,

Bu nasıl Müslümanlık?

 M. Kemal AYÇİÇEK – 30 Haziran 2014 

Her taraftan silah sesleri geliyor. Akşam ezanları yeni okunmuş, hava kararıyor ama silah sesleri arttıkça artıyor. Bir sağ taraftan bir sol taraftan bir karşı taraftan derken her yerden müthiş silah sesi geliyor. Düğündür diyorum herhalde ama günlerden de Cumartesi. Cumartesi günü hem sadece düğün salonlarının olduğu yerden değil bu silah sesleri, Kara dere vadisinden de Yanbolu vadisinden de geliyor. Her düğün sahibinin böylesine aynı anda anlaşmış olmaları da mümkün değil hem diyorum. Bir gariplik var ama hala çözemiyorum, bir çatışma mıdır diyorum sonra aklım başıma geliyor. Bu olay ne düğün ne de çatışma değilmiş meğer bizimkiler yani Karadenizliler, mübarek Ramazan ayını karşılıyormuş, tüm o silah sesleri yatsı ezanına kadar da sürdü zaten!

Hava çok güzel, Ay’ı aradım, Batı’ya doğru baktım kendimce, göremedim tabi. Annem, Ay gökyüzünde göründüğün de onun kaç günlük ay olduğunu söylerdi. Bir kaç gün sonra da biz de Ay’ı görürüz ama benim anlamakta zorlandığım, onca teknolojiye rağmen şu İslam ülkeleri diye geçen 62 ülke var ama hala Ramazan ayı aynı günde başlayamıyor. Bu nasıl Müslümanlık diye insan sormadan edemiyor öyle değil mi? İslam ülkeleri, nüfusun yarıdan fazlasının Müslüman olduğu ülkeler, İslam'ın resmi din olduğu ülkeler ya da en yaygın dinin İslam olduğu ülkeleri tanımlar. Bayraklarında genellikle hilal ve yıldız figürü bulunur. Bugün İslam ülkelerinin tek çatı altında toplandığı tek kurum İslam Konferansı Örgütü'dür. CHP ve MHP’nin Cumhurbaşkanı çatı adayı  Ekmeleddin İhsanoğlu’da İslam İşbirliği Teşkilatı Genel sekreterliği yaptıydı, sahi mesela o bile neden böylesi bir dini vecibe için tüm Müslüman ülkelerin ittifak edebileceği bir adım atamadı veya atmadı?

Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Bangladeş, Batı Sahra, Benin, Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna-Hersek, Brunei, Burkina Faso, Cezayir, Cibuti, Çad, Eritre, Endonezya, Fas, Fildişi Sahili, Filistin, Gabon, Gambiya, Gine, Gine-Bissau, Guyana, Irak, İran, Kamerun, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Komorlar, Kuveyt, Lübnan, Libya, Makedonya, Maldivler, Malezya, Mali, Mısır, Moritanya, Mozambik, Nijer, Nijerya, Özbekistan, Pakistan, Senegal, Sierra Leone, Somali, Sudan, Surinam, Suriye, Suudi Arabistan, Tacikistan, Togo, Tunus, Türkiye, Türkmenistan, Uganda, Umman, Ürdün, Yemen hepsi birer Müslüman ülke ama yine Ramazan ayına biz bir gün önce başladık. Buna göre Ramazan Bayramını da haliyle biz bir gün önceden kutlamış olacağız. Bu kadar Müslüman ülke neden bir araya gelip, hem de somut olarak eldeki cihazlarla Ay’ın durumunu tespit edip de aynı anda oruca başlayıp, bayramı da birlikte yapmıyoruz? Başka dinlerin ya da hiçbir dini olmayan insanlar, yani Dünya’daki İslam dışındaki tüm milletler, bu duruma bakıp da “Şu Müslümanların haline bak, daha aynı ibadeti bile aynı günde başlayıp bitiremiyorlar, bunların bu Dünya’da iki yakası bir araya gelebilir mi?” diye sorsalar, haksızlar mı?

Oysa Ramazan, çocukluktan başlayıp hep sevdiğimiz bir ibadettir. Çocukken sahura kalkmanın zevkini Dünya’da hiçbir şeye değişemezdim. Ağabeyimden pek fırsat kalmasa da sahurdaki kuymağın dibini yemek için sırf kalkardım sahura ama anneme ne tembihler ederdim ağabeyimden gizli. Annem de kırmazdı beni, kaldırırdı sahur yemeklerine. Sonra öğlene kadar oruç tutardık, dedem “yeter bu kadar sizin orucunuz, öğle yemeğinizi yiyebilirsiniz” derdi. Biz orucu çocukken öğlene kadar tutardık, sonra akşam iftar sofrasına yine oruç tutanlarla birlikte oturur, akşam ezanını beklerdik. Şimdinin çocukları için bugün böyle mi bilmiyorum. Yeğenim Bilgehan, Lüleburgaz’da babasıyla teravih namazına gitmiş, 33 rekat namaz kılmış, gıkını çıkarmamış. Biz de teravihlere giderdik ama bizim için Ramazan gerçek bir eğlence ve şenlik ayı olurdu. Şimdi bir bakıyorsunuz gecenin sahurun da belediye hoparlöründen salalar okunuyor! Cami de okunan salalar yetmiyormuş gibi bir de belediyelerin anonslarını yaptıkları hoparlörlerden sala veya ezan okunması ister istemez insanı rahatsız ediyor! Tamam eğlence olsun ama insanlara işkence olmasın Ramazan ayı, yani işin suyunu çıkarmanın ne alemi var? Üstelik camiden gelen ezan veya salalar rahatlıkla duyulabilirken bir de belediyenin ekosu verilmiş yayınlarına insanın sabredesi ve saygı duyası gelmiyor. İbadetin ölçüsünün kaçırılması da o ibadete olan saygıyı azaltıyor, bunu yönetici konumunda olan insanlar bilmiyorlar mı?

Din alimi değiliz tabi bize belki bu konularda yazmak bile düşmez ama insan yine de yazmadan edemiyor. Bir bakıyorsunuz aynı dinin mensubu olduklarını iddia edenler, bir elinde silah bir başkasını boğazlarken “Allahu ekber” diyor, diğeri şehit oluyorum diye “Allahu ekber” diyor, bu nasıl bir insanlık, bu nasıl bir Müslümanlık? Bu insanları eğiten, bu insanları yönlendiren bu insanları etkileyen insanlar bu dinden ne anlıyorlar? Buna İslam ülkesi denilen ülkelerin yöneticileri bir çözüm getiremiyor mu? Aynı dinin mensubu insanlar, nasıl olur da birbirlerine silah çekerler? İslam ülkelerinin yöneticileri, aynaya bakmalı ve Dünya’da kan akan tüm Müslüman ülkelerdeki çatışmaları elbirliği ile durdurmalı. Aynı inancın sahipleri, farklı inançlara sahip olan ülkelerde dahil yeryüzünde bir tek insanın hayatını kaybetmemesi için işbirliği yapmalı. Gerekçesi ne olursa olsun hiçbir yerde başta Müslüman ülkeler olmak üzere silahlar susmalı, susturulmalı. Müslümanların birbirlerini katlettiği bir Dünya’da siz yaptığınız ibadetten zevk alabiliyor musunuz? Böyle bir Dünya’da hangi birimizin yaptığı ibadet, gerçekten ibadet kabul edilebilir ki! İftar ve sahur derken her tarafta insan kanı akıyor ve bizler sadece seyredip, ibadet yaptığımız sanıyoruz! Kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE