,

Büyünün tarihçesi


Bir önceki yazının devamı olarak


Müphem mefhumlar (12/15)


B- BÜYÜNÜN TARİHÇESİ  :  Büyü ve büyücülük tarihi insanlık tarihi kadar eskidir.
 
Ancak büyü- din ilişkisi sonuca bağlanmaksızın büyü için bir tarih tepit etmek mümkün değildir.
 
Sosyoloji ilminin verilerine göre doğada insan üstü bir gücün varlığını kabul eden ilkeller, “mana” adını verdikleri ve hem iyilik hem de kötülük yapabilen bu gücü çeşitli biçimde kullanarak büyüyüde başlatmışlardır.bu gücü diğer insanların aleyhine kullanıp kara büyü, lehlerine kullanıp ak büyü, kötü etkilerden kurtulmak ve tabiat güçlerine yön verebilmek içinde sempatik büyü yapmış olurlardı.
 
Kısaca pozitif bilimin ışığı altında büyünün doğuşu için bir neden arayacak olursak, bu zamanla ortaya çıkan çeşitli ihtiyaçların cevaplandırılmasıdır.(Din Bilim ve Felsefe, Howrd Selsam sh.97) diyebiliriz.İnsaoğlu nasıl bükemediği eli öpüyorsa tabiat kuvvetlerini üstesinden gelemediği içinsempati ile, yavaş yavaş lehine kullanmaya ve sonuçları iyimser yorumlamaya başlar. Korktuğu dağa, vahşi bir hayvana, yahut bir tabiat kuvvetine (rüzgar,volkan vb.) ilahlık vererek bunların şerrini meşru bir zemine oturtur. Geri kalan ise sadece rızalarını almaktır.Zaten istenen de budur. Mana da öyle bir güç olmalı ki o güç hem zarar verebilmeli hem de yarar sağlayabilmelidir.Böyle bir gücü kendinde taşıyabilen madde (genellikle Tanrı) tabu kabul edilir.ve ondan kaçınılır. Onun gazabına uğramamak için törenler tertiplenir, danslar yapılır(Oyun ve Büyü, Metin And) gazabından emin olununca artık rızası istenir.fakat insan zamanla yalvarmaylada yetinmez. Bu defa çeşitli sembollerle onu etkilemeye çalışır.Yalvarma safhasındaki durum din, ona hükmetme safhasında ise büyüdür.Durkheyim’inde dediği gibi “din adamı yalvarır, büyücü emreder.”(N.Ş.Köse Mihal,Sosyoloji Tarihi)
 
Bilimide, büyüde ihtiyaçlar doğurmuştur. Eski Mısırlı nilin her yıl taşıp ekinlerine zarar vermesinden dolayı tarihleri  iyi tespit etmek zorunda kalmıştır. Babillilerin astronomiyi iyi bilmeleri sihir ve büyüde ileri bir düzeyde olmalarının da nedeni budur. Avcılıkta avlanacak hayvanın sembolünü yapıp avı kolaylaştırmak adti daha da eskilere dayanır.
 
Mağara duvarlarındaki hayvan resimleride bunu gösterir. Bağımlılık adı verilen inanca görede semboller sembolize ettikleri nesneyleaynıdır.Sembole uygulanan bir işlemle sembolize ettiği nesne etkilenebilir(O.Hançerlioğlu Felsefe Sözlüğü Bağımlılık md.) Bütün bu uğraşlar büyü ve büyücülüğü doğurmuştur.
 
Dini kaynaklarda büyünün menşeyi Kildanilerdir.Ancak Eski Mısırda Hz. Musa’nında karıştığı ve mücadele ettiği büyücülerin varlığı (K.K.XX.57-70) düşünülürse Mısır’da da büyünün daha önceden bilindiği ve yaygın olduğu söylenebilir.Eski Yunanda büyü yapılmışsa da bunun kökeni Acemdir.Başta Pythagoras olmak üzere mistik karakterli birçok yunan filozofunun İran, Hindistan, Mısır ve Mezopotamyayı gezmiş olması (M.Gökberk Felsefe Tarihi) büyünün ve büyücülüğe dair eserlerin Yunanistanda bu seyahatlerden sonra ortaya çıkması bunu gösterir.Doğu dinlerinde mistik özelliğin ağır basması ibadetlerinin bir çoğuna büyü havası vermiştir.Hinduizim, Budizim, Kofiçyanizim ve Taoizim, her birinde tabiat üstü güçler ve esrarlı bir hava hakim unsurudur.
 
