Kurban bayramınız mübarek olsun. Ama bayramı, bayram gibi kutlayamayan Karadenizli insanlar var, arefe gününde Çaykara’daki Hes inşaatına karşı protesto eylemi yapmak istediler diye dövüldüler, ama yılmadılar beş tane minübüse doluşup, Trabzon’un göbeğine gelip, “belki sesimizi burada duyurabiliriz” düşüncesi ile dertlerini anlatmaya çalıştılar. Aralarında yaşlı kadınlarda vardı, paradan puldan anlamayan, zaten parayı pulu da sallamayan yöre insanlarımız vardı ve diledikleri gibi de konuşup, hem Trabzon valimizden ve hem de oradaki bir belediye başkanından yakındılar. O vatandaşların yapmacık olmayan, birilerinin gazı ile hareket etmediklerini ve bir “yaşam alanı” mücadelesi verdiklerini ekranlarda izleyenler görmüştür. Bayram arifesinde, Karadeniz insanını “isyan” noktasına getirmeye kimin ne hakkı var?
İbreti alem olsun diye aynı gün ABD’den bir baraj yıkılma haberi de yayınlandı Tv ekranlarında, O haberde dendi ki;
“ABD'nin Washington eyaletindeki Condit Barajının kapakları, çevrecilerin yoğun baskıları sonucu patlatıldı ve biriken su kurumuş nehir yatağına kavuştu. Balık ve diğer su altı organizmalarının nehirde yeniden çoğalacağını belirten bilim adamları bunun için uzun süredir çaba sarfediyordu.
Yapımı 1913 yılında tamamlanan 38 metre yüksekliğindeki baraj, yıllar içerisinde White Salmon nehri üzerinde doğal güzelliğiyle tanınan bir göl oluşturdu. Somon balıklarının göç yollarında engel oluşturduğuna inanılan barajın yıkılması için bilim adamları büyük uğraş verdi.
Çabalar sonuç verdi. Bölgenin kuzeyindeki Elwha Barajı'nın yıkılması daha önce yapılmıştı sıra Condit Barajı'na gelmişti. Bu barajın da patlatılması ile baraj suyu kurumuş nehir yatağına akın etti. Bu anlar ise kameralarca kaydedildi”
Şimdi Karadenizli bakanların etkin olduğu bir Hükümet kabinesi var şuan iktidarda ve Karadeniz insanının hissiyatını da çok yakından biliyorlardır diye umuyorum. Anlamaları lazım artık halkın sabrının çok aşırı derecede zorlandığının onlarda farkına varmaları lazım. Şahsen bendeniz, HES’lerin yapılmasına hiç karşı olmadım, buna alkış da tuttum ama HES’lerle ilgili 25.Ekim.2010 tarihinde “ikizdere vadisi, kurtuldu mu?” başlıklı yazımda da ifade etmiştim;
“Karadeniz bölgesinin dereleri hiç kimsenin babasının malı değildir. Evet, Devlet’e bölge halkının saygısı, sevgisi, sempatisi elbette büyüktür, bunun karşılığı asla olmaz bunun bilincindedir ama bu HES’ lere talip olan firmaların, şirketlerin de sırf paraları var diye bir dere üzerinde de at oynatma hakları yoktur. Nedir yani, bir dere üzerinde 26 tane HES’mi olur? Bu abartı bu bir vahşi “kapma” değil midir? Bu fırsatçılık, bu biraz hoyratlık, bu biraz kapitalizmin o doymayan aç gözlülüğü değil midir? Ne yani, bir dere de 26 tane adeta leş kargası gibi bir dereye yığılmak ve o derenin en ufak bir debisine bile tamah etmek ne haktır? Bu hayasız “talan” anlayışına bölge halkının itirazı vardır.”
Yine “Derelerimiz bulanık akıyor” başlıkla haberleştirdiğim yazımda da ;“ Şimdi HES’ler yüzünden dereler bulanınca bu da görüntü olarak moralimizi bozuyor. Yoksa tabiî ki de devletimiz, var olan kaynakların değerlendirilmesi noktasında yatırımlar yaparsa bölge halkının değerlerine de saygı gösterilir ve halka tepeden bakılmaksızın iş yapılırsa buna elbette sevinir ve de alkış tutar. Ama her inşaat beraberinde riskler de taşır, kazalara karşı yeterli önlemlerin alınması, sağlıklı koşullarda çalışma şartlarının ortaya konması ve mümkün mertebe insana ve doğaya saygılı tüm çalışmalara bu bölge halkı el verir, destek olur” diyen de benim.
