,

Ben de kızıyorum Başbakana

  M.Kemal AYÇİÇEK – 3 Haziran 2013 
Kızmaz mıyım arkadaş bende kızıyorum Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, hem de çok kızıyorum. Ona kızma hakkını kendimde görüyorum çünkü, ben bir bireyim ve Başbakan Erdoğan’ın her attığı adımı alkışlamak zorunda değilim tabi. Özgür bir birey olarak, bu ülkenin de özgürleşmesini elbette çok istiyorum. Yeşil dediğin zaman o yeşilin bin tonunun bulunduğu Karadeniz bölgesindeyim, yani yeşilin her tonunda büyümüş ve yaşamakta olan biri olarak, İstanbul Taksim’de, o Gezi Parkı’nda birkaç ağaç için gösterilen tepkilere bende hak verdim, O BDP’li Sırrı Süreyya Önder’in, iş makinaları önündeki gösterilerini haklı buldum.
 
Amma velakin, o gayet masum ve gerçekten de samimi insanların(!) O Taksim’deki “Gezi parkı” eylemlerini, kalkıp Mısır’ın “Tahrir”ine dönüştürme gayretlerine elbette itiraz ediyorum. Başbakan Tayyip Erdoğan’ı seversiniz sevmezsiniz ama kalkıp bu ülkenin Başbakanına, ona oy veren insanlara sövüp sayarsanız o zaman iş değişir. Bu ülkede sadece kızılacak insan arandığında aklınıza Başbakan Erdoğan mı geliyor yani, siz elinizi vicdanınıza koyun ve kendinize bir dönüp bakın bakalım, kendi öz babanıza kızmıyor musunuz? Kızıyorsunuz değil mi? kızdığınız da oluyordur yani, tamam kızılacak babalar da olabilir ama siz kalkıp babanızın annesine küfrediyor musunuz? Ettiniz mi hiç? Sorun kendinize, ya da düşünün bir bakalım?
Bende kızıyorum Başbakan Erdoğan’a tabi, her zaman değil ama bazan kızıyorum, kızıyorum ama ben Başbakan Erdoğan’ın bu ülke insanının aleyhine olacak bir iş yaptığına inandığımdan değil, kalkıp mesela kendi özel aracında, tek başına araç sürerken o sürücüye sigara içme yasağı koymaktaki ısrarından dolayı kızıyorum. Bu benim hakkım, yani kızma hakkım. Yani benim özel aracımın içinde sigara içmeme kadar müdahale eder bir anlayışı bana babam da diretse, ona da isyan ederim de ondan! Yani, benim sağlığımı çok düşünerek benim kendi özel aracımda sigara içmemi engellemek isteyen Başbakan, önce beni strese sokan adaletsizlikleri ortadan kaldırsın derim, bu da benim hakkım.
 
Gerek alkol düzenlemesi ve gerekse sigara yasakları konusunda Başbakan Erdoğan’ın şüphesiz iyi niyetinden, söylemlerindeki keskin ifadeler istesek de istemesek de toplumda, Erdoğan’ın iyi niyeti kadar olumlu algılanmıyor! Yani, o zaman benim sigara içmemi adım adım izleyen babamın tavrından ne farkı var Başbakanın? Babam da güya, ben ne kadar sigara içerken beni takip edip, sigara içmememi sağlıyorsa, o kadar benim sağlımı koruyormuş ve bunu sırf benim iyiliğim için yapıyormuş. Babamla bunları konuşuyoruz ama yine de o huyundan vazgeçmiyor işte, demek ki Başbakan Erdoğan’da da aynı mantık hakim, babamdan farkı yok yani, ama ben buna feci halde kızıyorum, bunu anlamıyorlar!
 
Taksim Gezi Parkı’ndaki “Ağaç”lar bahane edildi ve Türkiye’de bir çok ilde bir “Gezi Parkı’na destek” gösterileri yapıldı. Ülkemizin güzide(!)sanatçıları da oraya gidip, destek verdiler. TV’lerde program yapımcıları da bıraktı o TV programlarını, destek verdiler. Sonra, tencere ve tavasını penceresinden kaşıkla dövenler, Polis’in Gaz bombalarını bahane edip, işi “Hükümet İstifa”, “Tayyip İstifa” noktasına taşıdılar. Hatta 48 saat süre de verdiler. Ana Muhalefet CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu Kadıköy’de yapacağı mitingi iptal edip, miting yerini Beşiktaş’a çevirdiler. Beşiktaş neresi, Taksim’in alt tarafı. Sonra da kalkıp Taksim’e yürüdüler. İyi de, o yürüyüşün anlamı neydi? O ülkemizin güzide sanatçıları (!)nın öncülükte yarıştıkları Gezi Parkı eylemini, CHP resmen kendi lehine dönüştürme hevesine kapılıp, Yangına körükle gitmiş olmadı mı? Tamam Başbakan Erdoğan’a kızalım da, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Taksim yürüyüşüne ne diyelim? Kızmayalım mı?
 
