,

Batum’un güzel camisi

Oysa Batum, bugünün fiziki şartlarıyla ve argümanları ile değerlendirilecek bir şehir değil, bunu bize en güzel anlatan yer, Batum merkez camisidir. Batum Valide Sultan Camii de denilen Merkez orta Camii’nin (Hamşioğlu) Aslan Bey'in iki Laz ustaya 1866 yılında yaptırdığı özellikle ahşap iç mekanları ile büyüleyici bir mekan.

Batum’un güzel camisi
M. Kemal AYÇİÇEK - Batum 

Birileri kalkar “çirkin cami mi var” diyebilir haklı olarak, ben o anlam da güzellik ya da çirkinlik anlamındaki güzelliği kastetmiyorum zaten, güzel dediğim daha çok benim kuşağım ve üzerinin anlayabileceği bir ruhani kavram anlamındaki güzellik! Bizim ülkemiz de şöyle 40 ya da 50 yıl öncesinin camilerini bilenleri kastediyorum. Hani içine girdiğiniz de sizi kaplayan bir ruh hali olurdu ya, mana âlemine sizi görsel anlamda bile taşıyabilen bir büyülenmişlik hali, biraz hayranlık biraz da o mabedin inşaasından bugüne gelişine tanıklık ettiği insanların bıraktığı buruk bir havası. İşte Batum’daki camiye girdiğimde aynı duyguları yaşadım. Yıllar öncesine gittim. 

Sanki yabancıymışız gibi bir başka ülkenin insanlarıymışız gibi, sanki Batum’da yaşayanlar, bizden çok da farklı insanlarmış gibi kendini dev aynasında görmenin alemi yok. Birileri Batum’a giden insanlar, sadece kadın, fuhuş, kumar, içki veya benzin ve mazot için gidiyormuş gibi, Sarp sınır kapısındaki kimlikle geçişlerdeki önce bir liralık ücretlerin on beş liraya çıkarılmış olmasını bile az bularak, gençlerin uyuşturucu ve kötü alışkanlıkları edinmek için buraya gidişinin önüne geçilmesi gerektiğini ileri sürüyor. Şimdiler de “paralel yapı” diye isimlendirilen çevrelerin yayın organlarında Batum, tu-ka-ka ilan edilebiliyor. Oysa Batum, bugünün fiziki şartlarıyla ve argümanları ile değerlendirilecek bir şehir değil, bunu bize en güzel anlatan yer, Batum merkez camisidir. Batum Valide Sultan Camii de denilen Merkez orta Camii’nin (Hamşioğlu) Aslan Bey'in iki Laz ustaya 1866 yılında yaptırdığı özellikle ahşap iç mekanları ile büyüleyici bir mekan. 

Batum, günümüzde Türkiye’de sanki sadece kumar, fuhuş, içki ve ucuz akaryakıt için gidilen bir yermiş gibi lanse edilerek, bir çok senaryolarla kara propagandaya alet ediliyor. Sanki o coğrafyadaki insanlar, gerçekten o kara propagandaları hak edecek derece de kültürsüz insanların yaşadığı bir yer. Kültür farklılığı olabilir, Dünya’ya bakış açısı farklı olabilir ama oradaki tüm insanlar da en az bizim kadar inançlı insanlar. İnanç farklılığı var diye birkaç kötü örnek vererek Batum ve Acara’yı tümden yermek, sadece oradaki insanlara değil Dünya’ya at gözlüğü ile bakan insanların işi olabilir. Bırakın Dünya’nın sayılı Arberetum parkını (Botanik bahçesi), bırakın Batum teleferiğini, bırakın geçmiş tüm medeniyetlerin mimari kültürünü Batum’a gitmek için sadece Batum'un sembollerinden Khimshiashvili (Hamşioğlu) Aslan Bey'in İki Laz ustaya yaptırdığı camii Batum Orta Camii görmek bile Batum’a gitmeye değer. Avlusundan, mihrabına, Minberi, son cemaat yeri, medresesi ve işlemeleri her bireri apayrı birer sanat şaheseri gibi. Sade, abartısız ve otantik. 

Birkaç kez gittiğim halde Batum’un orta camisine gidememiştim ve içimde bir ukde olarak kalmıştı. Son gidişim de özellikle burayı görmekti hedefim. Avlusundan içeriye adımımı atınca farklı ülkelerden de bir çok ziyaretçinin olduğu dikkatimi çekti. İçerisine girdim, cami ziyaretlerinde şükür namazı denen namaz kılınır, bu caminin hakkını vermedir bir nevi. O cami, sizin de mümin oluşunuza şahitlik etsin diye de yorumlanabilir. Bu sizin maneviyatınızla ilgili bir olaydır. Namaz kılmadan çıkarsanız sonra “keşke” dedirtir size vicdanınız, biraz da onun sesini dinlemek içindir. İçeri de çocukları ile namaz kılanlarda vardı zaten. Çok büyük camiler görenler için mütevazi bir cami sayılabilir tabi ama Batum Orta camisi, beni kırk yıl öncesine, bizim köyün eski camisinin uhrevi dünyasına götürdü. Çok camiler gezdim, ama inanın burada çok farklı duygular yaşadım. Bu belki, farklı bir ülke de bir cami gezisindendir diye düşündüm ama değildi, o duygu değil, bu farklı bir şey. Gerçekten inancın samimiyetinin abartısız yansıması gibi algılayabilirsiniz.

 Hani İnsanların “Müslüman” dendiğin de, Allah’la kul arasına Molla, Cüppeli, Efendi, Hoca, Hacı, Cemaat, Himmetçi, bilmem neci gibi bir yığın zırva ve kavramın sokularak, beyinlerinin karıştırıldığı değil de sade bir Müslüman olarak, ibadetine birilerinin vasıtalığının hiçliğini hissettiği bir duyguya bürünülen bir ruh halinde olmaklı bir durumdayım. Batum Orta caminin mistik havasının etkisi altındayım. Dışarı da beni bekleyenler var, hem de sabırsızlandıklarını da anlıyorum ama caminin hem alt ve hem de üst cemaat yerlerini de gezmeden edemezdim. Üst cemaat yeri de ferah ve oraya geçerken ki bölmedeki medrese de, bizim daha çok iç Anadolu’da kerpiçle yapılmış ve kireçle sıvanmış eski binalarımızı hatırlattı. İmam evi de dahil bir küçük külliye niteliğindeki cami de kendimce gerektiği kadar durup, fotoğraflar da çektim. Buraya gelmeden de orta camiyi veya Batum Merkez camini az çok biliyordum, fotoğraflarını da görmüştüm ama onlar, ziyaretimde görüp hissettiğim duyguların binde birini bile verememişti. Sonra da yine caminin zaten Türk mahallesi diye bilinen Osmanlı mimarisini yansıtan evlerinde bulunduğu sokağın diğer tarafındaki hem lokantalar ve hem de pasta hanelerin de yemek yiyerek, nefis çayı içince de keyfim büsbütün yerine geliverdi. Onun için gezinin tamamında değil ama Batum’um Merkez ve Orta camisini özel bir yazı yad etmek istedim.

 Cami de bulunan ziyaretçilerle konuşma fırsatım olmadı. Batum’da camiyi bulmak veya camiye gitmek için özel bir çabaya da gerek yok aslında. Zaten Batum şehrinin en güzel yeri liman ve çevresi ve Batum Orta camisi de minaresi sayesin de hem teleferik, hem özgürlük meydanı hem de liman çevresinden her yerden rahatlıkla görülebiliyor. Batum’da adres sormaya da gerek yok zaten, şehre girdiğiniz de en geniş cadde sizi Liman’a götürüyor, çok katlı binalar olsa da şehre gerçek kimliğini veren tarihi ve mimarisi ile zaten dikkat çeken tüm eserler, Posta hane, kiliseler ve minare uzaktan da olsa sizi kendine çekiyor. Siz istediğiniz kadar mimarisi ile ünlü camiler gezmiş olun, Ankara’da Hacı Bayram veli camiinden tutun, İstanbul’daki Valide Sultan camiine, Sultan Ahmet, Süleymaniye, Sokullu Mehmet paşa, Piyale paşa, Trabzon’da İskender paşa camileri olsun Batum’daki Orta Caminin manevi havası bana çok daha farklı geldi.

 Batum’u daha yakından tanımak isteyenler için Vikipeki (Özgür Ansiklopedi) de yer alan Batum başlığındaki şu bilgilere de ulaşabilir;

 " Batum’un eski Yunan kolonisi olarak Batis adıyla kurulduğunu sanılır. Kent, ortaçağa değin Gürcü krallıklarının ve prensliklerinin yönetimlerinde kaldı. İlkçağ'da Pers İmparatorluğu'nun egemenlik sınırı içinde "Bathys" diye anılan kent, önce Pontos Krallığı'nın daha sonra ise Romalıların eline geçti. Ortaçağda Gürcistan'a bağlandı. XIII. yy'da Moğol egemenliğine girdi. 1564'te Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlılar tarafından fethedildi. Lazistan Sancağı'nın merkezi oldu. 314 senelik Osmanlı egemenliğinden sonra, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rusya’nın işgaline uğradı. Ayastefanos Antlaşması ve Berlin Antlaşması ile şehir Rusya'ya bırakıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya'nın bölgeden çekilmesiyle şehir Brest-Litovsk Antlaşması uyarınca tekrar Osmanlı Devleti’ne geri verildi ve bağımsız bir sancak merkezi oldu. Mondros Mütarekesi uyarınca önce İngilizlere, sonra Gürcistan'a bırakıldı. 1918 yılında kurulan Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti sınırları içinde kaldı. Misak-ı Milli sınırları içerisinde sayıldığı için, Akif Sümer, Ahmet Fevzi Erdem, Ali Rıza Acara, İmamzade Edip Dinç ve Hahutzade Ahmet Nuri Efendi, Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Batum milletvekilleri olarak katıldılar. Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Artvin ve Ardahan geri alınırken, 7 Mart 1921'de Batum da alındı, Fakat 16 Mart 1921 tarihinde imzalanan Moskova Antlaşması gereğince Bolşevik ordularının ele geçirdiği Gürcistan’a bırakıldı. Ancak cepheye antlaşma ile ilgili haber ulaşmadığı için 20 Mart'ta 11. Kızıl Ordu'ya bağlı süvari alayı, TBMM Ordusu birliklerine saldırdı ve bir kısımını esir aldı. Kent, 16 Temmuz 1921'de kurulan Acara Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin yönetim merkezi oldu. Moskova Antlaşması'nın teyidini sağlayan Kars Antlaşması sonucunda Sovyet Gürcistanı'na bırakılması onandı. Yapılan antlaşmaya göre Acaristan özerk cumhuriyetinin özerkliği Türkiye devletinin garantörlüğü altındadır. Batum (Acaristan) Rusya'ya verilirken bazı kurallara uyma zorunluluğu ile bırakıldı. Bunlardan en önemli maddesi: Batum (Acaristan) sınırları içindeki halkın etnik kimliğine, dini kimliğine kesinlikle müdahale edilmeyeceğidir. Bu kurallara uyulmaması halinde ise Türkiye Cumhuriyeti Devletinin müdahale hakkı vardır. Gürcistan’ın 1991’de bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Acara özerk cumhuriyeti yönetiminin başına Aslan Abaşidze geldi ve Batum’da ikamet ederek bölgeyi bir diktatör olarak yönetti. Mayıs 2004’te Abaşidze iktidarı, merkezi yönetimin desteğindeki halk hareketiyle son buldu. Türkiye’de yaptığı havalimanlarıyla tanınan TAV’ın yeniden inşa ettiği uluslararası Batum Havalimanı 2007 yılında açıldı. Batum, Mahincauri istasyonundan başlayan demiryoluyla da Tiflis’e bağlanır. Sarp Sınır Kapısı’ndan Gürcistan’a açılan karayolu Batum kentinden geçer. THY 2008 yılından itibaren İstanbul-Batum uçuşlarını başlatmıştır. Türkiye vatandaşları pasaport ve vize aranmaksızın Batum Havaalanı'na inerek Hopa ilçesine gelebilmektedirler. Ayrıca Trabzon'dan her gün Batum'a karayoluyla otobüs seferleri düzenlemektedir. Batum önemli bir liman kentidir. Aynı zamanda önemli bir tatil merkezi olan kent, botanik bahçeleri ve tropik bitkileri bakımından zengindir. Liman tarafından binilen bir teleferik hattı da mevcuttur. Şehrin görülmeye değer yerleri arasındaOsmanlı döneminden kalma Orta Cami adlı cami, Acara Devlet Müzesi, Batum Botanik Bahçesi, İsa'nın 12 havarisinden Aziz Matthias’ın anıt mezarını barındıran Roma döneminden kalma Apsaros kalesi, 20. Yüz yılda yapılmasına karşın Gürcü Mimari karakterini yansıtan Eski Postane Binası, Karadeniz kıyısındaki Batum Devlet Parkı, Akvaryum ve sirk sayılabilir”. 

Güncelleme Tarihi: 27 Ekim 2018, 23:38
YORUM EKLE
YORUMLAR
numan ergün
numan ergün - 9 yıl Önce

selamun aleykum..inşaallah sen ve seni̇n gi̇bi̇ler hep orada müslümanlarin reklamini doğru yapar da kazaniriz.bi̇lgi̇ler i̇çi̇n teşk.i̇nşaallah geldi̇ği̇mde görmek i̇steri̇m..

Gizem caner
Gizem caner - 1 yıl Önce

Neredeyse 10 yıl sonra okuyorum bu güzel yazıyı çok keyif aldım ağzınıza sağlık teşekkürler.
İzmirden Selamlar..

SIRADAKİ HABER