,

Bayramlaşma hakkımı saklı tutuyorum!

M. Kemal AYÇİÇEK – 28 Temmuz 2014  

Bayramların sulandırılmadan önceki hallerini seviyordum. Çocukluğumuz da, daha elifi mertek olarak gördüğümüz yıllar, Bayramları öğrenmiştik. Bayramlar, çok önemli günlerdi. Halk, Bayramlara öylesine büyük değer atfeder ve öylesine hazırlanırdı ki, o hazırlık süreçlerini gözlemlerken bile büyük bir heyacan duyardık. Ramazan orucu tutmaz ama bayramına oruç tutanlardan daha büyük bir sevinçle girerdik. Öyle ya, en güzel lokum, en güzel akide şekerleri, en güzel baklavalar demekti bayramlar. Harçlık işi çocukluğumuz da bugünlerdeki gibi revaçta olmazdı! Biz, akide şekerine bile tavdık. Çok çeşitli, albenisi de olmayan şekerler.

Türkiye’de dini bütün insanların en çok ilgi gösterdiği Kurban ve Ramazan bayramları olunca, Milletin bu bayramlara olan bağlılığı da dikkate alınarak bunlara ilave edilen milli günler de Bayram ilan ediliverince bayramlar içinde bayram beğenenlerimiz türer oldu! Öyle ya, baş tarafına ne kayarsanız koyun, sonuna “Bayram”ı eklediğiniz de, o günlerin de dini kutsiyetle kutlanan bayramlar gibi önemsenmesi, benimsenmesi sağlanmaya çalışıldı. Kurban ve Ramazan bayramlarına Milli günler eklendi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı derken dini bayramlar biraz sulandırılmış oldu! Kurban ve Ramazan Bayramlarını “Mübarek olsun” temennileriyle bitirirken, Milli gün ve bayramlar için hiç o “Mübarek olsun”u kullanmıyoruz değil mi? Bayramların sulandırılması dediğim de bu zaten! Her neyse milli günlerin bayramlaştırılmasıyla şimdilik işim yok, madem Ramazan bayramı ki (Onun da adını daha da güzelleştirmek ve sulandırmak için Şeker Bayramına dönüştürmüşüz)o zaman onun kutlanması gerekir. Kendi adıma Ramazan Bayramını kutlamayı askıya alıyorum!

Bir başka yazımda da söz etmiştim, 62 İslam ülkesi var Dünya’da ve dini bayramları bile aynı günde bayram olarak yapamıyorsak, bu bayramın Müslüman için anlamı olabilir mi? Tamam kabir ziyaretleri, büyük ziyaretleri, küçükleri sevindirmeler olsun ama “bayramımız” diyerek o çocukluktaki bayram hevesi, heyecanı ve sevincini artık taşımıyorum! Bir ay boyunca ibadet olarak oruç tutmayı elbette küçümsemiyorum, orası ayrı ama o ibadeti gönül huzuru ile yapabilmek için tüm Dünya’daki Müslümanların aynı gün, aynı ruh ve aynı heyecanı birlikte yaşaması değil midir asıl bayramlar? Biz Kadir gecesini yad ediyoruz, sabahlara kadar ibadetler, dualar ediliyor, bir bakıyorsunuz İsrail Filistin’de aynı gece bombalar yağdırıyor. Bir gün sonra bakıyorsunuz Kudüs’te Mescidi Aksa’da kadir gecesi yad ediliyor. Farkına varıyorsunuz ki, biz kadir gecesini bir gün önceden kutluyoruz. Sıra Bayrama geliniyor, yıllardır aynı farklı uygulamalarla biz diğer İslam ülkelerinden bir adım önde (!) bir gün önceden bayrama girerken, diğer ülkelerde hala oruç tutuluyor. Yani, Bayram’da oruç tutmak haramsa o haram işleniyor veya biz Bayramı önceden yaşamış oluyoruz. Sonra da “din kardeşi” oluyoruz! O zaman bu nasıl Bayram, bu nasıl Din, bu nasıl kardeşlik diye insan sormadan edemiyor. 

