M. Kemal AYÇİÇEK – 9 Şubat 2009
Son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz bu “Encümen-i Danış”, aslında çok basit ifadeyle “ülke ihtiyar heyeti” gibi bir şey galiba. Galiba diyorum çünkü, bugün ki işlevi, bana sanki “köy odası” veya “köy ihtiyar heyeti” gibi faaliyetlerini anımsatıyor.
Normal bildiğiniz köy odalarından söz ediyorum. Şimdilerde de var mesela Bayburt’ta hem de il merkezinde bu tarz odalar. Bu güzel bir gelenek aslında. Ben Bayburt’un bir köyü Pamuktaş’ta giderdim bu köy odalarına. Köylülerin özellikle de kış mevsimlerinde yolların kapalı olduğu ve o köyün Dünya ile ilişkisinin kesildiği yılları hele bir düşünün, işte o zamanlar köylülerin “meşveret meclisleri” olurdu bu odalar. Önemsenen konular ele alınır, değerlendirilir ve de karara bağlanırdı. Köydeki insanların herhangi bir fikri veya faaliyeti olacaksa işte o fikir bu odalarda pişer ve sonra da alınan kararlar, köy muhtarına iletilirdi. Bunlar sözlü olduğu kadar yazılı da yapılırdı. Orası köy odasıydı. Amacı da, köyde huzurlu bir barış ortamında herkesin mutlu olabileceği bir köy inşası idi.
Kim evlenecekse bunun ilanından tutun, köyde vefat edenlerin taziyelerine varıncaya kadar, hatta cenazede dağıtılacak yumurtalı akide şekerine varıncaya kadar, tabuta gireceklerin, mezarı kimin kazacağına hatta cenaze gömülürken kimlerin kazma ve kimlerin kürek getireceklerine varıncaya kadar ayrıntılı bir görev dağılımının yapıldığı yer işte o köy odalarıydı. Bayburt’tan kardeşimi evlendirdiğimiz de de düğün alayına Bayburt’ta o semtteki mahalle odasında ikramda bulunuldu. Bu gelenek güzel ve çok da olumlu bulduğum ve de olmasını hep istediğim de bir kültürdür. Keşke tüm ülkemizde bu gelenek sürdürülebilse. Bu köy odasından yola çıkarak “Encümen-i Danış”ın da temel maksadının ülkenin gelişimi ve Dünya’daki devletler arasında iyi bir yere gelebilmesi için oluşturulmuş faaliyet kolu gibi algılanması iyi olurdu.
Sultan Abdülmecid Han’ın 18 Temmuz 1851’de kurulmasını istediği ve o dönemde de resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe koyulan bu Encümen-i Danış geleneği’n de otuz tane harici azaya yer veriliyor. “ilk Türk Akademisi” olarak görülüyor ve elbette belli kuralları oluyor bu kurulun. Öğrenin ders kitaplarının basımından yabancı ülkelerle yapılan yazışmalara hatta “Kavaid-i Osmaniye” nin hazırlanmasına bu meclis karar veriyor. “Danışan yanılmaz” diye bir söz vardır, elbette “meşveret” çok önemli bir müessesedir.Bu açıdan da günümüzde Devlet tecrübesi olmuş çok mümtaz şahsiyetlerin “Encümen-i Danış” gibi bir mecliste fikirlerin oluşması ve bunların ilgili makamlara iletilmesi, Devlet’in ala menfaatlerine aykırı düşünülemez. Ama, Abdülmecid han’ın döneminde değiliz artık öyle değil mi?
Hem belki amaç aynı o dönemdeki kadar ulvidir ama bugün deşifre olan Encümen-i Danış’ta yer alan çok mümtaz insanlarda toplumun tümünün benimsediği değer yargılarını paylaşmama gibi zaaflarıyla öne çıkmış insanlardan oluşunca durum değişiyor. Kim, şuan ki başkan Necmettin Karaduman’ın bu ülkeyi sevmeme gibi bir niyeti olabileceğini veya vatandaşın değer yargılarını tümüyle paylaşan biri olduğunu iddia edebilir ki? Oysa Osmanlı devrindeki bu meclis, ilim ve irfanda öncüdür. İsim benzerliği hariç, ilgilenilen alanlar veya ifşa edildiği şekliyle “Encümen-i Danış” pek de kurulduğu devirdeki adla bağdaşır hizmetten yoksun gibidir.
Sabah’tan Engin Ardıç, tutturmuş “illa da ne karar aldınız açıklayın” diyor. Star’da Ahmet Kekeç, “Demirel’e bilgi verdiniz de niye Erbakan’a, Erdoğan’a ve Gül’e kararlarınızı vermediniz?” diye ısrarla soruyor. Halbuki ne gerek var ısrar edecek, hem olayı böylesine bir takım vehimlerle lanse etmeye hacet var mı? Bence yok. Neden yok diyenleriniz olabilir; bende derim ki bu ülkede bir takım “meraklı melahatlar” olabilir ama vatandaş, Devlet’in ne yapacağını yine Devlet’in iyi bildiğine inanır ve devletine teslimdir. Vatandaş, Devleti için meraklı melahat pozisyonlarında olmayı hiç sevmedi ve sevmezde ama o ısrarlar, tabi mecrasından çıkarılmış ve de maksatlı bir takım hareketlerle anılır olunca ister istemez ısrarcılar doğurmuştur. Vatandaş, o ısrarcıların soruları ve irdelemeleri sonucu bu ülkede gerçekte ne olup bittiğinin farkına varacaktır. Yoksa adamlar, “Encümen-i Danış” üzerinden isim yapma peşinde değillerdir.
Gel gelelim, bu ülkede yıllardan beri parti kapatmalarından tutun siyasi cinayetlere, suikastlara, bombalama eylemlerine hatta terör eylemlerine varıncaya kadar faili meçhullerinde yaşandığı bir ülke burası. Hem de bırakın resmi kurum ve kuruluşlarımızı bir de “Encümen-i Danış” gibi her birerinde Devlet tecrübesi birer anıtsallık arz eden büyüklerimiz olduğu halde. Nerde Fırat’ta kaybolacak bir koyunun hesabının sorulacağı Devlet adamları? Nerde bu güne dek mazlumların haklarının korunacağına yemin eden tecrübe abideleri? Bu milleti yıllardır “lafla peynir gemisi yürütenler” nerede şimdi? Kulakları çınlasınlar! Kalın sağlıcakla.
Not: Bu yazım aynı zaman da www.karadenizolay.com , www.kuzeyhaber.com ve Trabzon’da yayın yapan Hizmet Gazetesi’nde yayınlanmaktadır.