M. Kemal AYÇİÇEK
Her yıl İngiltere’den Moğolistan’a varan kuş uçumu 10 bin millik mesafeyi kapsayan bir rally yapılıyor. Ralli diyorsak bu bir otomobil yarışı ama öyle bildiğiniz yarışmalardan değil. Araçlar, en az on yaşında olmalı ve on bin kilometreyi aşkın Dünya’nın en zorlu yollarından sağ ve salim olarak Moğolistan’ın başkenti Ulanbator’a ulaşmasını sağlamak. Ve bu araçlar, yani Moğolistan’a ulaşmayı başaran araçlar, orada sembolik bir fiyatla hayır kurumlarına bağışlanarak, Moğolistan ekonomisine katkı sağlıyor. Temmuz ayının üçüncü haftası Londra’dan yola çıkıyor Üniversite gençleri ve çeşitli ülkelerden belirledikleri rotalara göre uzun soluklu hem ralli yapmış oluyor hem de kimsesiz ve yetim çocuklar için Dünya’daki duyarlılığı artırmak istiyorlar.
Bu yılda bu Mongol Rally grubundan Türkiye üzerinden gelip Feribotlarla Rusya’ya oradan da Kazakistan üzerinden Moğolistan’a varıyorlar. Fakat, her yıl bir araçta iki kişi varken bu yıl en az ekip, 3 kişiden oluşuyor. Yol uzunluğunu dikkate aldığınız da aynı araçta iki kişinin seyahati ile 3 kişinin birlikte seyahatinin ne demek olduğunu uzun yol tatiline çıkanlar iyi bilir. Bu da demek oluyor ki Avrupa’daki ekonomik kriz, Mongoll Rallycilerine yansımış oluyor. Genellikle iki kişi ile çıkılan bu uzun Mongol Rall yolculuğu, artık 3 kişi ve daha fazla kişi ile gerçekleştiriliyor. Bir başka dikkat çeken olayda daha önce jeep ağırlıklı iken araçların şimdi hem motor hacmi ufak araçlarla yapılıyor olması. Bir taksi de en az 3 kişi, kimi taksilerde ise 4 genç, birlikte yol alıyor.
Ekonomik kriz var diye Mongol Rally geleneğini bozmuyorlar ama araçları daha ekonomik olarak çileyi göze alarak değerlendiriyorlar. Bu gençler, sadece İngiliz de değil mesela brezilya’lı bir grupta İngiltere’de Londra’dan start almış, onlarda aynı heyecanı yaşıyorlar. Brezilyalı grup, bir taksi de 4 kişiler. Aralarında bir de genç kız var.Sağ olsun Google Translate sayesinde dil bilmesek de meramımızı birbirimize gayet rahat anlatabiliyoruz. Önce iki araçtaki 6 İngiliz, Toby Rupert Free, Sam Bidgood , Hugo Martel , Ted Wright , Luke Tipp ve Angus Archibald ile tanışıyoruz, onlara birer tane eğri sap armut veriyorum önce, ardından da kahve ikram ediyorum, bir gün sonra da Brezilyalı 4 kişi ile tanıştık, sohbet ettik. Trabzon üzerinden Rusya’nın Sochi kentine, oradan da kara yolu ile artık Türkmenistan, Kazakistan ve Moğolistan’a varacaklar. Hepside üniversiteyi bitirmiş veya son sınıf öğrencileri, böylesi bir etkinlikte yarışıyorlar.
Brezilyalı Multishow 'cu, 3 film group.tv ekibi, Celina Arslanian, Pedro Pezinho, Daniel Tumati ve Raphael Erichsen ile tam iftar saatine yakındı tanışmamız, onlara birer nescafe ikram ettim, “sen içmiyor musun” dediler. Ben ağzımı sürgüler gibi yapıp, oruçlu olduğumu anlatmak isterken aralarından biri “Ramazan” diyiverdi. Bu uzun ralliye öylesine hazırlanmışlar ki, hangi ülkelerden geçeceklerse o ülkenin nasıl yönetildiğini, yerel halkın nelerden hoşlanıp, nelerden hoşlanmadığını, halkın özelliklerini, değerlerini çok iyi biliyorlar. Tabi ayrıntıları da sordukça veya merak ettikçe sorarak öğreniyorlar. Bu Brezilyalı ekip ayrıca kendi ülkelerinde yayınlanmak üzere bu Mongol Rallyi bir belgesel olarak da çeken televizyon ekibi. Bir kameraman zaten sürekli konuşmalarımızı çekiyor, sonra “yayınlayabilir miyiz” diye sorup izin alıyor, bununla da yetinmiyor, İngilizce ve Portekizce dilinde hazırladıkları bir sözleşmeyi imzalatıyorlar. O izin kağıdını bende imzaladım, öyle çok özel sorular sormuyorlar, kendi yolculuklarının renklerini belgesel haline getiriyorlar.
O zaman bizim tam da iftar topunun atılacağı saat gelince onları Boztepe’de “Trabzon” yazısının olduğu yere yönlendirdim, iftar topunun atılışını da çektiler, bizim orucu açmamızın işaretidir dedim, hoşlarına da gitti. Sonra ben iftarı ederken onları da bu ziyafete ortak ettim, bir güzel iftar yaptık. Kaç saat oruç tuttuğumuzu merak ettiler, 17 saat diyince, “su damı içmiyorsunuz?” diye sordular, “hayır” dedim, “sigara?”, ona da “hayır” dedim, sadece o kadarda değil, küfürlü konuşmamaya da dikkat ettiğimizi söyleyince buna bayıldılar. Fakat, çok çileli bir iş olduğunu ifade etmeye çalıştılar. Her yıl bir ay Ramazan orucu tuttuğumuzu, bunun her yıl on gün geri geldiğini, kış mevsiminde orucun daha kolay tutulduğunu söyleyince, aralarından biri, “Fakat soğuk havalarda o kadar aç kalırken nasıl enerji alıyorsunuz, soğukta protein gereksinimi fazla olur” diyor hayretle, ona da cevabımı veriyorum.
