M. Kemal AYÇİÇEK- 6 Şubat 2012
Türkiye, sadece kendi bölgesinde değil Dünya’da dikkat çeken, hemen her konuda “acaba ne diyorlar” diye bakılan bir ülkedir. Bu geçmişte de günümüzde de gelecekte de böyle olmaya devam edecektir. Zaman zaman kendi içinde sanki insanlarının tedirgin olduğu yönetimlerin varlığından dışarıya “gammaz”lansa da Türkiye, Demokratik, Laik ve sosyal bir Hukuk devleti olmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyecek, geçmiş bir kültür ve bilincin de ülkesidir. Böyle olmaya da Dünya var oldukça şüphesiz devam edecektir.
Bir dönemler bu ülkenin dinine ve diyanetine bağlı muhafazakar insanlarının, bir zamanlar belki çeşitli sol görüşlere sahip insanlarının kimi zaman da farklı inanç kesimine sahip insanlarının veya azınlıklarının mağduriyetleri söz konusu olmuşsa da bu ülkenin, Demokrasi kültürünün yerleşme sürecinden geçtiği dönemler olarak kabul edilmelidir. Zaten silkinen ve kendine gelen, Anayasa’sında yer alan “Demokratik, laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti” olma süresinde bir takım yol kazaları olmamış değildir ama artık, tüm o geçmişindeki yol kazalarını artık tekrarlamadan, olanca hızıyla son dönemlerde olduğu gibi yükselme ve istikrarlı bir ülke olarak hem kendi bölgesine ve hem de Dünya insanlığına örnek olacak gelişmişliği sergileyecektir.
Hiçbir zaman Türkiye, bugün ki gibi uzun süreli ve istikrarlı Hükümetler tarafından yönetilemediği için o geçmişteki zaman zaman nükseden zaafların yaşanması kaçınılmazdı. O zaaflar, ülkenin gelişiminin de adeta önünü kesen birer tıkaçlardı. Darbeler ve müdahaleleri kastediyorum. Nitekim o istikrarsız ülkenin sorumluluk sahibi insanlarının günümüzde o istikrarsızlıkların hesabını vermekte olduğuna tanıklık ediyoruz.
Bugünün Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, o geçmiş zaman yönetimleri ile de kişisel bir husumeti veya bir husumet niteliğinde “hesap sorma” gibi bir amacının olduğunu sanmıyorum. Fakat, sanki bu varmış gibi bir algı ile Başbakan Erdoğan’ı hedef tahtası yapan ve husumeti, söylem ve yazılarında ayan beyan olan insanlar yok değildir. Ben o insanların başbakan Erdoğan’ı tam anlayabildiklerine ve samimiyetlerine de inanmıyorum. Başbakanın anlaşılması, o başbakanın kültürünün bilinmesi ile mümkün olunabilir.
Başbakan Erdoğan’ı anlamayan insanların “kültürsüz” olduklarını ima etmiyorum, bir insanın yetiştiği ve kendini yetiştirdiği iklimden söz ediyorum. Siz istediğiniz kadar yüksek tahsilli olun, dilediğiniz kadar yabancı üniversiteleri bitirin, içinde yaşadığınız toplumun dilini anlamıyorsanız, siz o milleti anlayamazsınız. Tabi öyle bir kaygınız varsa, yoksa zaten sorun yok. Başbakan Erdoğan, bu ülkenin insanının dilini anlayan ve o dili kendide yaşayan bir insan, o nedenle halkın gönlüne hitap edebiliyor ve halk da o hitabetinin, o halka verdiği güvenin karşılığı olarak bugün bu ülkenin istikrarlı yol almasının mimarıdır.
“dindar gençlik yetiştireceğiz” derkenki amacı, inanç ve o inancın gereği sorumlu ve bilinçli bir gençliği kastederken, bu farklı algılamalara yol açabiliyor. Oysa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı tanıyan ve bilen insanlar, bu söylemden mutluluk duyarken, bu söylemden rahatsız olan kesimler de tepkilerini farklı algılarla ortaya koymaktadır. Sanki başbakan, laik bir ülkenin başbakanı olduğunun farkında değilmiş gibi bir algı ortaya konmaktadır. Bundan tedirgin olunduğu ifade edilmektedir. Ben o kaygıların çok ama çok gereksiz kaygılar olduğuna inananlardanım. Çünkü Başbakan Tayyip Erdoğan’ı bugüne kadar Türkiye’yi yöneten tüm başbakanlardan daha yakından tanıdığım için kaygıların yersiz olduğunu düşünüyorum. Ben de o kaygı duyanların kültüründen gelsem, o kaygılara hak verirdim.
Nitekim başbakan Erdoğan, laikliğin Anayasal bir ilke olarak kabulünün 75.yıl dönümü nedeniyle yayınladığı mesajda da o tedirginlik duyan çevreleri dikkate alarak şöyle diyor;
“''75 yıllık tecrübe göstermiştir ki laiklik ilkesi, cumhuriyetimizin demokratikleşme çabalarıyla en ideal ve modern anlamda sosyal bir hukuk devleti olma gayretleriyle bir arada ele alındığında ülkemizin ilerlemesi, kalkınması, barış, huzur ve istikrar içinde geleceği şekillendirmesi noktasında hayati bir önemi haizdir. Laiklik, ayrıştırıcı değil birleştirici, baskıcı değil özgürleştirici, tek tipleştirici değil hoşgörülü bir yorumla uygulandığında demokrasiye güç katmış, ekonomiye, dış politikaya, sosyal hayata ivme kazandırmıştır. Türkiye, geçmişten gelen büyük medeniyet birikimiyle farklı kültürlerin, farklı dinlerin, farklı mezhep ve anlayışların barış içinde bir arada yaşadığı bir coğrafya olmuştur. Bu bakımdan, medeniyetimizle ve medeniyet birikimimizle uyum arz eden bir laiklik yorumu, birlik ve beraberlik içinde geleceğe yürüyüşümüzün de teminatı olmaya devam edecektir. Bu düşüncelerle laikliğin anayasal ilke olarak kabul edilişinin 75. yıl dönümünü kutluyor, tüm vatandaşlarımı sevgiyle selamlıyorum.''
Bu ifadeleri ile Başbakan Erdoğan, gerçek niyetini ve de düşüncelerini ortaya koyuyor, zaten “dindar gençlik yetiştireceğiz” ifadesinin altında da aslında yine bu söylemi, ama kendi kültürüne uygun bir dil ile ifade etmiştir. Şimdi denecek ki, “ya sende tam bir yalakasın, sen de yandaş medyanın bir tipisin işte” ama yok, bunu söyleyenler, kendine söyler. Naçizane bende bu ülkede 30 yıldır bu mesleği yapıyorum. Bir çok Cumhurbaşkanı, başbakan tanıdım, bakan ve devlet ricalinden insanlar tanıdım, izledim, inandığım, güvendiğim insanları tanıdığım kadar yazdım. Birilerinin gazına gelerek yazılar yazmadım, kimsenin adamı olmak için de taklalar atmadım, atmamda. Samimi ve dürüst insanların bu ülkede ne kadar hor görüldüğünün tanıklarından olarak, hep doğru bildiklerimi aktarmaya çalıştım, bundan da mutluluk duydum. Beyninin arka planlarına göre davrananlardan olmadım, olmamda.
Bu nedenle kim ne derse desin, ne taraf, ne yandaş ne da yalakalardan olmadım,bundan sonrada olacak değilim. Ismarlama yazı yazan tiplerden olmadım, olamam da zaten. Türkiye’nin geleceğinden geçmişinden daha fazla umutluyum ve istikrarla Türkiye’nin tüm Dünya’nın mazlumlarının sesinin öncülüğünü hakkıyla yapacağına inanıyorum. Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığına ve gelecekte Dünya’nın dürüst insanlarca yönetilmesine örnek olacağına inanıyorum. Kalın sağlıcakla.