Bir yaylanın aslına, özüne, tarihine, kimliğine, ruhuna, doğasına daha başka nasıl bir kötülük yapılabilirdi ki!
Şu garabeti gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm. Yok hayır! Bu gerçek olamaz! Bunu yapamazlar! dedim ama ne yazık ki yapmışlar. Çaresizce zamanın derinliklerine gidiverdim o an. Aklıma, kurbağalarına taş attığım, içinde küçük setler yapıp dolmasını beklediğim ve etrafında top oynadığım o çocukluğumun hatıralarla dolu deresi geldi. Her yıl gider o hatıraları yerinde yad ederdim. Hatta çocuklarıma kendi çocukluk yıllarımın geçtiği bu yerleri gösterir heyecanla onlarla anılarımı paylaşırdım. Şimdi ise körolasıcalar o hatıraları dozerlerle ezmiş, üzerlerini betonlarla kapatıp yok etmişler.
Yeğenimle yazışırken görmesem kimseden duyacağım göreceğim de yoktu. Anlaşılan herkes bu muazzam(!) hizmetten memnun kalmışa benziyor.! E artık trend beton tabi. Yaylamız hizmetten, modern bir görünümden mahrummu kalsaydı yani!
Yetmez tabi!
Mesela şu boş yerlere toki gelip bir konut projesi başlatsa, şu eski evler yıkılıp daha modernleri yapılsa, tozlu sokaklarına kaldırım yapılıp asfalt dökülse, her eve kanalizasyon, su ve internet hattı çekilse fenamı olurdu! Ondan sonra gelsin turistler gelsin paralar! Yaylamız cazibe merkezi! Dimi ama!
Hazır minareli bir camiside var yani.! Uzungölden neyi eksik ki..!
Zaten bir kaç teyzenin dışında yaylacılık yapan da kalmadı. Onlarda göçüp gittikten sonra buralar torunlarının gelip bir iki akşam yatmak için kullanacakları, örümcek ağlarının kapladığı harabelere dönüşecek. Sonraki aşama ise o evleri tatil yapmak isteyenlere kiraya vermek için modern tadilatlara başlayacaklar.
Kanal bu sürecin başlangıcı.
Birde buna hizmet diye milyonlarca lira akıtan hangi kurumdur bilmiyorum. Ama muhtemelen eski hali yeni hali diye resmedip, eski halinin ne kadar ilkel, yeni halinin ise ne kadar modern olduğunu belirterek; işte hizmet budur diye tanıtım bültenlerine de koymuşlardır bilemiyorum.
Mesela şöyle bir tanıtım yapmış olabilirler: Balahor yaylasında her sene çocukların düşüp boğulduğu, hayvanların girip çıkamadığı, insanların karşıdan karşıya geçemediği o korkunç derenin etrafı beton ve tellerle kapatılıp modern bir görünüme kavuşturularak halkımızın hizmetine sunulmuştur.!
La adamlar ne hizmet yaptı diye gururlananlarda olmuştur elbet.
Baktıkça şu garabete; yahu ne istediniz bu güzelim yayladan diye haykırasım geliyor. Yayla diyorum ya yayla..! Duyuyormusunuz..! Yay-laa...!
Şehirlerden farkının doğal olması ve doğal kalması olan yerler..!
Bir yaylaya bu kötülüğü nasıl reva görebilirsiniz?
O güzelim doğayı, doğallığı nasıl katledersiniz?
O çocukların, kurbağaların, buzağaların, mandaların yaşam alanını nasıl mahvedersiniz.?
Özgürce zıplayan bir kurbağa bu kanala düşse bir daha çıkamayacak. Bir buzağı düşse saatlerce bağırıp çıkarılmayı bekleyecek. Bir çocuk düşse kafasını gözünü yaracak belkide. Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir kafadır anlamak mümkün değil.
Gerekçeyi tahmin edebiliyorum. Yıllar önce yağan bir yağmurun dereyi doldurması. 60 yıla yakındır bu yayla ve bu dere böyledir. Bir kere sular yükselmiştir. İkincisine sahit olan yoktur. Doğa bazen bu sonuçları doğurabilir. Ama bu demek değildirki doğa ile savaşalım. Her zaman olsa önlem almayı gerektirebilir ama yok öyle bir şey. Buralarda yıllar yılıdır hayvanların bile yürüdüğü ayak izleri değişmeden öylece durur.
Dümdüz bir yayla burası yahu. Sarp yamaçlar arasında, heyelan bölgesinde değilki bir önlem düşüncesi oluşsun. Dümdüz. Ve de zemini kayalık. Öyle düz ki suları kıvrıla kıvrıla yol alır. Neredeyse her taşa değerek ilerler. Eğimi 0.5 derece bile yoktur belkide. Öyle gümbür gümbür akan bir dere değildi ki. Her yerinden karşıya zıplanabilen bir dere idi.
Şimdi ise etrafını kalın duvarlarla ve tellerle kapatıp, içini de betonla doldurarak neyin önlemini almış oldular anlamak mümkün değil? Bu beton kanal bu güzelim yaylaya hizmetmi oldu şimdi? Yayla burası yahu yayla..!
Yazık ettiler..! Hemde çok yazık..!
O güzelim Balahor'a. Tarihe, kültûre, doğaya, insana, hayata...
Ah Yunus Seslikaya!
Yaşasaydında bir kaç okkalı kelam etseydin şu manzaraya ve şu insanımıza. "Yayla dedinmi öyle beton ev olmayacak, yolu asfalt olmayacak, ağaç olmayacak, hatta elektrik bile olmayacak" derdin. Bak şimdi ne günlere geldi yalya kültürü; bırak beton evi, asfalt yolu, artık derelerine bile beton döküp kapatıyorlar.
Ah be dayıcım! Ne desem bilemiyorum.
Neyse..!
Modern bir yayla ile mutlu olmak isteyenler elbette olabilirler.
Biz de geçmiş zamanlara ait resimlerine bakar öylece hasretliğimizi gideririz artık.