M. Kemal AYÇİÇEK - 26 Ağustos 2013
Şimdi bir araştırma yapılmalı ve çok ciddi bir şekilde şu “tatil kitapları” nın okunurluğu sorgulanmalı. Sorgulanmalı ki, kendini çocuklardan akıllı sanan o kitapları yayınlama fikrini ortaya atandan tutup, o kitaplar için tüm mesai veren herkesin de mercek altına alınması gerekir. Ben “Tatil” dendiğinde kitap okunmaz demiyorum ama bana dayatılacak her hangi, bir kitabı, tabanca zoruyla da olsa okumam. Kendimden yola çıkarak yazıyorum bunu tabi ama ben tatilde dayatılanı değil benim kendime layık gördüğüm her hangi bir kitabı okurum. Bugünün öğrencilerine tatil kitabı adı altında dayatılmış tüm kitaplara itiraz ediyorum. Bu çağdığı anlayışı bugünün öğrencilerine reva görenler, kendilerini tatmin ediyorlardır.
Suriye’de kimyasal silahların kullanıldığı, milyonlarca çocuğun adeta esir kamplarına dönmüş hayat şartlarında yaşamasına göz yumulurken, ABD’nin “Müdahale” yi konuştuğu, İran’ın “müdahale kırmızı çizgimiz” dediği bir ortamda benim Tatil kitabı yazıyor olmamı yadırgayanlar olabilir ama hayat bir şekilde devam ediyor. Çevremizde kimyasal katliamlara önce Saddam’ın Irak’ın da, şimdi de Suriye’de ne yazık ki tanıklık ediyoruz. Sadece bölgemizde değil Dünya’nın hiçbir yerinde böylesi insanlık suçu olan kimyasal silah değil sadece hiçbir silahın kullanılmasını hiç istemem. Bizim fındık ayı eğlencemiz mantar tabancasının bile neredeyse karşısında olan bir silah düşmanlığım var ama bir yanda gözle görülür silahlardan söz ederken güya silah sayılmayan ama insanların onurlarının hiçe sayıldığı bir baskıcı sistemi, biz kendi çocuklarımıza ne yazık ki “iyi uygulama” adı altında reva görebiliyoruz.
Nedir bu ‘Tatil Kitabı’? Kim yazmış, neden yazmış, kimler için yazmış, niçin yazmış? Yani bu kitabı önerenler, kendi çocukluklarında bir tek dayatılmış bir kitap okumuşlar mı? Sanmıyorum ama bugün kendilerinin yapmadığını bugünün öğrencileri için öneriyor, yazıyor, yayınlıyor, dağıtıyor, sattırıyor ve de güya okutmaya çalışıyorlar. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve sorun o kitabı alan tüm velilere, öğrencilere değil, babalarına, analarına sorun bakalım kaç çocuk, o satın aldıkları ‘Tatil Kitabı’nı veya testleri çözdüler? İşte bunun tesbit edilmesi gerekir. Ve sırf rant elde etmek için birilerinin dümen suyundan tüm öğrenciler başta olmak üzere çocukların çıkarılmaları gerekir. Suriye’de kimyasal silahla çocuklar katledilmesin derken kendi ülkemizde de çocuklar, anlamsız ve faydasız uygulamalarla rantçılara alet edilmesin. Sırf, birileri para kazansın diye Türkiye’nin çocuklarına zorlamalarla, dayatmalarla okunmayan, okunmayacak kitaplar, farklı isimler altında satılmasın.
Neden bu kadar dertliyim şu ‘Tatil’ kitaplarından anlatayım. İki tane yeğenim var, her ikisi de dünya tatlısı. Babaları öğretmen ve Bayburt’tan Trabzon’a gelecekler, yaz tatilleri için. Çantalarını hazırlarlarken tatil kitaplarını ve test kitaplarını da ihmal etmiyorlar, annelerinin zoruyla yanlarına alıyorlar. Öğretmen babaları, tatil kitaplarını bırakmalarını söylüyor ve çantalarından çıkartıveriyor. Çocuklar memlekete geliyor, baba çantaları açıyor ki kendi elleriyle çantalardan çıkardığı tüm tatil ve test kitapları orada. Öğretmen baba, çocuklarını tanıdığı için onlara fark ettirmeden izliyor, bir, iki, üç gün derken tatilleri boyunca çocuklar, o tatil kitaplarını ellerine bile almıyorlar. Öğretmen baba, bu durumdan yakınıyor. Şimdi bir öğretmen baba, kendi çocuklarına tatil kitaplarını okutamazken, sıradan velilerin bunda ne kadar başarılı olabileceklerini varın siz düşünün. Okullar tatile çıkınca tüm çocuklar, bu tatil kitapları yüzünden bir dayatma ile karşı karşıya getiriliyor. Böylesi bir durumda tatile çıkmış bir öğrenci, bu kitapları dayatanlara, yazanlara, öneren ve satanlara hangi gözlerle bakıyordur?
O yeğenlerime hiçbir şey sormadım, babaları ve o tatil kitapları arasındaki bağı gözlemlemeye çalıştım. Yunus ve Bedirhan’ın o tatil kitaplarına bakışı, o kitaplara tutuşu, sayfalarına bakışını sizlerinde izlemesini çok isterdim. Hani ağzı bozuk diye tabir edilen öğrenci tiplerinden olsalardı, babalarını da takmadan ağız dolusu kusarlardı o kitapları onlara dayatanlara inanın. Empati yapmayı severim, her konuda da empatinin yararlı olduğunu düşünürüm, o çocukların yerine de koydum kendimi, bende öylesi bir tatil kitabı saygısı hiç oluşmadı, tıpkı yeğenlerimde olduğu gibi. Demem o ki, eğitim camiası, “iyi olur” mantığı ile değil, bir “dayatma” ile de değil ama bu tatil kitabı olayına mesela dijital bir alternatif bulsalar, çok daha iyi olur. Çocuklara tatil kitabı yerine mesela Facebook ve Twitter’i rahat kullanabilecekleri birer cep telefonu hediye etseler, çocuklara daha fazla yararlı olmuş olurlar.
Bir başka yeğenim Utku’da tatil tam da fındık ayına denk gelince köyde amcamla bir diyaloga girmiş. Mahmut amcam fındık toplaması için ”Utku, istediğin yerden fındık topla ve topladığın senin olsun” önerisinde bulunmuş, böylesi bir öneri bizim çocukluğumuzda yapılamazdı! Utku hemen cevap vermiş,”Tamam amca, ama kaç lira yevmiye vereceksin?” diye sormuş sadece. Buyurun, tatildeki öğrencinin psikolojisi budur, siz istediğiniz kadar allayıp, pullayıp, çocuklara şirin görünecek tatil kitapları hazırlayın, o çocuklar bunu yemez, boşa zahmet çekmiş olursunuz, Çocuk deniz kenarında bile elinden telefonunu eksik etmiyor siz ona hala tatilde kitap mı okutacaksınız sanıyorsunuz? Biraz çocukları tanıyın bari, biraz da onlar gibi düşünün, onlar için bir şeyler yaparken olmaz mı? Kalın sağlıcakla.