Çağdaş düşünce büyüyü, efsunu red ederken biraz fazla ütopik olmaktadır.Büyücü, efsuncu veya kahinler tarihte bazen baş tacı edilmiş,bazen de (M.Ö.1300 lerde Mezopotamyada ve orta çağda Avrupada)(Siyasal düşünceler tarihi) büyü, efsun kehanet yasaklanmış ve bunlarla uğraşanlar çeşitli işkencelere maruz bırakılmış ya da öldürülmüşlerdir. Günümüzde Fransada devletin res müsadesi altında faaliyet gösteren “gerisör” adıyla bilinen üfürükçüler mevcuttur.(A.Songar, Çeşitleme) Yine gariptir bir türk kızı Münih Kavufhofta “katır boncuklarını” erken koca bulmaya yarar diye satmaya kalkmış çok geçmeden elindeki boncuklar alman kızları tarafından kapışılmıştır.(A.g.e.) Bu tür  ader ve inançlar her ne kadar geleneksel olsada ulustan ulusa geçerler.Öreneğin at nalının İtalyanlardan Türklere, mavi boncuk ve “maşallah”ın Türklerden Rumlara ayazmaları kutsal saymanın da Rumlardan Türklere geçtiği söylenir.(A.İnan Murafeler ve Menşeyleri)
 
Noel ağacının kökenini eski Türklerdeki ağaç kültürüne bağlarlar. Bu inancın Türklere ise eski ilkellerden kaldığı söylenir.(a.g.e.) İslamda  sihir için söylenenlerin çoğu ibris as. Zamanında yer yüzüne indirildikleri kabul edilen Harut ve Marut adlı iki meleğin etrafında toplanır.
 
Büyünün yasak kabul edildiği İslam inançlarında nedense cinlerin ve şeytanların 3.kat gökten melekler arasındaki konuşmaları dinledikleri ve hatta yıldız kaymalarınında nedeninin bu tabakaya gelmiş şeytanları kovmak gibi (İsl. Ans.) semavi bir hüviyet kazanmıştır büyü.
 
Bazıları tılsımlı menşeyini Yahudilerin kabası kabul etmekte.(O.Hançerlioğlu felsefe sözlüğü bağı. Md.) Bu doğru olmasa gerek çünkü “gelenekle kabul edilmiş şey” anlamına gelen bu Yahudi batiniliğinin doğuşu sanıldığı kadar eski değildir. (A.g.e. sh. 30) Pythagoras, Aristotalez ve eflatun gibi Yunuan filozoflarından izler taşır.(C.Sunar, Varlık  hakkında ana düşünceler) Halbuki bu filozofların büyü ile ilgili inançlarında Doğu kültüründen mülhem olduklarını biliyoruz.
 
Büyücülük XV.yy.da Teozofi (Tanrı bilgisi) adı altında toplanmış olan simya, astroloji, teürji gibi çeşitli esrarcılıkları kapsamıştır(O.Hanç.Şıh Bedrettin “varidattan nakil”) Bilim ve kültürün gelişmesiyle ruhculuk ve manyetizma gibi çeşitli gizemli oyunlar basın yayın organları sinema ve tiyatro hatta panayır yerlerinin olağan gösterileri olmuşlardır
 
Romalılar malzemeleri güvenilir olduğunda en güzel folklor kanıtlarıdır. Örneğin ikinci meşrutiyet dönemi Osmanlı toplumunda büyü ve çeşitli hurafeleri yaşandığı şekliyle en iyi şekilde işleyen H.R. Gürpınar “tesadüf” “bir muadeleyi sevda” “metres” “mürebbiye” ve “mütallaka” adlı romanıyla edebiyatımızda olduğu gibi halk bilimimizde de önemli bir yer tutmuştur.(A.Oy, H.R.G. ın romanında ikinci meşrutiyet dönemi yıllarında batıl inanışlar.Makale 1.U.T.Folklor kongresi bildirileri.)
 
yazının devamı için tıklayın
YORUM EKLE