,

Herkes Erzurum’dan gitmek istir, sen Erzurum’a gelirsen!

M. Kemal AYÇİÇEK – 8 Eylül 2024

Erzurum ağırlıklı bir kısa geziye çıktım.

Yolculuğumu özellikle Türkiye’nin tüneller başkenti Artvin üzerinden gerçekleştirdim.

Erzurum’a yirmi yıl öncesinden gitmiştim ama şunu itiraf edeyim, tanıyamadım!

Hani o eski Erzurum, gitmiş yerine sanki yeni bir şehir inşaa edilmiş, o kadar açık ve net değişim, beni oldukça etkiledi.

Kentsel dönüşümle şehrin tarihi kimliğinin önü açılmış ve belki metrekareye göre bakıldığın da Türkiye’nin en fazla tarihi ve çok kimlikli camiler kenti ortaya çıkarılmış, adım başı çeşme, adım başı cami ve tabi ki tertemiz bir kent, burada emeği geçenlere teşekkür etmem gerekir.

Erzurumlular, yediden yetmişe etkinlikler de kendilerine yer buldu. 17 - 25 Ağustos 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilen Erzurum Kültür Yolu Festivali etkinlikleri kapsamında konserlerden sergilere, tiyatrodan opera ve bale gösterilerine, aşık atışmalarından, söyleşilerden atölyelere, çocuk etkinliklerinden dijital sanatlara kadar yüzlerce etkinlik düzenlendi.

Erzurum Kültür Yolu Festivali konser programı 17 Ağustos'ta Oğuzhan Koç'un Erzurum Etkinlik ve Miting alanındaki konseriyle başladı. Erzurum Etkinlik ve Miting alanın da 18 Ağustos'ta Buray, 19 Ağustos'ta Gökhan Tepe, 20 Ağustos'ta Dedublüman, 21 Ağustos'ta Ebru Yaşar, 22 Ağustos'ta Özgün, 23 Ağustos'ta Tuğba Yurt, 24 Ağustos'ta Madrigal, 25 Ağustos'ta Alişan konser verdi.

Çok uzun yıllardır halka açık konserlere katılmamıştım, 20 Ağustos’ta hiç adını bile duymadığım Dedublüman’ı, Ebru Yaşar’ı, Özgün, Tuğba Yurt ,  Madrigal (grup)ve son olarak da Ali Şan’ı ilk kez sahneler de izledim.

 Ebru Yaşar ve Alişan dışındaki konserlere halk katılımı, eh işte denilebilecek kadardı ve ismini verdiğim sanatçılar,Ebru Yaşar ve Alişan (Tarzı belki) Erzurum’da büyük ilgi gördüler. Konserleri sonlarına kadar dinlemedim, sadece ortamı gözlemleme amacıyla, öylesine takıldım.

Başta Erzurum kalesi ve saat kulesi ki, Erzurum’a her giden insanın mutlaka ne edip edip, o saat kulesine çıkmasını ve de oradan Erzurum’a bakmasını şiddetle öneriyorum.Cami minaresine çıkar gibi döner merdivenlerle ve en son ahşap bir merdivenle çıkış yaptığınız yer, her insanın rahatlıkla çıkabileceği bir yer değil, bir çok kişi, yukarıya çıkmamak için ailelerine direnirken gördüm, ağlayanlar çocuklar bile vardı!

Yakutiye Medresesi ve kümbeti, çifte minareli medrese,ulucami,üç kümbetler,taşhan ve Erzurum’un tüm çay ocaklarındaki limonlu çaylar, Erzurum Evleri ki, 11 ev’in birleştirilmesi ile ortaya çıkan kültür zenginliği çok hoştu. Erzurum evlerin de bir bardak çay, o mistik ortam da 30 lira ama olsun değerdi.

Erzurum deyince taşhan yani Rüstem Paşa Bedestenin de de oltu taşından yapılan teşbih, yüzük, küpe, gerdanlık, kolye, ağızlık gibi hediyelik eşyaların işlenip satıldığı kapalı çarşıyı gezdim.Yöresel lezzetler de sevmemekle birlikte merak ettim kadayıf dolmasını meşhur kadayıfçı Fatih Usta’nın mütevazi dükkanın da tatdım. Çıtır çıtırdı ve onu yedikten sonra, tatlıya neden karşı olduğumu sorguladım! Oysa tadı çok güzeldi.

Tortum şelalesine tabiki de gittim, daha önce de birkaç kez gitmiş olmama rağmen bu gidişim hem zamanlaması ve hem de gün ışığı açısından isabetli oldu. Abdurrahman Gazi türbesi, Millet Bahçesi, Erzurum tabyaları, lala paşa cami,Narmanlı cami,Muratpaşa camii,palandöken kayak merkezi, köprü köydeki Çoban dede köprüsü, ayrıca burada bulunan Deli Çermik dedikleri çamur banyosu ve sodalı su kaplıcası, Hasankale yani Pasinler deki kaplıcalar müthişti. 

Çamur banyosu 70 lira, hasankale kaplıcaları ise kişi başı 50 lira idi. Düşünün bir bardak çayın çay ocakların da  7,5 lira olduğu günümüz de sıcak kaplıcaya 50 liraya giriyorsunuz. O nedenle belki kaplıcalar çok yoğundu.

Altı günlük gezi de anladım ki Erzurum’a gidildiğin de en az on günlük bir plan yapmak lazım, yoksa Erzurum’u gezmiş olamazsınız, çünkü her şey şahane ve mesela müzelere girdiğiniz de çıkmasını bilmiyorsunuz. 

Erzurum’u gezerken bir de Ağrı’nın Eleşkirt ilçesine bağlı Gökçayır köyün de bulunan 2500 yıllık tarihi mezar odayı da gördüm. Tabi bu tarihi mezar için Erzurum Müze müdürlüğü çalışma yapıyormuş, dolayısıyla bir yazı ve ek bir bilgim olmadı ama hiç değilse 2 bin 500 yıllık bir mezar odası da görmüş oldum.

Bardız kilimi, ehram ve cecim, Yakutiye medresesi’n de kullanılmış paralardan,silahlara, giyim kuşamdan mutfak eşyalarına ,giyimden bakır işlemeciliğine, çifte minarelerdeki müze de sergilenen el yazması kitaplardan, tedavi edici müzik türlerine varan çok zengin kültür birikimlerini izlemekten kendinizi alamıyorsunuz.

Tüm bu güzelliklerin sergilendiği Erzurum’da bir akşam vaktiydi,kent meydanın da çay içerken bir gençle tanıştık. Bakın ne yamaç paraşütü,ne kano,ne rafting,ne kayak merkezi ya da tabyalardan tek tek söz etmiyorum. 

O genç bana, “Gezmeye mi geldin Erzurum’a dedi, ben de “evet, çok güzelmiş şehrin bu halini görmek” diye cevap verince, önce güldü, arkasından ellerini de kaldırıp, “abi, herkes Erzurum’dan gitmek istir, sen Erzurum’a gelirsen! Erzurum işte, bi şehir ne ki?” diye sordu.

 Oysa o genç, bilmiyordu Erzurum’un M.Ö 4900 yıllarına dayanan tarihini,Türklerin hakimiyetine girmeden önce Erzurum da    Hurriler,Urartular,İskitler,Medler,Persler,Sasaniler,Moğollar,Romalılar,Arap ve Bizanslıların, Selçukluların ve osmanlı’nın  izlerinin hala  tüm binaların da yaşatıldığı bir büyük kent olduğunu. Çok keyifli etkinlikler ve çok keyifli bir kültür yolu festivali oldu, katkısı olanlara teşekkür etmek isterim. Kalın sağlıcakla.                                                                                                                                                                                       

YORUM EKLE