M. Kemal AYÇİÇEK - 9 Kasım 2016
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)deki Başkanlık seçimleri, bizim televizyon kanallarımız da bile neredeyse Türkiye’de seçim varmışçasına özel grafikler hazırlayıp, seçim sonuçlarına odaklandığını görünce, gündem bitmiş dedim, güldüm. İnadına da ne televizyon ve ne de internete girmedim. Radyo da zaten dinlemiyorum, boş verdim, yattım.
Sabah erken kalkmıştım ama yine gündemden haberim yok. Daha önemli bir işim vardı, Adliye koridorlarında, beni bir gün öncesinden telefonla arayıp, adliye de randevulaştığım polis memuru ile bu kez de Adliye sarayın da telefonla konuşuyordum. “Geldin mi?” diye soruyor, “Geldim” diyorum, “Neredesin?” diye soruyor, ben de “Mahkeme salonuna geçiyorum, merdivenlerdeyim” diyorum, tam o sıra göz göze geliyoruz ve telefonları karşılıkla kapatıyoruz.
Aramışlarmış daha önce de mahkemeye gitmemişmişim de şimdi de polis zoru ile mahkemeye çıkarılmış oluyorum. Polis, mahkeme kalemine girip, benim için “getirdim, kapıda” dedi belki kalemdeki memurlara ve sonra da yanıma gelip, “Tamam, ben gidiyorum” dedikten sonra vedalaştı, giderken ona “Görüyorsun bir telefon kadar uzaktayım, nasıl bulamamışlarmış hayret. Yine çağırırlarsa telefonum sizde var” dedim, gülüştük “tamam tamam “dedi ve gitti. Ben de ifademi verip Adliye’den ayrıldım.
Caddeyi karşıya geçip şöyle bir emekli kıraathanesine gittim. Bir iki demli çay içerken üç masada sabahın erken saatleri olmasına rağmen kağıt oyunu oynanıyor. Güneşin vurduğu masalar da ise yine emekli oldukları hallerinden belli üç kişi sohbet ediyorlar. Birisi diğerlerine ABD’deki seçimleri anlatan birazda müstehcen olduğu anlaşılan Facebook’ta paylaşılmış bir fotoğrafı anlatırken diğerlerine göstermek için arıyor hem de gülüşüyorlar ama o fotoğrafı bulamıyor.
Bir başka masada önündeki çok satan bir gazeteyi okuyan birinin “Clinton kazanmış demek bak gazete yazıyor” diye bana yakın masaya laf atınca masaya yeni gelen biri “Yok yok ya bakma o gazetenin yazdıklarına ben şimdi dinledim Trump kazandı hem de kesinleşti bile” dedi. O Facebook’una bakan adam bu kez de “O, Trump olan gari (kadın) olanı miy di?” diye soruyor diğerlerine, aralarından biri “yok yav ne garisi, sari saçlı adam Trump olani daa” diye sohbete gülüşerek devam ediyorlar.
Ben de çayımı içerken böylece ABD’deki başkanlık seçim sonuçlarından haberdar olmuş oluyorum. Donald J. Trump ‘un başkanlık seçimlerini kazanması beni çok şaşırtmıyor, sevindiriyor. Nedense ben Clinton’dan çok Trump’u daha gerçekçi buluyordum. Tabi yaygın medyaya bakmıyor, Donald J. Trump ’u Twitter’dan da izlediğim için ne yaptığını, ne konuştuğunu zaten az çok biliyordum. Popülist konuşmuyor, kafasında ne varsa olduğu gibi aktarıyor gibi algılıyordum.
Donald J. Trump ’un ABD’de başkan olmasıyla artık ABD’nin özellikle kaynattığı Orta Doğu savaşlarının eskisi gibi sürdürülemeyeceğini ve Orta Doğu’daki ülkelerin ve dolayısıyla da Türkiye’nin de bundan sonra daha rahat olabileceğini düşünüyorum. Yani Clinton’un mesajlarından şuna, buna daha çok silah vereceği ve yardım da bulunacağı sözleri yerine ABD’yi Libya ,Irak ve Suriye de gereğinden fazla müdahaleci bulan ve buna karşı çıkan ve Rusya’ya daha saygılı bir Donald J. Trump ’un galibiyeti, kanımca daha doğru olanıydı. Umarım, Donald J. Trump, tüm Dünya’da son yıllarda artmış göz yaşlarını dindirir, savaşları bitirir ve Dünya insanlığı, rahat bir sürece girer!
Hillary Clinton’u eşi ABD’nin 42. Başkanı Bill Clinton ve son dönem de de 44. Başkanı Barack Hussein Obama yönetimlerinden beri tanıyorduk. Medya açısından bol magazin malzemesi olacak bir başkan adayı idi. Belki Dünya’ya daha pozitif mesajları özellikle yansıtıldı ve yaygın medya, belki eşinden de kaynaklanan torpil ile bize “kazanacak” gibi gösterilmeye çalışıldı ama her şeyin bir sınırı var. Ve yine her şeyde bir hayır var.
Donald Trump’un partisi ABD’deki Cumhuriyetçi Parti (Republican Party)yani Cumhuriyetçilik, bizdekinin aksine izlediği siyaset muhafazakar sağ olarak tanımlanabilir. Hillary Clinton’un partisi Demokrat Parti ise Sosyal liberal ve ilerici siyaseti destekler; ilericiler, liberaller ve merkezcilerden oluşuyor. Hangi genel Siyasal tercihe sahip olursanız olun siyaset, ekonomiden bağımsız düşünülemez ve bu da ister istemez Devletleri, öncelikle bu bağlamda adım atmaya yöneltir. Olacak olan da budur. Onun için şu ve ya bu ismin seçilmesi, kendi ülkemiz açısından bakıldığın da çok iyi ya da çok kötü sonuçlar doğuracak diye net ifadelerle anlatılamaz.
Biz sırf Afroamerikan veya Amerikalı zenci ve adında da Hussein var diye Barack Obama’ya gerçeğinden fazla önem atfettik ama ondan bunun karşılığını göremedik, hatta çoğu kez hayal kırıklıkları bile yaşadık. Şimdi ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump ile belki de bir önceki dönemden daha iyi ilişkiler kurulacak. Bunu şu veya bu ismi bize verdi vermedi gibi çok basit kriterlerle de test etmek, kendine dürüst insanlara da yakışmaz. Donald Trump, varsın Amerikasına ‘Müslümanları sokmasın’ ama yine de ona bir Müslüman olarak başarılar dilerim. Kalın sağlıcakla.