Ne diyordu BDP’li Sırrı Süreyya Önder, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Taksim’e yürüşüne,” "Direnişi biz başlattık. CHP ambulans arkasında giden fırsatçı taksi gibi konmak istedi. Yemezler gözüm..." haksız mı Önder? Haklı, kızmalı mıyız? Yoo, neden kızalım ki, Kılıçdaroğlu’da haklı, iyi bir fırsat, değerlendirmek onun hakkı ama Önder de haklı, doğru söylüyor, eylemlerde siyasetçi olarak ilk ön alan isimdi.
 
İnsanların demokratik bir talepleri için gösteri yapmalarına insan olarak hiç kimsenin itirazı olamaz elbette, Hürriyet sınırları bellidir. Gösterinin de, bir muhalefetin de elbette bir sınır vardır ama kalkıp o demokratik hak, diğer insanların hürriyetlerinin ihlali noktasına vardırılıyorsa, ona kimsenin saygısı olmaz. Masumca başlayan bir talep, o sınırları aşıyorsa kalkıp bu ülkenin polisine, amirine, müdürüne, valisine, bakanına, başbakanına hakarete varıyor, insanların iş yerlerine, malına, camına, aracına saldırıya dönüşüyorsa, bunları normal hak arama yolu olarak kabullenmek mümkün değildir. Bu duruma da kızarız ve her ne sebeple olursa olsun, sokakları, kendi babalarının evinin koridorları olarak görenlere daha fazla kızarız. Her şeyin bir sınır vardır, sabrın da tabi ama siz polisi gaz bombası atıyor diyerek, görevini yapamaz hale sokuyorsanız o zaman da o bombalardan şikayet etme hakkınız olmaz, olamaz. Ne yani, polis bu ülke de bostan korkuluğu mu? O Polis de insan, yani bizlerden biri, onlar görevlerinin gereğini yaparken kontrolden çıkabilir, nitekim orantısız güç kullandığı tesbit edilenler oluyor ve onlar için de bu ülkede yasalar gereği işlem yapılıyor. Yapılmalıdır da ama kalkıp o polisin cezasını biz taş atarak kullanamayız. Polise de kızarız, onun amirlerine de ama taş mı atmalıyız?
 
Mısır’ın Tahrir meydanını dolduran insanlar, yıllarca seçim yapılmamış bir ülkenin insanlarıydı ya bu ülke? Yani bu ülkede seçimler zamanın da yapılmıyor da, Başbakan Erdoğan, bu ülkenin insanlarının oyları ile işbaşına gelmemiş bir dikta rejiminin başbakanı mı ki, tepkiler öylesine veriliyor? Buna insanım diyen kimin hakkı olabilir? Öyle yağma yok, oy sandığına gitmeyi zul kabul edip, sokakları geceleri tencere ve tava kaşıklamakla bir ülke ye Demokrasi gelir mi? Yani Ulusal Kanal ve Halk TV’yi izleyip, bu ülke de Başbakanı İstifa ettirecek kafa, gerçekten ayık kafa mıdır? Hem istediğinize kızabilirsiniz, kendi kendinize sövüp, sayabilirsiniz de ama kalkıp o adını verdiğim kanallardaki gibi topluma açık şekilde, aklınıza gelen sövgüyü, küfrü nasıl yaparsınız? Böyle bir hak olabilir mi? Böyle bir gösteri olabilir mi? Bu ne rahatlık böyle denmez mi?
 
Sabırla sandığı bekleyerek, Başbakana kızgınlığınızın faturasını ona sandıklarda sormak varken, fırsat bu fırsat diyerek bu ülkenin 76 milyon insanını üzmeye kimin hakkı olabilir? Böyle bir hakkı, bu ülkenin akli selim insanları kendilerine nasıl yakıştırabilir? Hala, “Arap baharı” diye alay edip, dalga geçtiğiniz, güya geri kalmış ülke insanlarının tepkilerini yadırgarken, bugün o yadırgadığınız insanların yaptıklarını kendinize nasıl yakıştırabiliyorsunuz? Gösterileri marjinal grupların yönlendirdiği şu Twitter ve facebook’ta açılmış sahte hesaplardan, sahte fotomontajlarla yapılan tahriklerle görülmüyor mu? Azcık aklı olan, bu gösterilerin belli mıhraklarca yönlendirilip, geliştirildiği ayan beyan ortadayken buna alet olmak, Türkiye sevdalılığı ile bağdaşır mı? Biliyorum “Bağdaşmaz” dediğinizi ya neyse,yine biliyorum şimdi bana da kızıyorsunuz ama canınız sağolsun! Siz yine de sabırlı olun ve kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE