,

Sindirilmiş insanlar!

M. Kemal AYÇİÇEK – 17 Mart 2014




Bu ülke de yaşayıp da politikacıların meydanlardaki konuşmalarından haberdar olmayanlar var mıdır? Sanmıyorum çünkü mitingler olmazsa Televizyonlar, Radyolar, onlar olmazsa gazeteler, onlar da olmazsa internet ve sosyal medya dahil haberdar olunacak bir çok alan var. Yerel seçimlere gidilirken aslında alışageldiğimiz yapılacak hizmetlerin anlatımı olmalıyken şimdi siyasetin gündemini, hükümet – Cemaat tartışmaları esir almış durumda ve tartışmanın ritmi de giderek sertleşiyor. Hadi sertleşmesine alıştık diyelim ama akla hayale gelmeyecek kahpe tuzaklar ve yayınlar, mutlaka sizleri de bir şekilde etkiliyor olmalı öyle değil mi?

 


Mitinglerin tamamını olmasa da kendimce önemsediklerimi izliyorum. AK Parti Lideri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Ana Muhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, aşağı yukarı aynı üslupla birbirlerine verip veriştiriyorlar. Ama dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama mesela MHP lideri Devlet Bahçeli’nin mitinglerdeki üslubu benim çok dikkatimi çekiyor. Bundan evvel yapılan tüm seçim mitinglerine bakın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ellerini sağa sola sallayarak ve de ses tonunu da üst perdeden ayarlı olarak, haykırarak konuşmaz mıydı? Ama şimdi ki mitinglerin de o eski Devlet Bahçeli gitmiş, sanki yerine bambaşka bir insan MHP mitinglerinde konuşuyor gibi değil mi? Başbakan Erdoğan ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun tam aksine, çok sakin, alçak gönüllü, mütevazi ve bir Üniversite hocası edasında bir MHP lideri Devlet Bahçeli. Neden acaba?

 


Yok yok nedenini bildiğimden değil zaten bilmediğimden soruyorum! Acaba MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bir yerlerden çekincesi mi var! Hani bir önceki Milletvekilliği seçimlerin de ardı ardına piyasaya sürülen ve halen kimlerin hangi amaçla bunu yaptıklarını net olarak bilemediğimiz o MHP milletvekillerinin gizli çekim videoları gibi birilerinin elinde o zaman ortaya çıkarılmamış video görüntüleri mi var? Twitter’da son güncel olayları yakından takip eden biri var,son.tv’nin elemanı Ömer Adıyaman. Zaman zaman şu hani bavul dolusu belgeyle hümüketin devirme planlarını deşifre eden Taraf yazarı Muhabir Mehmet Baransu’ya twitter’dan ihtarlar veriyor. “Günde sana on twit hakkı tanıyorum, aşarsan” gibi üstü kapalı, elinde Baransu’nun çekinebileceği bir şeyler olduğunu ima ediyor, ardından tekrar, “Aferin, beni dinliyorsun!” gibi takılıyor. Meslektaşı tabi ayrı mesele ama twit üzerinden arkadaşına ayar vermeye(!) çalışması gibi, sanıyorum MHP Lideri Bahçeli’ye de böylesi üstü kapalı bir ya da daha fazla ayar vermeye(!) kalkanlar var, yoksa böylesi bir seçime gidilirken Bahçeli’nin mitinglerdeki hali, bana böyle bir sindirme gibi geliyor!
 



Baksanıza Türkiye genelin de paralel yapı tarafından dinlediği iddia edilen bir milyon beş yüz bin insan var ama Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dışında hiç kimse kalkıp, “Nedir bu edepsizlik, kim yaptıysa, bulup, çıkarın ortaya ve verin cezalarını kahpelerin” demiyor, diyemiyor. Şimdi Sizler bunu normal mi karşılıyorsunuz? Bu dinlemelerin muhatapları, her kimlerse onların sesi çıkabiliyor mu? Kimseden çıt çıkmıyor, peki bu aslında gayet normal bir olay mı? Hem o dinlenen insanlar, belli ki bu ülke de birileri tarafından önemsenen ve dinlemeye değer bulunan insanlar, yanı bizim için sıradan olabilecek de olsa birilerinin “yağ çıkar bundan” umuduyla, dinleyip, izlediği, görüntülerini gizli çekimlerle aldığı ve stokladığı insanlar, neden suskunlar? Hem bir çoğu da bu alem de yani eli kalem tutan tiplerden, medya da etkili yerlerde olan insanlar, hiç ses çıkardıklarını duydunuz mu? Suskunlar, neden? Muhalefet Partileri mesela, neden onlar bu dinlemeleri hiç ağızlarına alıp, bunu yapanlarla ilgili tek kelime etmiyorlar? Acaba, o dinlemeleri yapanlarla Muhalefetin de bir ilgisi, bir bağı ve ilişkileri mi var? İnsan böylesi bir vahamet karşısında susmuş ve sindirilmiş muhalefet ve medya için “ne dürüst insanlar” diyebilir mi? Ne yazık ki bizler, toplum olarak güya “hırsızlık ve yolsuzluk” konularında duyarlı olduğumuz kadar temel insan hakları noktalarında duyarlı değiliz! Oysa bir insanın bir makamda olmasa bile dinlenebiliyor olmasına isyan etmemiz gerekmez mi? Yoksa, bu dinlemeler karşısın da hala biz “acaba ne konuşmuşlardır, bir duyabilseydik” diye, bir dedikodu manyaklığına mı yakalanmışız!

 


Şimdi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın miting meydanlarındaki konuşmalarını ve üslubunu garip seyen ve dilini yumuşatmasını isteyen her kim varsa, kendisini başbakanın yerine koysun. Bu ülke de, 76 milyon insanın sorumluluğunu üzerinde taşıyan bir insan olarak, tüm bu dinlemeler ve paralel yapının mahkemeler de ve bireyler üzerinde fert fert yaptığı fişlemeler ve uydurma deliller karşısında ne yapardınız? Siz mitingler yapsanız, sesiniz daha mı az çıkardı? Kolay mı öyle, haksız, hukuksuz yere sırf belli bir odağa bağlı olarak, bu ülke insanlarının huzurunu kaçırmak için ülkenin mahrem sırlarını bile düşmanlara servis eden bir zihniyet karşısında nasıl susabilir siniz? Baksanıza, oğlu gezi parkı olayları sırasında yaralanıp, tedavi edilirken vefat eden Berkin Elvan’ın annesi, oğlunun ölümünden nasıl da Başbakan Tayyip Erdoğan’ı sorumlu tutabiliyor! Onun oğlunun defnedildiği gün öldürülen Burak Can Kahramanoğlu’nun annesi aynı şeyi söylemiyor. Sağduyunun hâkim olması gereken bu tarz ölümleri bile ideolojileri ve siyasi menfaatlerine alet edebilen tiplerin seslerinin yüksek çıktığı günlerdeyiz. Aklıselimi kaybetmeden siyasi söylemleri, hadleri aşmadan söyleme vaktidir. Sağ, sol ya da orta yolcu olmak fark etmez, herkesin söylemlerine, kullandığı ifadelere ve bu toplumu kışkırtanların oyunlarına dikkat etmesi, her duyduğuna anında inanmaması ve sorumlu davranması gerekiyor.
 



Son otuz yıldan beri bu ülke de sinsice “Din” eğilimli bir anlayışla her yere sızmış, hak, hukuk demeden akla hayale gelmedik yöntemler kullanarak insanları fişleyecek, izleyecek, tüm konuşmalarını dinleyecek, gizli çekimlerle ve komplolar kurarak insanları kameralara kaydedecek ve bunu şantaj malzemesi yapıp, insanları sindireceksiniz! Bu nasıl bir anlayış, bu nasıl bir mantık, bu nasıl bir inanmışlıktır? Böylece inanmış insanlara siz, “yüzünüze tüküreyim” demez misiniz? Ben diyorum, hem de o gözyaşlarını dökerek, kasetlerle bu ülkenin en ücra köşelerine vararak, saf, dürüst ve yürek sahibi insanlarını sömürmeye isyan olarak diyorum hem de! Kalın sağlıcakla.

 


 

YORUM EKLE