Uzun tatil çok uzun, bu Milletvekilleri bu kadar uzun tatili hak etmiyor..22 Haziran seçimlerinin ardından hemen tatile girmişti TBMM üyeleri..bana göre uzunca tatil yapıyorlar, bu tatilleri ilkokul, ortaokul veya lise öğrencileri gibi üç ay olacağına bir ay tatil ile yetinmeliler. Milletvekilleri, kendi seçim bölgelerinde o bir aylık dönemde gezsin, yeter ama üç aylık tatil ülkemiz için bana göre baya bir lüks oluyor. Neyse toplandılar..
TBMM’nin DTP’li milletvekillerinin de yemin etmesi ile yeni yasama faaliyetlerine başlaması bana umut verdi. Bu meclis, herhalde cumhuriyet tarihimizin en fazla konuşulacak ve tarihe geçecek icraatlarını gerçekleştirecek bir meclis olacak, bana öyle geliyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açılış konuşmasını baştan sona nefes almadan izledim ama hemen ardından MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu konuşmayı “vasat” olarak değerlendirmesini anlayamadım. Ya önceden böyle bir tutum için karar almışlardı yoksa konuşma daha haber bültenlerine düşmeden MHP liderinin “vasat” nitelemesini yadırgadım.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP milletvekillerinin TBMM’deki açılış öncesi meclis bahçesinden çeşitli tv kanallarından yorumlarını izledim, gerçekten iyi bir muhalefet ortaya koyacaklarının kararlılığını gördüm. Buna sevindim. Çünkü, demokratik ülkelerde iktidarları çalıştıran aslında muhalefettir ve öylede olması gerekir. İktidar, “nasılsa biz iş yapıyoruz, nasılsa muhalefet bizim hızımıza yetişemiyor” rehaveti içinde olmayacak ve daha diri ve daha dikkatli ve de eskisinden daha kararlı ve etkili bir çalışma ortaya koyacak. Bunu da iktidar milletvekillerinin yorumlarından anlıyorum. Bu meclis, tarihe geçecek bir meclis olacak. Neresinden bakarsam bakayım, ben öyle algıladım. Umarım da yanılmam ve bu meclis, yeni bir ilk sivil Anayasa yapabilen bir meclis olarak tarihteki yerini alır.
DTP Milletvekillerine gelince benim dikkatimi Leyla Zana’nın yemini yaparken ki dilinin sürçmesi çekti. “Türkiye milleti” dedi evet, “türk milleti” yerine ama bana kalırsa zaten Türk milletinden de kasıt Türkiye Milleti olduğuna göre sorun olacak bir konu değil. Ama DTP milletvekillerinin gerçekten TBMM’nin üyeleri olduklarını gönülden dile getirmeleri, onların aslında bizim Milletvekillerimiz olduğunu da hissettirdi. Yani sanki bu ülkede mesela biz Trabzonluyuz diye bir sıkıntımız ya da sorunumuz varsa ilada salt Trabzon milletvekillerine gidecekmişiz gibi bir algımız var, bu yanlış bana göre. TBMM’deki isterse istanbul’un en sosyetik Milletvekili olsun o da benim bir milletvekilim ve ben sorunumu fırsatını bulursam ona da aktarabilmeliyim. Yani TBMM’nin her üyesi, bu ülkenin dört bir yanındaki vatandaşında milletvekilidir. DTP Milletvekilleri de sanki salt Doğu ve Güneydoğu Anadolu Milletvekilleriymiş gibi bir algı oluşturdu. DTP’li vekillere bir şey söyleyeceksem benimde illa kürt olmam gerekmiyor, onlarda beni kürt olmadığım için dinlememezlik ya da muhatap almama konumunda olmamalılar. TBMM açılırken yapılan yeminlerden DTP li milletvekillerinden de ben bu elektriği aldım ve onlarda gerçekten Demokrasiye inanmış birer insanlar olarak görevlerini yaptılar.
Şimdi bazı gazeteciler gibi illa da TBMM’nin kulislerinde var olmak gerekmiyor. Nasılsa her şey TRT3’ten canlı olarak yayınlanıyor. Siz o yayınlardan veya TV’lerden yapılan canlı yayınlardaki yorumlardan hangi partinin hangi politikayı izleyeceğini ya da gelecekte neleri nasıl yapacaklarına dair fikirleri verebiliyorlar. Gel gelelim TBMM’nin yeni başkanı Cemil Çiçek’e..TBMM’nin açılışı öncesi ortaya koyduğu sağduyulu ve akil adam rolündeki tavrı ile TBMM’nin daha önceki başkanlarından farklı olacağını ortaya koymuş oldu. Cemil Çiçek, yeni bir sivil Anayasa yapacak meclisin adeta “Hint kumaşı” değerindeki bir isimdir. Bir tecrübe, bir deneyim, bir kütüphane, bir arşiv değerindeki siyasal kimliği ile günümüze kadar başarılı politik çizgisiyle ortaya koymuş ve ispat etmiştir. Bu dönemde Cemil Çiçek’in TBMM başkanı olmasını bir şans yeni ve sivil bir Anayasa’nın yapılacak olmasındaki en önemli faktör olarak görüyorum ve bunun için bu meclisten de umutluyum ve tabiî ki de böyle bir meclisin ülkesinde olmaktan mutluluk duyuyorum.
Bizim İsmail
Cep telefonuma durmadan mesajlar geliyor. Reklamlardır diyorum bakıyorum olur olmaz yerde sık sık mesaj gelince huylanıyorum . sevmem öyle mesaj gibi şeyler. Gelen mesaja bakıyorum, Ayvadereliler Derneği’nden gelmiş. Kanal 7’deki “gönülden sesler” adlı yarışma proğramında finale kalan Araklı’nın Ayvadere (Aho) köyünden olan ve kısaca İsmail Efendi olarak bilinen ve sevilen İsmail Ramazanoğlu’nun torunu İsmail, için “107 yazıp 2353”e mesaj atın, destek olun diyor. Babası Hasan’ı tanırım severim de, hele Hasan’ın babasını cümle alemden çok severim, İsmail efendi, gerçekten tanıdığım her zaman eli öpülesi ve duası alınası hocalardandır. Ben aslında hocaları sevmem ama İsmail efendiyi severim çünkü İsmail efendi, babamın arkadaşı olmasından değil sadece gerçekten Hocadır, ondan severim. Hakkında bir tek kem söz duymadığım gibi vaazlarında da, cenaze namazlarında da cemaatı bıktıran ya da “yeter be hoca” dedirten insan değildir. Ölçüsü, sohbeti İslam nasıl emrediyorsa aynen, şeker gibi bir insandır. Onun torunu, bizim de yeğenimizdir dedik oy verdik. Hele Mahmut amcam var yanımda, bir heyecan ki sormayın, ilk önce İstanbul’daki hanımına, ardından tüm çocuklarına, yetmedi ne kadar tanıdıkları varsa hepsine birden arayarak ilada İsmail’e oy verdirmek için az didinmedi.
Dedesi İsmail efendinin adı ile yarışan İsmail daha 12 yaşında ve diğer finale kalan yarışmacılar kendinden hep büyükler. İbrahim gözlerinden engelli bir insan o da şeker gibi tabi, bir de Osman var yarışmada, sıradan bir Niyazi işte. Ama ömer ve İsmail var. Finale dört kişi kalmışlar ve bunlarda jurinin oyları yüzde 40 etkili olurken verilen mesajlar da yüzde 60 etkili olacak sonuçlarda. Kanal 7 de, baya bir reklam kuşağı ile tam bir fırsat yakalamışcasına izleyenleri bıktıran reklam kuşakları ile bu yarışmanın meyvelerini toplamış oluyor, toplasında lafım yok. Neyse finalde 109 Ömer birinci oldu, bizim İsmail de ikinciliği aldı. Ama yarışma sonuçları açıklanmasının hemen ardından birinci olan Ömer, kendisinin arabası olmamasına rağmen kazandığı son model otomobilini Somali’ye bağışlayınca ne yalan söyleyeyim gözlerimden yaş geldi, hanım görmesin diye gizlemeye çalıştım. Baktım, Juri’deki Uğur Aslan’da ağlıyor. “helal be koçum” dedim, hoşuma gitti. O Ömer’i tebrik ediyorum, gözlerinden öpüyorum, anasına ve babasına, öyle bir evlat yetiştirdikleri için teşekkür ediyorum. Basit belki ama çok güzel hareketler bunlar dedirtmiyor mu? Kalın sağlıcakla..