,

Başörtüsü, saç terbiyecisidir!

M. Kemal AYÇİÇEK – 1 Kasım 2013

TBMM Genel Kurulu’nda dün ( 31 Ekim 2013) yapılan oturum, Meclis TV’yi seyrederken müthiş bir zevk aldım. Başkan Vekili Meral AKŞENER’in yönettiği Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11'inci Birleşimi, CHP’li Muharrem İnce’nin “Sayın Başkan, 23 Nisan 1920'den bu yana bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde farklı bir uygulama var, Meclisin geleneklerine aykırı bir uygulama var. İzin verirseniz böyle bir farklı uygulamada sayın grup başkan vekillerine onar dakika ve bu olayın mağduru olan Sayın Şafak Pavey'e de on dakika söz verirseniz ve de bir farklı uygulamada siyasi partiler ve mağdur olan sayın milletvekili bunu hak ediyor diye düşünüyorum, takdir sizin” talebi üzerine grup başkanvekillerini topladı ve oturuma 15 dakika ara verdi. İkinci oturum açıldığında partiler adına kadın milletvekilleri söz aldı.


Akşener’in “Sayın milletvekilleri, bugün kıyafet konusunda yeni bir uygulama söz konusu. Grup başkan vekillerimizin, her gruptan bir milletvekiline söz verilmesine ilişkin talebi vardır, sırasıyla söz vereceğim” demesinin ardından ilk olarak CHP’li Muharrem İnce, ardından BDP’li Pervin Buldan, MHP’den Ruhsar Demirel, AK Parti’den Mihrimah Belma Satır, HDP’den Sebahat Tuncel ve CHP’den Şafak Pavey, Hükümet adına da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, konuşmalara cevap verdi.  Tüm Kadın milletvekilleri, yıllardır kangren olmuş başörtüsü konusunda erkeklerin konuşmasını doğru bulmuyor ve erkeklere, “artık bizim giysimize karışmayın, biz ne giyeceğimizi sizden öğrenecek değiliz” dercesine konularına hakim olduklarının, eşit olduklarının, farklı olmadıklarının mesajlarını verdiler. Konuşmacı her kadın milletvekili, adeta erkek vekillere birer insanlık dersi verdi! Her birerini, TBMM kürsüsünden yaptıkları konuşmaları için tebrik ediyorum. Her biri, bu ülkenin insanının duygularının tercümanı gibi gönlünü kazandı.


Kadın milletvekilleri, geçmişte yani 14 yıl önce aynı meclisten Refah Partisi’nden Milletvekili seçilmiş olduğu halde, genel kurul salonuna girmiş ama yemin ettirilmeden genel kurul salonundan, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in “Burası devlete meydan okunacak yer değildir, bu kadına haddini bildirin” talimatı ve DSP’li Milletvekillerinin “dışarı, dışarı” sloganları arasında, dışarı atılmıştı. Yıllardır bu ülkenin gündemini meşgul etti bu Başörtüsü sorunu, veya Türban. İster yazma, ister yaşmak, ister keşan, ne diye bakarsanız bakın bu örtü, sadece kadınları ilgilendiriyordu. Nitekim konuşmacı kadın milletvekilleri de zaten bu erkek egemen toplumdan yakınırken, yine bu kadın sorunlarının erkeklerce dillendirilmesinden de rahatsızlıklarını açıkça ortaya koyuyor ve “bize karışmayın”mesajı veriyorlardı. Haklılardı ama ben de mesela yıllardır bu konuda yazı yazan biri olarak, ister istemez üzerime de alındım, o kadınların rahatsızlıklarını dillendirmelerinden sonra zaten “bana ne!” bende derim bundan böyle!


