M. Kemal AYÇİÇEK- 14 Ocak 2013
MHP’nin Kızılcahamam kampının ardından Devlet Bahçeli’nin basın toplantısını canlı izledim. MHP gibi, Türkiye’nin “Milliyetçi” bir partisinden beklenecek düzeydeki bir üslup vardı. Bir MHP’li gibi, jest ve mimiklerine varıncaya kadar da dikkat ettim Bahçeli’ye. Tamam, biraz sert ifadeler kullandı ama onlar, o siyasetin gereğidir diye algıladım. Ne yapsınlardı, yani BDP’ye ne kadar kulak veriliyor, ne kadar saygı duyuluyor ve ne kadar “hassas” ve “dikkatli” dil kullanılıyorsa, aynı dili, fazlasıyla MHP’ye gönül veren insanlar da hak ediyor bu ülkede.
Evet “İmralı görüşmeleri”nin ve “Barış” için yapılan görüşmeler, bu ülkede kahır ekseriyetle kabul gördü, kimi bunu samimiyetle desteklerken kimileri belki bir “provokasyon” umuduyla da “kerhen destek” oluyor sürece ama MHP’nin açıkça bu sürece karşı olmasını da doğal karşılamak zorundayız. Ne yani, varlığını nasıl BDP’liler, “Kürt politikası”na dayandırıyorsa, MHP’de bu ülkede ki “Milliyetçi” politikalarla vardır. Kürtler, nasıl bu ülkede “üvey evlat muamelesi görüyoruz” diyorlarsa, “Milliyetçi”lerde, “eşitlik” söz konusu olduğunda, elbette adı “Türkiye” olan bir ülkede, “Türklük” dışında kendini görenlere “eşitlik” hakkı verilmesine tepki göstereceklerdir. Bunu da anlayışla karşılamak, bu barış sürecine destek veren insanların görevidir.
Öyle MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin itham ettiği gibi “satılmış kalemler”den değilim ama onun feveranlarına da, bu barış sürecine destek verenlere olan kin ve nefret söylemlerine de fazla takılmıyorum, hakkıdır kendince, o kesime, hitap ettiği kesime konuşuyor. Hem o dili ben zaten anlamıyorum, anlamadığım dilde söylenen sözler, çok ağırda olsa üzerime alınmam çünkü o benim dilim değil zaten. Hani Kürtlerde, Kürtçe konuşuyorlarya kendi aralarında, ben onların o konuşmalarını neden üzerime alınayım ki, adam küfür de ediyorsa kendi dilinde, o küfrü ben anlamadıktan sonra onu bana söylemiyordur zaten, kendi dilini anlayan insanlara söylüyordur diye alırım. Çünkü, birisi bana bir şey söylemek istiyorsa, benim dilim de söyler diye biliyorum ve öyle de inanıyorum. Devlet Bahçeli’nin basın toplantısındaki söylemleri de bana o Kürtlerin, Kürtçe söylemlerinden farksız geldi. Kem söz, sahibini bağlar, beni ilgilendirmez bile. Ben Barış olsun istiyorum diye bana küfredecek adam, benim kadar bu ülkedeki sadece belli bir kesimi değil, Bahçeli’ye göre 36, başkalarına göre 72 milletten insanın barış ve huzur içinde olmasını isterim. Kimi olaya at gözlüğü ile bakar diye bende aynı gözlüğü takacak ve aynı gözlerle bakacak değilim tabi ki de.
Bu ülkede “bölücü” bir zihniyet varsa ve o zihniyete MHP Lideri Devlet Bahçeli ne kadar karşı çıkarsa bende o kadar karşı çıkarım ama kalkıp ben bu ülkede kameraların karşısına lav silahını alıp, sonra da “bu boş lav bu” diyerek, bu Milletin gözünün içine baka baka, “kedidir kedi” mantığı ile Poyrazköy’deki Mühimmatlarla ilgili basın toplantısı yapan bir Genel Kurmay eski başkanını ziyarete gitmem, gidemem. Evet, Benim ülkemin genel kurmay başkanlığını yapmış bir insan ama ben o insana Bahçeli kadar saygı duymam, bu da benim vatandaşlık hakkım. Ben bir kişiyi illa da Devlet bahçeli kadar sevmek zorunda da değilim, saygı duymak zorunda da değilim. Kimse, babasının ruhu için bu ülkede belli makamları işgal etmiyor. Kimse bu ülke de Allah rızası için görev yapmıyor, herkes yaptığı görevi aldığı maaş hakkı için yapıyor, yani babasının hayrına yapmıyor. Ama bu ülkede, Millet’e ait makamları, kendi mantalitesine uygun, kendi kişisel çıkar ve menfaatleri için kullanıyorsa, ben de bu ülke insanıyım diye kalkıp onlara şakşakçılık yapmam, yapamam. Onu yapanlar da vardır, her devrin “şakşak”çıları vardır çünkü, o ayrı bir meziyettir, onu ben bilmem, beceremem.
