Hüseyin Ayçiçek Abimiz kalp krizi sonucu rahmeti Rahman’a kavuştu.
Samsun’un çok sevilen gönül insanlarından birisiydi Hüseyin Ayçiçek Abi.
Hüseyin Ayçiçek Abimiz öğretmendi, çocukları çok severdi.
Pek tabii ki işini de severek yapardı. Ben Hüseyin Abiyi yıllar önce Cibran sohbetlerinde tanımıştım. Konuşmasını da iyi bilirdi dinlemesini de Hüseyin Abi.
Ümmetin derdini dert edinirdi hep. Bu manada yaptığı fedakarlığı bilen bilir fakat ben burada bunları yazmayı uygun görmüyorum. Genelde edebiyat ve kitaplardan konuşmayı severdi ama beni ziyaretlerinde, benim siyasetçi oluşumdan olsa gerek edebiyatın dışında siyaset de konuşurduk. Siyasi partilerden ziyade ilkeler üzerine konuşurdu.
Siyasetçilerin birinci görevinin,“Adaleti tesis etmek,” olduğunu söylerdi. Ve fakat bazı konularda durumumuzun hiç iyi olmadığından bahseder endişelerini dile getirirdi.
Bunları bana özel anlattığı için ne olduğunu yazmak konusunda kendimde bir hak görmüyorum. Ve derdi ortak derdimizdi, “İmanlı, ahlaklı, sorgulayan, yargılayan, üreten ve adalet duygusu oluşmuş gençler yetiştirmeliyiz,” derdi.
Endülüs Kitapevi’nin isim babası ve kurucusuymuş.
Endülüs Kitapevi sahipleri Hüseyin Ayçiçek Abimizin ismini yaşatmak istiyorlarsa sohbet odasına Hüseyin Ayçiçek ismini verilebilir diye düşünüyorum.
Hep acelesi vardı Hüseyin Abimin.
Ölümünü de aceleye getirdi.
Erken denilebilecek yaşta hayata gözlerini yumdu ve ebedi aleme göçtü.
Biz onu iyi bilirdik, şayet hakkımız var ise helali hoş olsun. Allah (C.C) mekanını cennet eylesin.
Ailesine ve sevenlerine sabırlar versin.
Hüseyin Ayçiçek Abinin başrolünü Dursun Ali Tokel Hocam ile oynadığı, senaryo ve yönetmenliğini Cem Gençoğlu’nun yaptığı, “ZAMANSIZ HAYATLAR” adlı kısa filmi tekrar izledim. O kısa filmdeki rolü gibi kısa sürdü hayatı. O kısa filmdeki rolü gibi bir anda bırakıp gitti bizi ve arkasında hoş bir seda bıraktı sevenlerine.
İnsan biraz düşününce,“Dünya malı için deli gibi çalıştığımız, makam mevki için deli gibi savaştığımız dünya işte bu,” diyor kendi kendine.
Herkes vakti gelince bırakıp gidiyor. Hem de hiçbir şey götürülemiyor. Bugün varız yarın yok olacağız. Oysa rahat bir şekilde aldığımız nefes bile çok büyük bir nimet değil mi? Ve fakat maalesef bu nimetin şükrünü ve kıymetini bilemiyoruz.
Dünyaya niye geldiğimizi unutuyoruz bazen. Olanın kıymetini bilip, kimseyi kırmadan, arkasından “İyi bir insandı,” dedirterek hoş bir seda bırakmak kafi gelmeli insana.
Tıpkı güzel insan Hüseyin Ayçiçek Abim gibi...