,

İmamın arkası

M. Kemal AYÇİÇEK - 10 Eylül 2012
Müslüman bir ülkedeyiz, Namaz Allah'ın emri ve namazı da camilerde kıldıranlar imamlarımız. Camiye gidenler iyi bilirler, camilerde imamın namaz kıldırdığı yere mıhrap denir. o mıhrabın hemen arkası, yanı imamın arkası meğer ne kadar önemliymiş ki, camilerde o mıhrabın hemen önünde mutlaka birileri vardır. imam gelsin gelmesin orada yani mihrabın hemen önünde, imamın arkası olan yerde insanlar vardır. aslında ben çok önemsemem ama meğer ne kadar değerli bir namaz kılma yeriymiş bunu yeni öğrendim. mesela ben o imamın arkasında hiç namaz kılamazmışım, bunu da emekli imam babam söyleyince kafama takıldı. oysa ben aslında imam hatip lisesine gitmiş, lise birinci sınıfı da imam hatipte okumuş biri olarak demek ben bile imamın arkasında namaz kılamazmışım, o zaman babama "ben de o camiye gitmem" dedim, güldü sadece..hani "gitmezsen gitme, çokta tın" der gibi oldu.
 
Tamam imamın arkasını boşver, o zaman imamın arkasının sağ ya da solunda olsam diyiverdim, ona da güldü babam, bizim öner bile imamın arkasındaki sağ tarafta namaz kılabiliyor ama ben orada bile namaz kılamazmışım, tadili erkan denilen namaz ilkelerine uyumum yokmuş benim. hatta meğer benim namazım cemaatle bile olmazmış, yani o derece namaza saygısız bir şekil ibadeti yapıyormuşum, oysa ben ne kadarda sofi, ne kadar da hakkaniyetle namaz kıldığımı sanırdım yıllarca. Dayım, camide imamın arkasında namaz kılan bir adama kızmış, hatta cemaatın önünde ona, "senin yerin burası değil be adam, bu defa olsun ama bundan sonra bir daha imamın arkasında namaz kılma sen, orası senin yerin değildir" demiş.sonra cemaatten  dayıma, "adama böyle ters çıkmayacaktın, kalbini kırdın, cemaatın içinde söylemeseydin, bir kenara çekip de söyleseydin bari" diyenler olmuş ama dayım, "adam selam verir vermez camiden çıkıyor, göremiyorsun ki adamı, mecbur kaldım söylemeye" demiş.
 
Babama, nedir yani adam imamın arkasında namaz kılıyorsa, bunun ne kötü yanı var, kılsa ne olur diyince babam da kızdı bana, "sen bile kılamazsın, orası, yani imamın arkası demek imam vekili demektir, hem sadece imamın arkası da değil, o imamın arkasındaki yerin sağı ve solu da imam vekillerinin namaz kılma yerleridir. öyle herkes orada namaz kılamaz, imamlık yapabilen insanların yeridir oralar. oldu ki namaz da imama bir şey oldu, kalp krizi geçirdi, abdesti kaçtı, imam namazı terkedince imamın yerine geçip, cemaatın namazını tamamlayabilecek insanların yeridir imamın arkası, öyle her namaz kılan insan, imamın arkasında namaz kılamaz" dedi. "ben" diye sordum babama, "sen kılamazsın" dedi, hiç düşünmeden hem de, alındım buna ne yalan söyleyeyim, o zaman babama, "madem orada namaz kılamıyorum, hiç girmem o camiye" dedim. güldü tabi, hani, "sen dersin ama eşşek gibi de girersin" der gibi..
 