“Türkiye Türklerindir” sloganları ile yıllarca bu ülkede yayın yapan gazetenin yazarı Ertuğrul Özkök, “ya Türklerin haysiyeti ne olacak” diye bir yazı yazdı ya, o yazıdaki kaygıları da sanırım MHP Lideri Bahçeli’nin hitap ettiği o “Milliyetçi” kesim dikkate alınarak yazılmış bir hissiyattı. Doğru, tabi ya “Türklerin haysiyeti” derken, Türklükten salt, bir kavmi anlayan insanları kastediyordu. Oysa insanın kavmimi olur, ne kavmi? İnsan, her nerede olursa olsun insandır ve insanca yaşamak ister. Bu yaşam hakkı, haysiyetle Türk insanının olduğu kadar Arap, Laz, Çerkez, Kürt, ya da İngiliz’in de haysiyetidir. Haysiyet, salt bir kavim için mi geçer değerdir Dünya’da, yamyamların kendince bir haysiyetleri yok mu yani? “Ben Türkiye vatandaşıyım” demek, kimilerini kesmiyor, illa da bu ülkede yıllarca ilkokullardaki sabah andları gibi herkese, olmasa da, zorla, “Ben Türküm doğruyum çalışkanım” dedirterek, güya beyinlerin arkasına “Türklük nakşedecek”lerini zannediyor ve bu andla da, duygu tatmini yaşıyorlar. Kim yer o numaraları? Kimse salak değil, kimse salak yerine konduğunu da anlamıyor değil hele bu çağda, sadece bunda ısrar edenler, gülünç haldeler o kadar!
Evet, İmralı ile yapılan görüşmeleri çok olumlu, çok yerinde ve haddinden de fazla önemsiyor ve destekliyorum, Bahçeli ne derse desin, onun sarf ettiği ifadelerden zerre kadar da üzerime alınmıyorum ama şunu da belirtmek istiyorum. Evet, bu ülkede Kürtlerin hak ve hukukuna ne kadar hassas bir şekilde yaklaşılıyorsa, MHP Liderinin temsil ettiği Milliyetçi kesimin de duyarlı olduğu konulara bakmaksızın, o kesime de aynı Kürtlere duyulan saygı ve hassasiyet kadar hassas olunmalı ve aynı saygıyı onlara da göstermek zorundayız. Bu süreç, öyle salt Kürtlerin hak ve hürriyetleri ile sınırlı değil elbette “Türkler”in de aynı süreçte o Kürtlere duyulan sevgi ve saygıyı aynı oranda görmesi gerekir. Tabi Barış zor olandır ve bu zor olandan yana olmak zaten hepten zordur, baksanız MHP Lideri Bahçeli, Barış sürecine destek verenlere neler söylüyor.(basın açıklamasına bakın orda görürsünüz)
Son seçimlerde MHP’ye oy vermiş bir gençle konuştum. Rize, Derepazarı’ndaki bir sandıkta, MHP’ye tek bir oyun çıktığı sandıktaki MHP görevlisi genç. İmralı görüşmelerine destek verdiğini söyledi. Sohbet sırasında, zaten MHP’li diye de sohbet etmedim ama öyle rastladı. Ona, “iyi de MHP lideri Devlet Bahçeli bu İmralı görüşmelerine karşı, sen ne iş?” diye sordum, “abi sandıkta ben MHP adına sandık müşaviri idim. O gün için 56 lira para aldım ve görev yaptığım sandıkta da bir tek benim verdiğim oy MHP’ye çıktı, bende oy vermeseydim, adamlar demezler miydi ki hani senin oyun nerde diye. Ben kasım’da askere gideceğim, ne pahasına olursa olsun yeter ki barış olsun” dedi. Zaten bu genci dinledikten sonra da MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin o Kızılcahamam konuşmasını hangi duygularla yaptığını anladım. MHP lideri Devlet Bahçeli, bizim gibi Barış sürecine destek verenlere değil, partisine oy vermiş ama bugün bu sürece destek verenler için o çirkin ifadeleri kullanıyor diye düşündüm, haksız da sayılmam sanırım.
Kan akmasın, yeter artık demek bile MHP lideri Devlet Bahçeli gözünde zaten vatana ihanet sayılıyor ama ben kalkıp sırf Bahçeli öyle düşünüyor diye, barış sürecine destek vermekten vazgeçemem, değil Bahçeli, bunu babam bile istese ona bile eyvallah demem. Yeter ki bu ülke de anneler ağlamasın, bu annenin Türk ya da Kürt ya da laz anne olması önemli değil, ANNE olması yeterli. Ben ırkların birbirlerine karşı üstünlüklerine temel de itiraz eden bir tipim, ben öyle ırklara, milletlere, renklere, semtlere bakarak insanlara bakmam ki, ben insana da hayvana da bakarken, “insan mı?” , “hayvan mı?” diye bakarım, bendeki mantık bu, gerisi hikaye..Kaldı ki ha insan ha hayvan, ne fark eder ki, insanda ki can da hayvan da ki Patlıcan mı? Öyle değil mi ama? Kalın sağlıcakla.