,

Mersinliye para versen denize girmez!

M. Kemal AYÇİÇEK – 24 Haziran 2020

Karadenizli kim olursa olsun denizi görünce dayanamaz suyun çekiciliğine ve de dalar suya, yok bu su Karadeniz’e göre tuzluymuş yok soğukmuş filan dinlemez, yüzer!

Covid-19 yani korona virüs nedeniyle sadece ülkemiz değil tüm dünya da can kayıpları yaşanmaya devam ediyor. İnsanlar, evlerine kapandı aylar oldu. Mart, Nisan, Mayıs derken Haziran ayı da bitmek üzere ama bu virüs yüzünden kimse ne bir plan yapabiliyor ne de dilediği ya da özlediği gibi bir yere tatile gidebiliyor.

Sağlık elbette önemli, sağlık olmadıktan sonra aldığınızın nefesin de anlamı olmaz zaten! Elbette Hıfzıssıhha kurullarının aldığı tedbirlere uymak kaydıyla kısa bir gezintiye çıktık. Trabzon’dan önce Erzincan, ardından da Sivas, Kayseri, Niğde ve Mersin’e geçtik.

Karayollarımız mükemmel, Erzincan İmranlı ile Refahiye arasındaki yol yapımını üstlenen firmanın yol uyarı işaretleri mükemmel, Sivas – Kayseri arasın da yine ayrı bir çalışma var, orada da uyarı levhaları özellikle gece yol alan sürücüler için güzel işler, tüm emek veren işçisinden patronuna kim varsa emeği geçenlere içtenlikle teşekkür ediyorum. Sonra unutur yazmazsam vicdan yapardım.

Niğde’den Mersin’e gözü kapalı gidersiniz zaten, yolları anlatmaya gerek yok. Otoban, Adana, Mersin, Antalya, Konya, Hatay nereye gitmek istiyorsanız artık, yollar sizin. Hem de zaten yollar da sizden başka neredeyse kimse yok, nakliyat yapan ve otobüsler dışında da tabi. İnsan zaten en çok da yolların bu halini seviyor.

Hani tamam şu Pandemi sürecin de baya bir sıkıntı çektik ama bu gezi mesela bu covid-19 olmasaydı bizim için bu kadar anlamlı olamazdı. Zira daha önceleri de Akdeniz ve Ege bölgelerine gezilerim olmuştu ve kalabalıklar yüzünden, koyların mesela adeta birilerinin tekelindeymiş gibi yağmalanmış olması, yerli turistlere yabancı muamelesi ve göbeğini kaşıyan insan muamelesi yapılması gibi durumlar yüzünden nefret etmiş ve bir daha gitmemeye karar vermiştim.

Yola çıkmadan önce geçeceğim illerin durumuna baktım tabi ki de mesela Adana’ya geçmedim. Giriş çıkış yasağı olan illeri dikkate aldım ve Mersin’de kaldık. Mersin’e daha önce de üç kez gitmiştim ama bu sefer ki gidişimiz de Mersin’i rahatlıkla görebildik! Çünkü önceki gidişlerim de Mersin’de sıcaktan nefes alamaz hale gelirdim. Hatta bir keresin de Mersin’e indim, o anda tekrar geriye dönmeyi bile düşündüm, biz öyle sıcaklara gelemeyiz! Yayla severiz biz, sıcaktan darlandığımız da soluğu yaylalar da alırız.

İlk gün İnsu’ya çıktık. Rüzgar da vardı zaten serince bir gezi oldu. İkinci gün Arpaçbahşiş, Erdemli, Limonlu, Kumkuyu, Ayaş, Kız Kalesi, Narlıkuyu, Atakent, Atayurt, Silifke, Burunucu, Taşucu ve Boğsak koyuna vardık ve burada denize girdik. Hava hafif rüzgarlı ama deniz soğuk tabi biraz da dalga var ama biz buna alışıktık. Su tabi ki de Karadeniz’e göre çok daha tuzlu ve gözlerimiz yanıyor.

Bir sonraki gün de yine aynı yöne gittik. Bu kez de Silifke’nin yoğurdunu yedikten sonra şehir turu yapıp, yol kenarlarında Yayla çileği diye satılan çileklerden alıp Yeşilovacık’tan Tisan plajına getik. Normal de gidilse belki denize girecek yer bulamayacağımız plajda bizden başka denize giren yoktu. Yağmur yağmaya başlayınca tam denizden çıkmak üzereydik ki Malatya, Kayseri, Niğde ve Mersin’den gelen altı kişilik öğrenci arkadaş grubu gençler, denize girdi. Onun dışın da Tisan iskelesin de de bir yaşlı kadın, gizli gizli balık tutuyordu o kadar, bir de cafe de oturan dört kişi vardı.

Kaldı ki Tisan’da denize girmek, şezlong ya da şemsiye kiralamak da mesele, öyle ben geldim denize gireceğim de diyemezsin, sadece üyelerine hizmet veren bir acayip uygulama varmış, bunları da birilerine sormadık zaten tabelalar koymuşlar. İki fincan Türk kahvesi içtik, yanın da suyu bile yoktu ve yirmi lira verdik. Anlayın yani, yoksa bu Pandemi olmasa bizim o plaja adım atmamız mümkün müydü? Neyse zaten bizim amacımız deniz sefası değil gezmek, görmekti. Güzel bir koydu, Tisan adası vardı ama geçmedik tabi bir de biraz uzağın da Dana adasını gördük.

Buradan dönüşte tabi her yer de yol yapılmış ve tünel vardı biz tünelin dışından eski yoldan dönerken Barbaros koyuna tepeden baktık, sonra da Boğsak koyu ve Taşucu’nun gece fotoğraflarını çekip tekrar Mersin’e döndük. Mersin Limanına bakan malikânesin de Mersin beyefendisi Mali Müşavir Ahmet Bey ile birlikte çay içerken Mersin’de pek alışık olmadıkları bir iklim yaşadıklarını anlattı. ”Ama bunun faturasını öderiz artık çöl sıcaklarımı olur nasıl olur bilemem” dedi ardından da, “İnanır mısınız Mersinliye para versen bu havada denize girmez, siz bu havada nasıl girebiliyorsunuz hem de bir gün de değil” dedi, gülüştük. Kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE