,

Bir baktum ki cehennemdeyim!

 M. Kemal AYÇİÇEK – 27 Ağustos 2012


Bir ay oruç tutup tam bayrama gelmiştik ki moralimizi bozacak bir haber aldık. Tanıdık ses beni aradığında emrediciydi, “hemen gel” diyordu.  Sebep diye sormama gerek kalmadan tedavi gören bir ağabeyimizi kaybettiğimizi haber verdi tam da arefe gününde..Erdal ve Ramazan’ın babasıydı Adil Ayçiçek.

Daha ellili yaşlardaydı ve bir ay öncesinde “ilik kanseri” teşhisi konmuştu, bir hafta öncesinde ilk tedavi evresinin yorgunluğunu atsın biraz moral bulsun diye evine gönderilmiş ve ikinci devre tedavi başlangıcı için yeniden hastahaneye çağrılmıştı.  Adil abi, akrabamızın bizim kuşağa en yakın abilerindendi. Bana haber veren kuzenimin amcasıydı. Karahaber gelince cenazenin hastahaneden alınması ve artık  defnedilinceye kadar olan süreç, bayramı unutturdu. Bayram namazının ardından verilen salalardan da genel duyuru yapılınca biz bayramın birinci gününden son gününe kadar  cenaze sahibi olarak ister istemez gelen ve gidenlerimizle yoğun bir tempoda olduk.

Biz kendi cenazemizle ilgiliyken Gaziantep’teki sivilleri hedef alan terör olayı, ardından Hakkari ve çevresinden gelen şehit haberleri, öte yandan Suriye’deki katliam haberleri, orman yangınları, bizim için hep ikinci planda kaldı. Hastamıza KTÜ Tıp Fakültesi’nde konan teşhis, Akut Lenfoid Lösemi (ALL), yani kan kanseri. Hastalığı tabiki temkinli olarak karşıladık ailece ama hastaya teşhis konması ve daha tedavisinin ilk evresinde kaybetmek, ister istemez dikkatimizi o tedavi sürecine çevirdi. Kanser hastalığının çağımızın adeta vebası olduğunu bizlerde biliyoruz ama kanser hasatasının tedavi gördüğü serviste, sessiz ve sedası hem de öğlen vakti gizli bir kalp krizinden aramızdan ayrılıyor olmasına tabiki de kızıyoruz. Hastahane dışında bir kalp krizinden ölümlere alışığız belki ama hastahanede, doktorların kontrolünde genç bir hastayı hiç beklenmedik bir anda kaybetmiş olmak, acımızı daha da derinleştiriyor.

Hastaya teşhis konupta ilk tedavi evresine geçilmesinden sonra ona kan yetiştirebilmek için tüm eş ve dostları, arkadaşları seferber etmiş olmak, adil abiyi daha fazla yaşatmaya yetmedi. Ramazan bayramının birinci gününde hem de çok büyük alimlerin cenazelerinde görülebilen muhteşem bir kalabalıkla cenazemizi toprağa vermiş olmak, acımıza teselli kaynağı oldu. Tabi cenazenin ardından her gün mezar ve akşam evdeki kuran telaveti ile bu dünya ile öbür dünya arasındaki yaşamımızı tekrar tekrar gözden geçirmemize de vesile oldu.

Adil abi, nüktedar bir isimdi, amcazadeleri  hoca ve alim insanlar hep, Taci abi ve Öner’in evinin inşaatında temel kazısı yapılırken burada bir rüyasını anlatıyor. Rüyasını kurguladığı da amcasının hoca olan oğlu. Rüyasını da o kalabalıkta bir yandan çalışırken yine hoca amcasının da yanında yüksek sesle anlatıyor;
 “Hoca emice bir baktum ki ben  cehennemdeyim, oy nenem, yandım, piştim. Cehennem zebanilerinden biri yanıma geldi, dedi ki, ‘senin cennette hiç dini, imanı bütün bir yakının yokmu, git onlardan yardım iste, sana biraz şefaat etsun, sevap versunler, yoksa sen ilelebed bu cenehhenden çıkamazsın’ dedi. Düşündüm aklıma hacı Muhammed emice ile sen  geldun, o cehennem zebanisi bana çok kısa bir izin verdi, gizlindan çıktım cehennemden tam cennetun kapısına geldum baktım ki, Hacı muhammet emicelan sen, elunuzde  kuran okuyorsunuz. Hacı muhammed emice beni uzaktan görünce seni dirseğinlan dürtüp , ‘Hav gelen bizum Adil değil mi, onun ne işi var burda?’ diye soruyorsana benda duyayrum. Tam yanunuza  yaklaştım, selam verdum, bana cehennem zebanisinin söylediklerini anlattım, “dedum ki size, bana biraz sevap verun yoksa benum cehennemden çıkacağım yok, muhammed emicelan sen ikinuz güldünüz da bana dedunuz ki,  ‘e Adil, bizda buradaonca zamandır kuran okuyarak cennete girmek için bizim Ahmed’in gelmesini  bekliyoruz bizda  hala girememişuk,o bana öyle dokundu ki, moralum bozuldi elum boş döndüm gerisin geriye cehenneme”
Adil abiyin fıkra gibi rüyası, onu toprağa verdikten  sonra da cenaze taziyesi sırasında da  anlatıldı, ayrıca cenazesi toprağa verilirken de hani  sinema sanatçısı  Kemal Sunal’ın “ Davaro” filmindeki ünlü olan  “ Başı kıbleye gelecek” repliği
“imam: hadi gömün.
kemal sunal: aman dikkat et kardeş başı bu tarafa gelecek.
imam: olur muuuu yalnış iş yapıyorsun başı kıbleye gelecek.
k.s: ne kıblesi? canım kalkıp namaz mı kılacak? sen başını bu tarafa ver.
imam: çarpılırız oğlum başı kıbleye gelecek çevirin tabutu
k.s: yoo hortuma gelecek sen çevir.
imam: olmaz kıble
k.s: hortum
imam: kıble
k.s: hortum
imam: lan delirdin mi sen hortum da nolii?? çevirin tabutu
k.s: ulan sülo kusura bakma gittin kardeşim kıbleyi hesap edemedik.. (davaro) anlatıldı.
 Hangi ölüm olursa olsun ölümün şakası olmuyor. Ölüm için insanlar hep birer sebep bulabiliyor ve ölüme çare olamıyor. Adil abiyin KTÜ Tıp Fakültesi farabi hastahanesi’ndeki ölümü, aynı hastahanede Kanser’den ölen bacanağım Samittin Yavuzaslan’ınki kadar ölümü gibi uzun sürmedi.Allah tüm ölenlere rahmet, geride bıraktıklarına da sabırlar versin. Kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE