M. Kemal AYÇİÇEK – 19 Ekim 2009
Hukukçu değilim ama Türkiye’nin ikide bir de şu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde “mahkum” edilmesi haberleri beni çileden çıkartıyor. Sinirleniyorum, geriliyorum ve ülkemin Dünya kamuoyun önünde habire “Adaletsiz” bir ülke gibi yansıtılmasından hicap duyuyorum. Türkiye’yi dünya önünde böyle bir görüntü veriyor olmasına sebep olan, bu ülkenin “Adalet temsilcileri”ne kimse hesap sormayacak mı?
Türkiye’nin hukuk insanlarının, o alanda hizmet veren her bireyinin öncelikle Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden bir daha mahkum edilmemesi için el ele vererek, bir otokontrol sistemi ile kendilerini çek etmeleri gerekir. Türkiye’nin sürekli “mahkumiyet” kararları altında, bu ülkenin sıradan insanlarının vicdanlarını sızlatan bu olayları tekrar yaşamaması için cüzdan-vicdan ilişkilerini bir kenara bırakmaları gerekir. Yani onca Hukuk Fakültesi olan Türkiye’de, binlerce “nitelikli insan” yetiştirildiği halde, o nitelikli insanların bu ülkeyi, Avrupa İnsan hakları Mahkemesi karşısında mahkum ettirmemesi gerekir.
Düşünsenize AİHM, sadece 2008 yılında Türkiye aleyhine tam 1897 karar verdi. Dostane çözümle sonuçlanan dava ise 913. 2008 yılı sonunda mahkemenin önünde bulunan 97 bin 300 dosyanın 11 bin 100 adedini Türkiye aleyhine yapılan başvurular oluşturuyor. 2009 yılında son olarak Türkiye’nin mahkum edildiği 35 karar açıklandı. Kararların ne olması önemli değil, ben ona bakmam ben ülkemin “mahkum” ediliyor olmasına bakarım. Kim sebep olmuş Türkiye’yi evrensel hukuk çizgisinden çıkaran bu kararlara? Türkiye’nin her “mahkumiyet” aldığı karara yol açan hangi mahkeme, hangi hakim, hangi yargıç varsa tümüne, bu mahkumiyetlerin hesabının teker teker sorulması lazım. Öyle, işini bir takım şifrelerle yapan, cüzdan-vicdan arasında kalmış her kim varsa, onlara bunun hesabını sormak bu ülkeyi yönetenlerin görevidir.
Hukuk insanlarının yaptığı hatalar ve yanlışların bedelini bu millet fazlasıyla ödemiştir. Her AİHM kararından sonra bu ülkenin insanlarının sadece onuru değil cebinden parası da gitmiş oluyor. Kim o kararlara sebep olacak sonuçları oluşturuyorsa onlara o bedeller ödetilmelidir. Öyle olmalıdır ki, Türkiye’de Hukuk Devleti’nden söz edilebilmelidir. AİHM , o kararları verirken herhalde “cüzdan-vicdan” kaygısında değillerdir. Türkiye’de iç hukuk yollarından geçmemiş hiçbir dava, AİHM’e gitmediğine göre bu iç hukuktaki aksaklıkları gidermekte yine bugün bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır. O zaman tabiî ki vatandaş da bu mahkumiyet kararlarının hesabını da bu ülkeyi yönetenlerden soracaktır. Ya bu ülkeyi yönetenler, Türkiye’yi AİHM’de mahkum ettirenlerden hesap soracak, ya da bu millet O mahkumiyetlerden de bugün bu ülkeyi yönetenlerden hesabı sandıkta soracaktır.
Nedir bu rezillik böyle, her gün televizyon ekranlarından “AİHM, Yine Türkiye’yi mahkum etti” haberlerini bu millet izlemek zorunda mıdır? Adlı yıl açılış törenlerinde siyaset yapıp, akılları sıra ülkeye yön vermeye çalışan hukuk insanları da artık kendi asıl işlerine kafa yorsalar iyi olur. Sadece laf üretip, iş tüketmeyen hukukçulardan bu ülke de insanları da çok çekti. Artık, Türkiye Cumhuriyeti’nin halka hizmet etmek üzere yüce makamlarını teslim ettiği insanların da kendilerine gelip, çeşitli hizipler içinde olmak yerine asli görevlerini birer “nitelikli insan” edasıyla yapmasının zamanıdır. Dünya, bir köy haline geldi. Bu ülkenin hukuk insanları artık bu ülke sınırlarını aşıp, tüm Dünya’da adaletin sağlanması için de çaba sarfetmelidirler. Ne yani, Türkiye’nin AİHM karşısında mahkum edilebileceğini o kararlara imza atan nitelikli yargıçlarımız bunu bilmiyorlar mı? Biliyorlarsa ne diye Türkiye’yi mahkum ettirecek kararları verebiliyorlar? Bunun vicdanla-Cüzdanla alakası nedir?
Başta söyledim hukukçu değilim ama bu ülkenin hukuk alanında sürekli kaybeden konumda olmasına gönlümün razı olması mı gerekir. Ben bu kararlardan sonra uyku uyuyamazken, bu Devletten maaşını tıkır tıkır alıp, o AİHM kararlarına sebep olanlar nasıl uyuyabiliyorlar? Yazık değil mi bu ülkenin adına, şanına? Yazık değil mi bu ülkenin kaynaklarına, insanlarına?
Hangi mahkemenin hangi kararından sonra böylesi bir mahkumiyete muhatap oluyorsa bu ülke, o zaman bu ülkeyi yönetenler, Türkiye’yi mahkum ettirenlere bunun bedelini ödetmelidir ki bundan sonra Türkiye, AİHM de mahkum edilmesin. Bir çok insan sanırım benimle aynı kaygıları taşıyordur, haksız mıyım? Kalın sağlıcakla.
Not: Bu yazım aynı zaman da www.karadenizolay.com , www.kuzeyhaber.com , www.24haber.net ve Hizmet Gazetesi’nde yayınlanmaktadır.(mka)