Fakat, başörtüsü veya Türban’ı, kimi kesimlerin algıladığı gibi ben bir ideolojik forma gibi görmedim. Kimilerinin bu örtüden “Rejim kaygısı” duyuyor olmaları, CHP Grup başkanvekillerinden Muharrem İnce’nin kendi kız kardeşinin 12 yaşından beri başını örttüğü gerçeğini değiştirmiyor! Bu toplum, CHP’nin jakoben anlayışının çok çok önünde ve dünya ile bütünleşmiş bir insanı anlayışın sahibidir. Ne yazık ki bu gerçeği şimdiye kadar görmek istemeyen çevreler, başörtüsü veya türban meselesini bu ülke gündeminde mahsus tuttular, inat ettiler ve başörtülü insanlara yıllarca zulmettiler. TBMM’nin Başörtüsü ile buluştuğu gün, tarihte çok anılacak bir gün olacak.


Başkaları Başörtüsü veya Türban’a kafalarında istedikleri bir konumu yakıştırabilirler, ben bu örtünün inanç noktasındaki tarafında da değilim. Şüphesiz Allah’ın emridir ve bu kadınları ilgilendirir. Evet, ben de kızımın başörtüsü yüzünden bu ülkede tüm velilerin çektiği sıkıntıları çektim ama sebep olanları da Allah’a havale ettim. Başörtüsü, bence bir “saç terbiyecisidir” aslında. Yemek ve içmek konusunda pek titiz sayılmam ama aile çevrem bilir, oturduğum her sofrada o evdeki kadınların rahatsız olacağı tepkilerim, istemeden olabiliyordu. Bir keresinde dayımın kızlarından biri, benim her yemekte mutlaka bir saç teli bulduğumu yüksek sesle söyleyip, özellikle özene, bezene yemek yaptığını gururla anlattıktan sonra sofraya oturduk. Daha ikinci kaşığımdaydı sanırım yine o lanet olası bir saç, benim tabağımdan çıkınca, yemek yemeyi bıraktım! Hem tüm gözlerin üzerimde olduğu bir anda yemeği bırakmış olmam onların dikkatinden kaçmadı. Zaten geniş bir aileyiz ve ısrar ettiler, “yine ne oldu, ne buldun ki yemiyorsun yemeğini?” diye, istemeyerek o saçı gösterdim. “pes artık” dediler, koro halinde hem de. Şimdi evlerde yemeği genellikle kadınlar yapıyor, benim prensibim mesela, yemek hazırlanan mutfağa girmeyi bile kadına saygısızlık olarak görürüm. Yemeklerin dili olduğuna inanırım. Yemekleri kadınların konuşturabileceğini düşünürüm ve öyle bakarım.


Bana göre Başörtüsü, evet saç terbiyecisidir. Saçlar, bizim farkında olmadığımız ama bizim irademizin dışında özgürlüklerini yaşarlar. Kadınların saçlarının genelde uzun olmaları, sadece tokalar ile terbiye edilmezler. Başörtüsü, yazma, yaşmak, keşan gibi kıyafetler de saçların o özgürlüklerin de aşırıya kaçmalarını önler, saçları belli bir düzende tutar ve dağılıp, etrafa saçılmalarını dizginler. O nedenle başörtüsünün kadınlar için önemli olduğunu ama onun nasıl takılıp takılmayacağının da elbette kadınlarca karar verilmesinin kendi bilecekleri iş olduğuna kanaat getiriyorum! Ben başörtüsü veya türbanla ilgili çok haber de yaptım, makaleler de yazdım ama onları yazarken, “Ben kadınlardan daha iyi bilirim, kadınlar kendi sorunlarını anlatmaktan acizler, kadınlar ne anlar sorun çözmekten” gibi ukalalık yapmak adına yazmadım, sorunun yaşandığını dile getirip, bu sorunun ortadan kalkmasına yardımcı olmak adına yazdım. Ama TBMM’de dün ki o muhteşem kadın milletvekillerini dinledikten sonra, tövbe daha da yazmam! Ülkenin bu temcit pilavına döndürülmüş başörtü sorununun ortadan kalkmasına katkı sunan kadınlar başta olmak üzere tüm TBMM üyelerine teşekkür ediyorum. Kalın sağlıcakla.


 

YORUM EKLE