Yol kenarında bekleyen yaşlı bir adam gördüm, ak sakalları iki yüz metreden farkedilen biri. Belli ki benim gitmekte olduğum yönde bir yere gidecek, el atmadı ama durdum yanında, "nereye gideceksin" diye sordum, "vilayete" dedi. "atla" dedim, bindi araca.. 80 yaşın üzerind eo benim sevdiğim saf beyaz ve uzun sakallı bir insan.. öyle insanları hep ararım, onlarla konuşmayı çok severim, onlarla birlikte olmayı çok isterim. eskilerde vardı, daha çok fazla görülürlerdi ama son yıllarda bakar oldum sokaklarda, orda burda pek rastlamıyorum o tür insanlara, nesilleri kesildi gibi, artık çok sık göremiyoruz. öyle ak sakallı insan görmek şimdilerde eskiye oranla çok zor, "hayatından memnunmusun " dedim, biraz düşündü, "eh biraz"dedi. neden öyle demiş olabileceğini düşündüm ama anlayamadım, "neden ki" diye sordum, "çocuklarım, düşündüğüm gibi olmadı" dedi. sonra onların beş vakit namazı, kendi istediği gibi kılamadığına inandığını anladım. O çocuklarından yana biraz dertli baba, çocuklarının tıpkı kendisi gibi namaz ve ibadetlere huşu ile sarılıyor olmasını bekliyor ama çocuklarında o ruhu göremeyince de mutluluğu, mutsuzluğa dönüşüveriyor.
 
Başka bir gün yine yaşlı bir insana rastladım, o da sakallı ama onun sakalları tam beyaz değil ama o da 75 yaşlarında biri. ona da sordum, "mutlumusun, hayatından memnunmusun" diye, "mutluyum" dedi, "bir daha yeniden dünyaya gelsen, nerde nasıl gelmek isterdin" diye sordum, "yine aynı yerimde, burada, bu şekilde gelmek isterdim" dedi. "Hayat nedir" dedim ona da , "hayat , bugündür, yaşadığımız" dedi. neden mutlu olduğunu sordum bu kez, o da çocuklarına yöneldi, "çocuklarım namazını kılıyor, namazını kılıyor, hile hurdasına kaçmıyor, ben daha başka Dünya'dan ne beklerim ki, o bana yetiyor" diyor.
 
Neden imamın arkası ve o yaşlı insanların hayattan anladıklarını sorgular oldum, televizyon, gazete ve internette yazıp çizen insanların aynı haberi sunuş şekillerine baktım, televizyonlardan haber izleyen insanların sonra aynı haberi nasıl anladıklarına baktım, haberi yapan insanların o insanları nasıl yanlış hatta yüzde yüz yanıltmış olduklarına tanık oldum onun için diğer o yaşlı insanlara kulak vermek istedim. Devrimiz iletişim devri ama tv, gazete veya internette haber yazan insanların bir kısmı, bir olayı yarım yamalak anlıyor ve hemen kendi kafasında kurguladığı haberi aktarıyor, o da toplumda yanlış algılara yol açıyor. mesela şu güneşten parça kopması olayı, bunu bir kaç televizyon öylesine haber yapmış ki, izleyenler, "güneşten parçalar koptu, artık kıyamet geldi" diye algılıyor, ona göre güya hayatına yön verme çabasına giriyor. oysa haber, güneşten zaman zaman alev parçalarının koptuğu şeklindedir.
 
Afyonkarahisar'da 25 şehit verdiğimiz patlama olayının ardından medyada yapılan haberler ve yorumlara da bakıldığında, normalde habercilerin öyle kendi mesleklerindeki imamın arkasında namaz kılabilecek liyakata ve bir ehliyete sahip olmayan kişilerce haberleştirildiğini yaygın olarak gördük, daha patlamanın ardından yangın devam ederken olayla ilgili canlı yayınlarda yorum yapan sözde asker emeklilerini veya sözde uzmanların yorumlarını dinledik.Kazın ayağı öyle değil, yani imamın arkasında herkes namaz kılamadığı bir yerde her klavye sahibinin de olan olayları güya haberleştirmesi, sunması, yayması kolay olmamalıdır. İmamın arkasında namaz kılabilmek bir meziyet gerektiriyorsa ki gerektirir, ister tv de ister gazete veya internette de haber yazan veren insanların bir liyakat sahibi olmasının aranması çok görülmemeli, öyle değil mi? kalın sağlıcakla.
 
YORUM EKLE