Tabi her birerinin Facebook hesapları var, hemen arkadaş oluyoruz, onlar çekimin yanı sıra kendi makineleri ile birlikte fotoğrafımızı çekiyor, Facebook üzerinden bunları paylaşıyoruz. Kısa zamanda hemen kaynaşınca aralarından biri Daniel Timatu , Brezilya forması getiriyor araçtan, 9 numaralı Brezilya milli takımının formasını hediye ediyor ekip adına, bayan Celina Arslanian, da mongoll rally için onlara verilen tişörtünü bana hediye ediyorlar. Celina Arslanian oturuyor bilgisayarın başına ve Translate’de İngilizce yazıyor, ben Türkçe okuyorum. Ben Türkçe yazıyorum onlar İngilizce okuyor. Burada annemin bir lafı geliyor aklıma, bu elektriklerin güzelliğini anlatırken, “Bu elektriği bulandan Allah razı olsun, gavurdur belki ama nur içinde yatsın” derdi adını bilmese de Edison’a.
Celina Arslanian, Büyük babası, yanı dedesinin Trabzon’da doğduğunu, 1940 yılında da Brezilya’ya gittiğini anlatıyor, ardından da kendisinin Trabzon’da olmasından babasının çok büyük mutluluk duyduğunu yazıyor , tam o sırada, “vay kız, hem şehriyiz desene” diyorum, buna seviniyor gülüşüyoruz birlikte ve , “Biz Ermeni’yiz” diye ekliyor. Ona Ermeni veya bir başka ırktan olmasının hiçbir önemi olmadığını, önemli olanın Dünya’da kısacık ömrü, tüm insanların birlikte, barış ve huzurla yaşamasının önemli olduğunu söylüyorum Translate yordamı ile buna diğer arkadaşları da katılıyor ve birlikte fotoğraf çekiliyoruz. Fakat dikkatimi bir şey daha çekiyor, fotoğraf çekilirken mesela sanki fotoğrafta sesimiz de çıkacakmış gibi, hep birlikte, “heyyy”, “hooooo”, “haaayyyy” diye bağırıyorlar. Ben orucu açınca da aynı şeyi yaptırdılar, yani şampanya olsa belki de şampanya patlatacaklardı, öylesine bir heyecan doluydular.
Hem rotalarında Türkiye var diye, yolu tutturup hemen ülkemizden çıkmıyorlar, İstanbul, Bursa, Nevşehir, Samsun, Ordu ve Trabzon’u geziyor ve ilginç buldukları fotoğrafları çekiyor, bir nevi ülkelerin kültürlerini de hem gözlemleyip, bunları kayda alıyorlar. Trabzon’da mesela bizim Cuma günü gezerlerken İskenderpaşa camiinin önünde Cuma namazını sokaklara taşarak kılan cemaatı fotoğraflamışlar. Artık o fotoğrafın altına, “Türkler sokaklarda bile ibadet ediyor” mu yazacaklar, Türkiye’nin tanıtımında mı kullanacaklar bilemiyoruz.
İngiltere’nin başkenti Londra’dan start almışlardı, ilki 2004 yılında 6 takımla başlamış, 4 araç ulaşmış Ulanbator’a, ardından 2005’te 43 ekiple başlanmış ve 18 araç ulaşmış hedefe.2006’da 167 ekip çıkmış yola ve bunlardan 117 ekip Ulanbator’a ulaşabilmiş. Zaman içinde yarışma kuralları da değişerek günümüze kadar her yıl artan ekip sayısı ile süre gelmiş Mongoll Rally.Rotalar belirlenirken de İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya’dan star alan ekipler, Prag, Kiev, İstanbul, Moskova, İran, Türkmenistan, Afganistan,Ukrayna, Rusya, Türkiye, İran rotası Semerkand, Özbekistan güzergahları ile Moğolistan’a ulaşılıyor. Tabi bu yarışa katılan ekipler, sıkı elemelerden ve sağlık kontrollerinden geçiriliyor şüphesiz. Mongoll Rally, hem Dünya’daki en uzun macera rallisi olarak da özellikle gençlerin doğa şartlarına dayanıklılık testi yerine geçmiş oluyor.Bizim kısa süreli kankalarımız, Trabzon’dan feribota biniyor araçları ile Rusya’nın Sochi kentine ulaşmak üzere, oradan da yollarına devam etmek üzere vedalaşıp ayrılıyorlar.
merhaba, çok içten yazmışsınız tebrik ederim ancak arabaların ufak olmasının sebebi bu etkinliği düzenleyen ekibin sınır koymasıdır yani ekonomik krizle çok alakası yok :) tabi bunu yapan insanlar zengin insanlar değil ancak maksimum 1200cc lik arabalar ile katılınabiliyor, bu sebeple küçük arabalar hep. önceden ambulansla falan da katılıyorlardı ancak onu da kaldıdılar şimdi 125cc ye kadar motosiklet/scooter ya da ufak araç ile katılınabiliyor :)