Şimdi ister İlahıyatçılarla Medreselilerin uyumsuzlukları olsun, ister mezheplerin önderleri olsun, ister Mollalarla şeyhlerin anlaşmazlıkları olsun, ister ülkelerin din alimlerinin farklı bakış açıları olsun isterse islam ülkelerinin din müesseseleri olsun bunların tümünün kendi aralarındaki uyumsuzlukları, Dünya Müslümanlarının aynı bayramı aynı günde kutlamasına engel olmamalı. Bu 62 İslam ülkesi, en etkili ve yetkili din alimlerini bir araya getirip, hani bizim Kıbrıs müzakerelerinin BM nezdinde yürütülen çalışmaları sırasında bir kampa alınıp, bir odadan dışarı çıkarılmaması gibi bir yöntemle, Ramazan ve bayram günlerini tespit etmeleri sağlanmalı. Tüm Dünya’da Müslümanların aynı ibadetleri aynı günde yapmaları sağlanıncaya kadar da ben kendi adıma tüm dini bayramlardaki bayramlaşma hakkımı saklı tutma kararı alıyorum. Hadi benim bayramlaşma hakkım kimseyi ilgilendirmez diyelim ama belki islam ülkelerini yöneten insanların kulağına giderde bu işi ciddiye alırlar ve bugüne kadar İslam coğrafyasında yaşanan bu uyumsuzluklara bir son verirler kim bilir!

O İslam ülkelerinin ortak heyetinin yapacağı çalışma ile belki, Her eline bir silah geçirenin “İslam” adını kullanarak bir de utanmadan, sıkılmadan “Allahu Ekber” diyerek,  tekbir getirerek aynı dinin insanlarına silah doğrultmasına bir nokta konmuş olur. Allah’a inanmış olmanın bir suçmuş gibi tüm Dünya Müslümanlarını, soytarı çetelerinin, modern ülke eşkıyalarının temsil etmediği bir Dünya istenirse sağlanabilir. İnancı olan hiç kimsenin bir başkasını öldürmesini hiçbir din tasvip etmez. Allah, yarattıklarına bir başkasını “öldür” demez! Ramazan ayı boyunca İslam coğrafyasında yaşanan kan ve vahşetlerden sonra hangi Müslüman, tuttuğu orucun mükafatı olacak bir bayramı, o benim yazının en başında ifade ettiğim heyecan ve sevinçle yaşayabilir ki? Yaşanamayan bir Bayramı kalkıp, Allayıp, pullayıp, faceden, twitten, cepten, whatsapp’tan kutlasan ne olur, kutlamasan ne olur! Birbirini kandırmanın bir anlamı var mı? Adam kalkmış ne diyor Twitter’dan biliyor musunuz? Aynen şöyle;

“Milli Görüşçü kardeşlerimin Ramazan Bayramını tebrik ediyorum. İsrailin Devlet terörüyle Filistinde soykırım yaptığı bir dönemde buruk bir bayram yapıyoruz. Müslüman Ülkeler biraraya gelerek bir güç oluşturmazlar, hep birlikte bu zulme karşı çıkmazlarsa daha çok bayramları acı ve gözyaşıyla geçiririz. Allahtan niyazımız Türkiye dahil bütün Müslüman ülkelerin idarecilerinin "Bir kötülük gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltiniz " hadisinin gereğini yapacak şuura gelmesini nasip etmesidir. Allaha emanet olun” kim bu diyeceksiniz değil mi? Kendine Müslüman bir siyasetçi. Oğuzhan Asiltürk. 

Adam dedim, çünkü sadece “Milli Görüşçü” kardeşlerinin bayramını kutluyor. Görüyorsunuz değil mi, Dünya Müslümanlarının neden aynı günlerde Oruca başlayıp, aynı günlerde bayram yapamamasının en somut örneklerinden biri de bu mantık değil mi? Bunu hani dinden anlamayan, dine saygı duymayan, bayramların ne olduğundan habersiz bir siyasetçi yapmış olsa gam yemezdim. Ama yıllardır bu ülke de inanç sahibi insanların oylarını almış bir siyasi partinin kıdemlilerinden biri Facebook ve Twitter’dan paylaşınca yazıma iliştirmek zorunda kaldım. Böyle bayram mesajı vereceğime hiç vermem daha iyi değil mi? Sadece İslam coğrafyasında değil, Ukrayna da da Tibet’te de Dünyanın hiçbir yerinde ne pahasına olursa olsun kan ve gözyaşının dökülmediği bir Dünya’da, Bayramları yine o çocukluğumuzdaki sevinç ve heyecanla kutlamayı ne kadar çok isterdim. O günleri görebilmek ümidiyle kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE