M.Kemal AYÇİÇEK - 22 Mayıs 2007 Salı
Adını vermeyeceğim. Yeni terhis olmuş bir askerin anlattıklarını hayretler içinde dinledim. Hele son günlerdeki gelişmeleri de dikkate aldığımızda beynimde farklı şeyler canlandı.O minvalde düşüncelerimin önünü hala alamıyorum.
Terhis askerimiz Hakkari’deydi. Irak sınırı bölgemizde yani. “Hayırlı olsun” teskeren dedim, belli ki o’na askerliği hatırlattım. Daha ayağının tozuyla yaşadıklarını anlattı. O anlattıkça içimden a çeker oldum. “Askerimiz, sınır ötesinde mi?” diye sordum, “yok abi, ne gezer, giremeyiz ki!” dedi. Bunu söylerken suratına baktım, benimle kafa bulur hali yoktu, gayet ciddi bir hava ile zaman zaman yüzünün gerginliği ile de yaşadıklarını anlatırken beni hayal kırıklığına uğrattı.
Bizde askerlik yaptık, az buçuk askerin neleri nasıl yaptığını, aldığı eğitimi, emir komuta kademesindeki hiyerarşik yapıyı bilenlerdeniz. Kendi komutanını anlatırken “o çok iyi idi, kimseye güvenmez saha kadar termal kameranın başında kendi oturur uyumazdı” diyor ama onun uyuduğunu gören nöbetçiler de dahil çoğunun hemen uykuya daldığını söylüyor! İnanmıyorum, o kadar da değildir artık hem sınırda hem de disiplinden uzak olamaz askerimiz ama terhis asker, neden olumsuz konuşuyor.
Taburlarının taciz ateşlerine maruz kaldığını ve buna karşılık verilemediğini çünkü askerin görev yerinden kaçtığını anlatırken de biri Elazığ’lı diğeri de İstanbul’lu korkak askerler yüzünden iki şehit verdiğimizi söylüyor. Yetmiyor, sınırdan geçişlerin rahatlıkla yapılabildiğini, teröristlerin ayı veya koyun postuna girerek, birer hayvan gibi yurda girdiklerine tanıklıklarını dile getiriyor. Termal kameralar önünde komutanının hareketlilik gördüğünü ama bunu çözemediğini, ama ateş etmediklerini kaydediyor.
Velhasılı anlatılanlardan irkiliyorum, çok kaygılanıyorum ve düşünmek bile istemediğim o fikirden kurtulmak istiyorum ama ne mümkün olmuyor. Kanaatim, o askerin anlattıklarından yola çıkarak oluşuyor. Türkiye’de son dönemlerde artan şehit cenazelerimizin yürekleri dağladığı bir dönemi daha yaşıyoruz maalesef. Ha silahla, çatışmayla değil ama uzaktan kumandalı mayınlarda can veriyor evlatlarımız ama hayır, sanki kılıf değişmiş, değiştirilmiş ve yine kirli oyun bu kez güya, inansız sahalarda kaderimsi bir havada terör yine aynen olduğundan kötü seyrediyor.
İnsan birden deliriyor sanki ve o cephede asker değil komutan olmak gerektiğini düşünmeye başlıyor. Ama olmaz tabi, bizim askerlik dönemlerimizdeki komutanları hatırlıyorum, şimdi ki komutanların durumunu onlarla kıyaslıyorum ama nafile.O askere biraz da ben anlatıyorum bizim askerliğimizi, ağzı açık kalıyor neredeyse, “abi siz askerlik yapmışsınız” diyor, benimle alay edercesine sanki. O fikrim, hala bende ama onu atamıyorum, değiştirmek istiyorum ama yine olmuyor, bu konuda maalesef çaresiz kalıyorum, değiştiremiyorum. Ama bu ülkede o fikrini söylemeye kalkarsan bu kez başına Allah bilir neler daha gelir iyisi mi o fikrim yie bende kalsın, kaygılıyım demekle yetineyim sadece.
Neden sınır ötesin de çok hevesimiz var, bunu anlamıyorum. Biz Türkler, savaşçı milletiz evet ama savaşlarda insanlar ölüyor! Yanı başımızda bir savaş var, aslında adına “savaş” dememişlerdi bunu yapanlar, başlatanlar. O nun adını “demokrasi getiriyoruz” koymuşlardı ama yok orada Irak’ta bir savaş var, her gün kan gövdeyi götürüyor ve biz buna bakarak hala “biz de orada olmalıyız” diye ısrar ediyoruz. Üstelik, 3-5 çapulcu (Türk askeri birliklerinin yanında tabi) oradan sızmalar yapıyor diye biz, neredeyse TBMM’den bir savaş yetkisi verilmesinin taleplerini duyuyoruz. Ülkemizin yeterince başı ağrıyor zaten yeni belalara kapı açılması ne kadar doğru olur? Elbette TBMM’den yetki talebinde bulunanlar, ülkemizin ala menfaatlerini elbette bizlerden çok daha iyi bilirler, onlara lafımız yok ama nedense ben ateşli silahlar, delici ve kesici aletlerle birilerine meydan okumanın pek de insanı olmadığını düşünüyorum. Hele terhis olan askerimizi dinledikten sonra biraz inanç,kararlılık ve cesaretle üstesinden gelemeyeceğimiz her hangi bir tehdidin olmadığına inanıyorum.Ha kafama takılan o “fikir” mi, onu belki Türkiye tam demokratik bir ülke olunca yazılabilir bir şeydi, o bende kalsın. Bilmem sizler ne dersiniz? Kalın sağlıcakla.