasına çalışılıyor. Tabi o yol güzergahlarını gösteren güzelim “Kervan yolu” tabelalarının maalesef kendini bilmezlerce kurşunlarla hedef olarak görülüp, delik deşik edilmiş olmasını kınıyorum.

Kahvedüzü, eski tabiri ile Kavgadüzü hanlarında mola veriyoruz. Kendi köyümüzden sürekli seyrettiğimiz yerdeyiz ama hava sisli olunca buradan köyümüzü görmek istiyoruz ama olmuyor! Hava muhalefet ediyor. Lakabı “Palanın yeri” olarak geçen Mercan tesisleri, 1312 metre rakımlı  Kahvedüzü’nün en güzel mekanı. Kervan yolu üzerindeki han, doğa ile uyumlu bir motifte, gözde ve gönülde etkileyici mimarisi ve sadeliği sergiliyor. O Pala denilen Aslan Bayraktar’ın kavurması meşhurmuş, biz de tadalım diyoruz, siparişimizi verince de sağa sola bakınıyoruz. Duvarda asılı bir fotoğrafta bende varım. O 22 yıl önce rahmetli Adnan kahveci ile geldiğimiz de burada kuymak yemiş ve bir de fotoğraf çektirmişiz meğer. O sıralar, şimdi ki gibi dijital makinalar yok, filmlerden baskı yapılıyor. Ben bu fotoğrafın farkında bile değildim, sürpriz oldu, müthiş hislerle mutlu oldum. Biz nefis kavurmamızı yerken Pala Aslan Bayraktar’la da sohbet ediyoruz. Kahvedüzü’nün aslında “Kavga düzü” olduğunu söylüyor. Orada yaşamış 108 yaşındaki Ahmet Hoşoğlu’ndan duyduğu şekliyle bize Kahvedüzü’ndeki bir olayı aktarıyor;

“Burası Sürmene (humurgan)-Bayburt kervan yolu, atlarla yolculuk yapılıyor. Bir gelen kervan 20- 30 at ile geliyor, burada yüklerini yıkıyor ama aynı handa Kürtler de yük indiriyor. Handa siz kalacaksınız- biz kalacağız derken burada büyük bir kavga oluyor, Kürtlere biraz daha aşağıdaki düzlüğü gösteriyorlar ve onlar oraya iniyor. Buranın adı öylece ‘kavga düzü’ diye anılıyor. Zamanla Kürtlerle yine burada barış yapılıp, kahveler içilince de adı ‘Kahvedüzü’ne çevriliyor. Şimdi az aşağıda Kürt düzü vardır, orası onlarındır ve vakıftır. Burası tarihi kervan yoludur ve kervan yolları da tepelerden ve kış mevsimleri de dikkate alındığında karın en az olabileceği yerlerden geçmiştir. Şimdi bu tarihi kervan yolumuz, bir proje kapsamında yeniden imar ediliyor. Bundan büyük mutluluk duyuyoruz”

Kahvedüzü’ndeki bu gösterişi ve manzarası mükemmel olan hanın odalarını geziyorum. Aynı anda 25 kişinin konaklayabileceği bir ahşap mekanın bir gözü kıraathane, yemek salonu bir gözü bakkal olarak diğer odalar da yine eski han kültüründe konaklama için kullanılıyor. Kahvedüzü hanlarından ayrılıp, Çomakdüzü’nden yine kervan yolu tabelalarından ayrılmadan yolumuza devam ediyoruz. Soğuksu hanlarını geçip, Harmantepe şehitliğine geldiğimiz de burada birer Fatiha okuyup, Ağaçbaşı yaylasına doğru yol alıyoruz. Yol boyunca elbette Madur Dağı hep önümüzde tüm heybeti ile duruyor. Gerçi biz Araklı- Sürmene arasında ki Aşağı Çavuşlu (Kumanit) -Zeytinlik(Halanik) ten başlayıp, Alacataşlar, Yukarı Çavuşlu, Hayrat Hanları, Kirazlık(Pedros) hanları, İskodonoz, Zernava Tepesi, Gelin Kayaları, Yağlı Kaldırım, Cinani Hanları, Ayluka-Ambardüzü , Avulot Hanlarından sonra bu tarihi kervan yoluna kavuştuk ama sonrasında  Kahve (Kava) düzü Hanları, Soğuksu Hanları, Ebeler Hanları, Kangeller, Harman  Yaylası (Harman Tepe  Şehitliği), Ağaçbaşı Turba Bataklığı ve hanları,  Seslikaya Hanları, Mincana Boğazı, Sulak Hanı, Köşk (Coşk) Hanları, Taşlı Hanları’nda yine bir mola verdik. Burada bir han’a uğrayıp çay içmek istedik ama hava yağışlıydı ve o handa 3 kişi vardı. Kocaman dev soba çok güzel yanıyordu ama çay olmayınca yola devam ettik. Hava kararmıştı ve yağmur yağıyordu. Kaymakam Konağı ve Düzü’nden  Aşot Geçidi ve şehitliği, Limonsuyu Hanları’na gelince burada çay molası verdik. Yayla çocuklarının ağırlıklı olduğu bir çayevinde demlik çayı içiyoruz. Fena halde bir rüzgar esiyor, hava soğuk ama burada akşam namazını da molamıza ekliyoruz. Bandiğe Hanını geçtikten sonra Kemer Geçidi’nin oralardı sanıyorum yol çalışması yaparken devrilmiş bir tanker görüyoruz, belki birileri vardır diye bakınıyoruz ama yoktu bu kaza sanırım maddi hasarla atlatılmıştı. Yolumuza devam edip ardından da Bayburt’un Aydıntepe ilçesine ulaştık. 

Aydıntepe’den biz Bayburt’a değil de Yukarı Kirzi, Çatıksu derken niyetimiz Bayburt-Gümüşhane karayoluna geçip oradan Pamuktaş’a varmaktı ama yolu kaybediyoruz. İyi ki de kaybediyoruz, Pınargözü’nde (Kilhons) bir köprü girişinde yatsı namazından sonrasında bir tilkinin fotoğrafını çekiyoruz. Tam o sıra makine ile parmaklarım arasında bir anlaşmazlık var, deklanşör istediğim gibi cevap vermiyordu ama ona rağmen sanki benim tek kare fotoğraf çekmem için bana poz veren Tilki’ye saygı duyuyorum! Zaten bu fotoğrafta yorgunluğumuza değiyor. Alaca’dan (Menge) Pamuktaş’a gecenin yarısına doğru varabiliyoruz. Kayın pederim ve kayınvalideme “nasıldı yolculuk” diye soruyorum, “Yorulduk belki biraz ama İyi idi, çok iyi.Bu yollardan biz yaya olarak inmiştik, Karadere’de heyelan olduğunda, bu yolu kullanmıştık ama belki 50 yıl olmuştu, anılarımız tazelendi. O zaman biz de kervan sayılabilecek kalabalıkta akraba birden bu yolları hayvanlarla yürümüştük. Çok güzel oldu, çok.” diye gülümseyerek derken, mutluluklarının yüzlerindeki yansımalarından gerçek olduğunu anlıyorum!

Bırakır mıyım öyle yakasını kervan yolunu öğrenmişken, Bayburt’tan döndükten hemen sonraki gün o gidemediğim Kervan yolu’nu bu kez güzel bir bayram günün de ailece iki araçla  birlikte bu kez gidemediğim güzergahtan yeniliyorum. Araklı Küçükdere sapağından dalıyoruz vadiye.Yol boyunca vadinin her iki yakasındaki müthiş manzara ve kestaneliklerden geçerken yollara dökülmüş kestanelerden de nasipleniyoruz.Aşağı Çavuşlu’dan girerek,  (Kumanit) -Zeytinlik(Halanik) ten başlayıp, Alacataşlar, Yukarı Çavuşlu, Hayrat Hanları, Kirazlık(Pedros) hanları, İskodonoz, Zernava Tepesi, Gelin Kayaları, Yağlı Kaldırım, Cinani Hanları, Ayluka-Ambardüzü , Avulot Hanları, Kahvedüzü’ne vardığımız da her yer gün güneşlik. Daha önce sis yüzünden göremediğim vadileri seyre doyulmuyor. Buradan da  Çomakdüzü’ne çıkıp, güzel bir izgara keyfi yapıp, tamamlıyoruz Kervan Yolu gezimizi.Tabi herkes mest oluyor, eve döndüğümüz de birlikte gidemediğimiz aile büyüklerimizin “Alacağımız olsun bir kervan yolu gezisi” sitemlerine, anında “ne demek, tabi ki de başımız, gözümüzle beraber” cevabını vererek! Hani her isteyenin keyifle gidebileceği ve gidince de göz ve ruhunu dinlendirebileceği bu güzergah, Trabzon’un Uzungöl ve Sumela Manastırı, Hıdırnebi, Pazarcık,  Balahor, Sultan Murat veya  Haçkalı baba, kayabaşı, Sisdağı, Honefter, Acısu, Çakırgöl, Camiboğazı Zigana dağı gibi Turizm değerlerinin yanında adından  sıkça söz ettirecek önemli bir eko-turizm,tarihi, mimarisi, konakları, doğası, kuş gözlemi, endemik bitki çeşitliliği ve en önemlisi de 2000 rakımlı Ağaçbaşı Turba Bataklığı ile kültür ve yayla turizmindeki yükselen değer olacak.  

Not:

Nasıl gidilir; Kervan yolu’ndan Kahvedüzüne gitmek için yaz aylarında Sürmene Balık pazarı  yanındaki meydan manavının önünden sabahları  saat 08.00’de ve akşamları saat 14.00’te kalkan Minibüslerin yayladan karşılık seferleri de sabahları saat  07.30 ve akşam saat 15.00’te gerçekleşiyor. Özel otomobillerle her zaman ulaşım mümkün. Güncel bilgi almak ve belki kavurma yemek içinse Pala Aslan Bayraktar’ın cep telefonu: 0538 6514798 

Güncelleme Tarihi: 21 Kasım 2018, 21:17
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER