,

AK Parti'de muhalefetsizlik rehaveti var

 M. Kemal AYÇİÇEK – 27 Nisan 2009 
 
Son yerel seçimlerde oy oranında azda olsa düşüş yaşanan İktidar partisi, AK Parti’de “muhalefetsizlik” rehavetinin yaşandığı gün gibi ortada adeta. Dikkat edilirse buna hak da verilir diye düşünürüm. Öncelikle Erkan Mumcu, bakanlık koltuğunu feda edip, çekip gitti partiden. Sonra, Partide dördüncü adam olarak bilinen ve Başbakan yardımcılığı makamını bırakıp ayrılan ve yeni parti kurma çalışmaları yürüten Abdüllatif Şener. 
 
Yeter mi hayır, AK Parti’de ikinci adam durumunda olan Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı olunca Parti’de “abi”lerden sadece Manisa Milletvekili ve eski TBMM Başkanı Bülent Arınç kaldı. Dolayısıyla AK Parti’nin o ilk kurulduğundaki parti içi ahengi zaafa uğradı. Bu boşluğu zaman zaman doldurmaya çalışanlar olduysa da bunlar, etkili olamadı ve zaten öyle veya böyle “yendi”ler. Bunlar, Ak Parti Genel başkan yardımcılarından  Dengir Mir Mehmet Fırat gibi yine Parti’de teşkilatlarda değil belki ama vizyonundaki isim sahipleriydi.
 
Konjoktürel olarak mesela Trabzon’da Milletvekili adaylıklarında Trabzon’un merkezini temsil eden ve bir önceki dönemde ilk sıralarda listede yer alan Asım Akyan, 2007 genel seçimlerinde altıncı sıraya konulunca “harcandı” diyerek, güya Asım Aykan severlere göndermeler yapıldı. Halbuki, Türkiye’de konjoktürel olarak bir gergin ortam oluşturulmuştu ve nerede sakallı ve şalvarlı bir partili varsa bunlar özellikle listelerde arka sıralara konulmuştu. Olay bu kadar basitti ama öyle nitelendirilmedi. Listede altıncı sıraya konmuş olmakla birlikte küsmesi beklenenlerden bunu bekleyenleri haklı çıkaracak sadece birkaç milletvekili olabilmişti. Ama Trabzon milletvekili Asım Akyan, bu küsenlerden olmamıştı.
 
Yine aynı hassasiyetlere göre belirlenen Bakanlar kurulu, beklenen atılımları veya performansı, beklentiler doğrultusunda gerçekleştiremeyince bu kez yerel seçimlerden alınan sonuçlardaki düşüşlerin bedelinden sorumlu tutulur hale geldiler. Haklılık payı olmakla birlikte bence yerel seçimlerin sonucundaki düşüş, bu AK Parti’deki muhalefetsizliğe de bağlıdır. Turan Çömez mesela, zaman zaman kalkıp Genel başkan, başbakan takmaz(!) esip gürlerdi. Cürümüne bakılmaksızın, sırf AK Partililiği yüzünden, “vay, helal olsun baksana adam nasılda doğruları dillendiriyor. Adam bu ya, şak şak şak” diye de güya alkışlanıyordu. Özellikle de bazı çevrelerce, gazetelerde manşetler bile atılıyordu. Ama sonradan anlaşıldı ki meğer Çömez’i öyle konuşturanlar varmış! Demek ki bu ülkede, normallerin dışında bir şeyler olabiliyorsa bunların arkasında mutlaka halkın bilmediği veya iyi kamufle edilebilen bazı güçler varmış öyle değil mi?
 
Şimdi bakıyoruz sadece Manisa Miletvekili Bülent Arınç, başbakanla ilgili bir şeyler söylüyor. O söylediklerinden de başbakanın alınması zaten beklenmez. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç’ın söylediklerini “bir abi nasihati” olarak alır, koyar cebine ama “abi”sine, gıkını çıkarmaz. Belki onun söyledikleri tesir eder O’na zaten. Çünkü, bir insana en fazla söz geçiren, o insanın en fazla sevdiği insandır. Güvendiği demiyorum, en fazla sevdiği insandır. Bakın sizde çevrenize, babanızı dinelemezsiniz belki ama sevdiğiniz bir arkadaşınız size bir şey söylediğin de , Onun sözünü tutarsınız. Ben kendimden biliyorum bunu. Babanın lafının tesir etmediği yerlerde en sevdiğin arkadaşın veya dostunun sözleridir seni etkileyen, bu herkesin yaşamında böyledir.
 
Ne diyor Arınç, olası kabine değişikliğinde “12 bakan gidebilir veya yenilenebilir” diyor. bu yabana atılamaz tabi. Demek ki, o Türkiye’nin konjoktürünün dikkate alındığı ve gergin ortamın ruhuna uygun oluşturulmuş bakanlar kurulu, bugün bu ülkenin yükünü kaldıramamakta ve değişmesi gerekmektedir. Değişmesi de gerekir. ANAP’lı yıllarda da Türkiye, Anavatan Partisi’nin birinci iktidar döneminde çok iyi işler yaparken ikinci iktidar döneminde bir rehavete kapıldı ve yerel seçimlerde adeta SHP’nin sıkılan limon propagandasının etkisi ile yerel yönetimlerden başlamak üzere iktidar gücünü kaybeden, o erime sürecine girdi ve bir daha da toparlanamadı zaten. Şimdi esemesi bile okunmuyor. AK Parti’de durum o derece değilse bile şimdi  kendi partileri içindeki muhalefetsizlik rehavetinin görülmesi gerekir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yerel seçimlerde bu yükü sırtlamasının altında da yatan neden buydu biraz da. Başbakanın gidemediği yerlere gidip çalışan da Partinin asil “abi”lerinden Manisa Milletvekili Bülent Arınç’tı. Şimdi o “abi”nin dinlenmesi zamanıdır ve ona rağmen de kabine değişikliği olmaz. Yani AK Parti de Cumhurbaşkanı Olan Abdullah Gül ve Partiden ayrılan Abdullatif  Şener’in yerini dolduracak birileri olamamıştır ve onlardan boşalan açık henüz giderilememiştir. Onun için Parti de “muhalefetsizlik”ten söz ediyorum. Buna siz “akil ağabeyler boşluğu” da diyebilirsiniz.
 
Oluşacak yeni kabine, öncelikle Avrupa Birliği ile uyum sürecindeki durağanlığa son vererek yeniden rafa kalkmış kriterleri yerine getirebilecek kanunların hazırlıklarıdır. Demokrasi, insan hakları, temel hak ve özgürlükler ve medeni toplumlardaki kanun değişikliklerinin taviz verilmeden uygulanması, kısaca yarım kalmış reformlara tavizsiz devam edilmesi gerekir. Elbette ekonomik krizle ilgili önlem paketleri de işleridir. Yeni kabine ile Türkiye, seçimler ve gereksiz suni gündemlerle kaybettiği zamanı geri almalı ve yoluna olanca hızıyla devam etmelidir. Yeni kabinede kimler olmalıdır denilebilir, öyle şeyleri sorumluluk makamlarındaki insanlar iyi bilirler. Akıl veren, ya da birilerini dikte ettirme gayretindeki gazetecilerden olmadık, olmaya da niyetimiz yok. Kalın sağlıcakla.
 
Not: Bu yazım aynı zaman da www.karadenizolay.com , www.kuzeyhaber.com ve Hizmet Gazetesi’nde yayınlanmaktadır.
YORUM EKLE