M. kemal AYÇİÇEK- 22 Kasım 2010
Yıl bin dokuzyüz elliüç’ler..Rafet amca bir kız kaçırma hikayesini anlatıyor, çorbasını yerken koltuğunda..Almanya’da yaşıyor aslında..yaz aylarında da Türkiye’deki evine, zanike’ye geliyor. Bir samimi arkadaşının işi düşmüş ona..amcasının oğlu o da yabancısı değil. Hacisayıtın İhsan amca..o zamanlar yaman delikanlılar tabi. Daha askere gitmemişler. İhsan amca,Rafet amcadan önce gitmiş birkaç arkadaşına ama buna eşlik eden olmamış. “Rafet sana bir işim düştü, senden başkasıyla bu iş olmayacak, bana yardım et..bir sevdiğim kız var Hara’da (Arsin’in Yeniköy’ü)onu kaçıralım, artık canıma tak etti” olur demiş Rafet amca, sonra gece yarısı düşmüşler yola. Muhammed Emicenun eminenun kocası Solakoğun Ferat’dan da tabanca almışlar. Adam tabancasını kimseye vermezmiş ama o zamanların iyi kemençe çalanlarından biri olan Rafet amcaya, “sensun diye veriyrum, ona vermedum bak, mukayyet ol ona da silaha da ha” demiş. Varmışlar evin yanına..
Evin arka tarafından yaklaşmışlar eve ama evin arkası gaskam(kaygan çamur), hava yağışlı bunlar kaymış, yuvarlanmışlar evin başına. Büyük bir gürültüyle, paldır, küldür derken köpek havlamaya, koyun ve keçiler melemeye başlamış, irkilmiş hayvanlar tabi. Sonra evin reisi Aliefendinun Mahmut, çıkmış kapıya, havaya bir iki el mermi atmış.. bizim kiler topuklamış, kaçmışlar biraz uzaklaşmışlar oradan ama hala ümit var bir şekilde caminin yanında beklemeye başlamışlar yine. kızı kaçırmaya kararlılar tabi.
Beklemişler bir iki saat daha ama ne gelen ne giden olmuş, bir ses de gelmemiş hiçbir taraftan.. biraz da üşümüşler artık, Rafet Amca, “yeni bir pantolonum vardı, o evin başından yuvarlanınca bizde panikledik, kaçarken demir tellere takıldık, yırtıldı güzelim pantolonum, bir yandan ona da yanıyorum ama sordum bizim ihsana , ‘ nerde kaldı, bu kız gelmeyecek herhalde, nasıl sözleşmiştiniz, ne demiştiniz, nasıl kaçıracaktın kızı. Haberi var mı?’ diye, bana dedi ki;
“var var haberi olmaz olur mu? Tabi gelecek, gelmez olur mu?” ama hala ortalıkta ne kız var, nede haber. Meğer, Bizim Halitun evinun ordan karşıda garıismetun evinun oriye “ayağına giymiş sedef nalini” türküsünü söylermiş, oda karşıdan yoldan geçerken dönüp buna bakarmış sadece o kadar. Başka ne konuşma ne buluşma ne de kaçma diye ortada bir konuşma yok. Bizim İhsan’ın yol dediği mesafe ile sevdiğinin bu türküyü dinliyordu dediği yerin arasındaki mesafe en az ikiyüz metre. . Rafet amca gülmüş, “kalk p…yiyenunoğli, haydi gidelum, demek kızun haberi olmadan sevmişsın, böyle sevdaluk olmaz. Böyle kız da kaçmaz? Kalk, haydee, yürüü” demiş ve ayrılmışlar oradan.. “kaç saat bekledik bilmiyorum diyor” Rafet amca ve “Karadeniz de çoğu aşk böyledir işte”diyor ve gülüyor içten içten..sonra da Türkü’nün devamını getiriyor;
“Ayağına giymiş sedef nalini
Aşka düştüm kimse bilmez halimi
Elimden almak isterler yarimi
Yandım insaf eyle zalim el aman halim yaman
Sönmez aşkın ateşi hiçbir zaman hiçbir zaman
Yüreciğim demir değil taş değil
Gözlerimden akan kandır yaş değil
Böyle sevda başıma gelmiş değil
Yandım insaf eyle zalim el aman halim yaman
Sönmez aşkın ateşi hiçbir zaman hiçbir zaman”
Karadenizdeki eski aşkların çoğundadır bu platonik aşk. Ve sevdiğim dediği kızla hiçbir konuşması olmamıştır. Sadece söylediği türküyü karşı tarafta dinlediği için, o sevdiğinin de kendisini anladığını ve de sevdiğini varsaymaktadır. Zaten aşklar böylesine platonik olduğundandır karadenizdeki bu kız kaçırma olaylarındaki vurgunlar. Arkadaşı için kız kaçırmaya giden bir çok genç, böylesi belli belirsiz sevdalıklar yüzünden can yakmış, hapis yatmıştır. Gençlerin sevdalarını ailelerine açamaması, büyüklerin sevdalıkları “ayıp” sayma ve hoş karşılamama anlayışı nedeniyle yaşanmıştır çoğu kız kaçırma olayları.O dönemlerde yapılan evliliklerin yüzde 70’inde doğru dürüst bir düğün yerine evliliklerin çoğunluğu bu tarz kız kaçırmalarla olmuştur. Kız kaçırma olaylarının ardında şüphesiz ekonomik nedenler de vardır ama amacım bir kız kaçırma hikayesini yazmaktı. Yoksa işin analizini yapmak elbette bana düşmez. Kalın sağlıcakla.