Fakat, tüm bu yazılara, uyarılara rağmen ne yazık ki o kaygılarımız, en ufak bir ırmak suyuna bile tamah edilir hal alınca artık, sabrın sınırlarının aşıldığı noktasına gelindiğine kanaat getirdim.şimdi ister sayın başbakanımız başta olmak üzere nerde ne kadar bu ülkenin üst makamlarında var olan Karadenizliler olursa olsun, hayatını bu bölgede geçirmeyen, kendine İstanbul’u Ankara’yı mesken tutmuş hemşehrilerimiz bilmelidirler ki hayatın tüm olumsuz şartlarına rağmen biz bu bölgede yaşamakta ısrar eden insanlar olarak, bu bölgenin yarınının karanlığa sürüklendiği kaygısını damarlarımız da hissetmeye başladık. Lütfen yanlış anlamayın, “siz karadenşzden ne anlarsınız?” ukalalığı yapmıyorum ama lütfen bizi anlayın, derelerimiz “talan edildi” noktasındayız. Bir düşünsenize nehir değil, yani Çoruh nehri üzerinde 9 tane baraj yapıldı, eyvallah dedik. Nehir bu ve doğası da müsait, devletimiz yücelsin dedik o yatırımlara ses çıkarmadık. Ama nehir değil derelerimiz de bir dere üzerinde 30 tane Hes santralini bir hayal edin, bunlar abartı değil. Yetmedi, Araklı’da Küçükdere’nin suyunu borularla Karadere’ye taşıyıp, burada HES’lere devam deniyor. El insaf. Hani insan o boruları görünce, “Allah gözünüzü doyursun” demeden edemiyor. Bu kadar mı tamah olur, bu kadarmı gözükaralık olur, bu kadar mı aymazlık olur, bu kadar mı saygısızlık, bu kadar mı insanlar vurdumduymaz ve “yaptım oldu” mantıkçı olur. Yeter! Artık yeter yani. Sabrın sonu vardır ve o sabrın da sonuna gelinmiştir.
Eski çevre bakanımız Veysel Eroğlu, DSİ’den gelmiş olabilir, suyu çok seviyor olabilir ama kusura bakmasın ve bizim gözelerimize de göz diker haldeki bu doymazlıklarına artık bir son versin. Bölge halkını kandırma yoluna gidilmesin ve artık Karadeniz insanının “yeter” sesine kulak verilsin. Abartılı projeler iptal edilsin. Biz bu bölgede yaşıyoruz ve bu bölgede yaşayacağız.Bu bölgede hangi koşullarda yaşanılabileceğinin kararını bu bölge insanı verir, yoksa “bende Karadenizliyim” diyerek, yaz aylarında 3-5 günlük karadenize gelen Karadenizlilikle kimse söz söylemeye kalkmasın, yeter artık. İnsanlar bu bölgede aç da kalsa susuzda kalsa eğer bu bölgeyi terk etmiyor ve gitmiyorsa bu derelerinin coşkusunun sevdasından, yeşilinin saflığı ve samimiyetinden, ve ona duyduğu saygısındandır. Dedesine, nenesine, babasına, annesine olan derin bağlılığından, mazisine duyduğu engin kadirşinaslığından ve aldığı her nefesin kazanılmış milyarlarca liradan daha kıymetli olduğu bilincin iledir. Hani başbakanımız sayın Erdoğan zaman zaman söylüyor ya, “bekara karı boşamak kolaydır” diye..işte Karadenizin gurbetteki çocukları biraz o bekara benzer, o nedenle Karadeniz de yaşamayıp da bu HES’lerin Karadeniz nehirleri, dereleri ve ırmakları üzerinde birer pıtrak gibi dizilmesine “enerji açığımız var” mantığı ile yaklaşılmasına seyirci kalınmasına son vermeleri gerekir. Tamam tabiî ki Ak Parti Hükümeti bir çok alanda başarılıdır ama artık Karadeniz derelerinin talan edilmesini de ciddiyetle masaya yatırmalarının vaktidir. Belki sayın bakanlarımızın zamanı yoktur, ama Karadenizli milletvekillerimiz Artvin, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Trabzon, Rize, Ordu, Samsun ve tüm bölge milletvekillerimiz sanki “yokmuş” gibi davranmayı bir kenara bırakarak, HES’ ler de gelinen noktayı iyice irdelemelidir. Ve bir daha bir tek vatandaşımıza, sırf HES inşaatlarına karşı direniyor, söz söylüyor ve bağırıyor diye bir tek daha jop vurdurmasınlar. Lütfen, şu aziz mübarek kurban bayramı hürmetine istirham ediyorum, lütfen, anlayın artık, yeter! Kalın sağlıcakla
Anadolu'nun İsyanı from Anadoluyu Vermeyecegiz on Vimeo.
Not: bu yazım aynı zaman da www.kuzeyhaber.com ve Hizmet Gazetesi’nde yayınlanmıştır.(mka)