,

Mekânın cennet olsun Cevat Ocak kardeşim


M. Kemal AYÇİÇEK – 22 Eylül 2021 

Yazı yazmayalı epeyce olmuştu, yazmayacaktım belki bir süre daha çünkü yazar, yazmaya başlarsa devamını getirmelidir. Bu bir meslek, ayakkabıcıyı düşünün, balıkçıyı düşünün, demir ustalarını düşünün yani her hangi bir meslek erbabı, işine ne kadar düşkünse ve her işte de süreklilik, üretim bir keyifse yazar için de aynı şeydir. Cevat Ocak, vefat etmiş, mekanı cennet olsun!


Muhabirlik dönemimiz de Cevat, Tercüman Gazetesi’nin Arsin muhabirliğini yapıyor. Yıl 1986 olmalı. Ben Milliyet Haber Ajansı (Mil-Ha) muhabiriyim Trabzon’da, Ergun Ata şefim. Tabi o zamanlar, kadrolu eleman değiliz, haber karşılığı prim alıyoruz. Muhabirlikler de o zamanlar öyle idi. Haberin gücüne göre, Gazete de yer aldığı sayfaya göre belli bir ücretle değerlendirilirdi. 


Ben de ilçe muhabirliğinden yani Araklı’dan Trabzon’a yani büroya alınmış bir muhabirdim. Şef Ergün abi, “Bize bir adam lazım” dediğin de aklıma ilk gelen Tercüman’ın Arsin muhabiri Cevat Ocak olmuştu, çünkü iyi çalışıyor, düzgün bir insandı ve üretimini gazetelerden görüyorduk. Şef, “Tamam, çağır o zaman” dedi. Sevindim, Cevat’ı aradım.


Önce “gelemem” filan demeye başladı, düşünmüyordu ailesinden uzaklaşmayı ama ben çok ısrar ettim ve Cevat’ı Trabzon’a getirdik. Kısa bir süre sonra ben Milliyet’ten Hürriyet Haber Ajansı’na transfer olunca Cevat Milliyet’te ben de Hürriyet Haber Ajansı’n da rakipler olduk. Yıllarca birlikte çalıştık.


Trabzon Valisi Enver Hızlan ,Trabzon’a yeni atanmış ve  ilçe kaymakamları ile Petrol Ofisi tesislerin de bir tanışma  toplantı yapıyor, o toplantıya muhabir olarak Milliyet ve Hürriyet’i temsilen Cevat Ocak ile birlikte katılıyoruz. Mahalli Gazetelerimiz var ama onlar, bu toplantıya muhabir göndermiyor. Ya önemsemiyorlar ya da davet edilmiyorlar, neyse biz Cevat’la birlikte gidiyoruz bu toplantıya, tabi toplantı da yemekli bir toplantı.


Vali Hızlan, kaymakamlarla düz bir masada yer alırken muhabirlerin masası onların fotoğraflarının çekilebileceği bir noktaya yani tüm masayı görebilecek yere kuruluyor. Onların masasının tam karşısına. O zamanlar, muhabirlerin ağırlığı var. Masaların da olmazsa olmaz olmayacak, o derece önemseniyorlar. Vali, şef garsona dönüp bağırıyor, yüksek sesle “garson, nerede gazetecilerin rakısı” diye! 


Cevat bana bakıyor, ben Cevat’a bakıyorum! Ne yapacağız diye! Biz daha önce hiç vali ile bir toplantı da olmadık, yani tecrübemiz yok. Koskoca ilin valisi bizim için şef garsonu neredeyse azarlayacak bir şekil de bağırıp, “gazetecilerin rakısı nere de?” diye hesap soruyor! Biz içki içmiyoruz, ikimiz de ama vali’nin şef garsona o tavrı, bizi “içmemiz lazım demek ki” noktasına getiriyor ama ne Cevat ne de ben içkiyi uzaktan yakından tanımıyoruz! Ben bira içmiştim ama rakı içmemiştim hele öylesi bir resmi toplantı da yani kontrpiyede kaldık ve o an “tamam içeriz” dedik şef garsona, o da rakımızı getirdi, Vali’nin attığı fırça boşa gitmemiş oldu! İçtik ama öylesine işte, yani koskoca Devletin Valisini boşa çıkarmamak için ama tabi dikkatlice ve içiyor gibi yaparak atlattık o toplantıyı!


Telefonla arayıp, Trabzon Belediyesi’nin sosyal tesislerindeki çalışma ofisine davet etmişti beni, gittim, kitaplarından söz etti, onları gösterdi, amansız hastalığı ile nasıl mücadele ettiğinden söz etti.  “atlattım, şükür, iyiyim dedi”. Ben de yedim! Çünkü Cevat’ın bırak kanser olmayı normal hastalığı bile olamazdı, Cevat öyle önüne gelen her tavuğu yiyebilecek bir insan değildi, seçerdi. Tabi ben öyle biliyordum, Cevat’ı severdim ama birkaç geziden başka bir akşam kahve de sohbetimiz olmadı, yani bir araya gelemedik. O konuşmadan sonra helalleşip, vedalaştık, tabi yıllar oldu!


Cevat, Arsin’in Harmanlı köyündendi diye hatırlıyorum, meslek yaşamımız da uzun yıllar birlikte olmadık, o daha sonra kamu da görev aldı. Bu ara da iki kitap yazdı, “Efsane takımın efsane kaptanı dozer cemil” ve  “efsane başkan efsane takım Şamil Ekinci Trabzonspor” diye, son kitabın da Trabzon’a gelişini anlatıyor zaten. İnsan, tanıdık bir insanı kaybedince ne yazacağını bilemez, bilir de zorlanır işte! O insan ölmüş, yıllara varan anıların bir anda yok olup gitmiş, sen yeterince gidip görememişsin, vicdan edip durursun!


Yazmıyordum ne güzeldi yazmamak, şimdi senin yüzünden yeniden yazmak zorunda kalacağım Cevat, keşke ölmeseydin, keşke öleceksen de benim de yazmaya hazır olduğum bir zaman sonra ölseydin ama sen ne zaman laf dinledin ki? Sosyal Medya’dan öğrendim Cevat’ın vefatını, ne diyebilirim ki, üzgünüm! İyi ki tanımıştım, iyi ki vardı, onu Trabzon’a iyi ki ben getirmiştim, Trabzon böyle bir evladını kaybetti işte! Cevat kardeşime, Allah’dan rahmet, sevenlerine de başsağlığı diliyorum.Bizim Hüseyin de(Ayçiçek) ölmüş cevat, Turgay abi,Ahmet Şefik, Ahmet Kayacık,Turgut Özdemir de, selam götür onlara da emi?Gitmedim cenazelerine ölmemiş olsunlar diye! Mekânınız  Cennet olsun kerdeşlerim. Kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE