,

Fiskobirlik'in Fiskomar cezası

M. Kemal AYÇİÇEK – 21 Aralık 2009 
Hasan amca eşiyle, oğluyla, kızlarıyla gecesini gündüzüne katıp çalışıyorlardı. Hatırladıklarım, ifterlikleri, meşeleri ham kazıyorlardı. Ellerindeki kazmalar, o zaman benim boyumun yarısı kadardı nerdeyse.ham kazmaları. Tahraları vardı ellerinde. Önce onlarla ham kazınacak yerlerin dikenini vurup, girişiyorlardı ham kazmaya. Gün öyle şimdi ki gibi sekiz saat çalışma mantığına dayanmıyor, sabah ezanından akşam ezanına kadar sürüyordu.
Köyden birileri Almanya’ya işçi yazılmak için katiplere hediyeler verirken, “Almanya acı vatan” diye türkülerin çağrıldığı o dönemlerde, onlar baba yadigarı  işlenmemiş arazilerini tımar edip, habire fındıklık yapabilmek için ham (Ham toprağın işlenmesi)kazıyorlardı. Şimdilerde pek kalmadı işlenmemiş ham araziler ama bilenler bilir, ham kazmanın ne kadar ağır bir üş olduğunu. Şimdiki gibi alet edevatta gelişmemiş, makine parkları oluşmamış, demircilerde özenle yapılan ham kazmalarıyla sabahtan akşama kadar toprak kazınırdı. 
Bir dönümlük arazi düşünün öyle kolay kolay ıslah edilemez ve aylarca çalışılır, ter dökülürdü. Araziler dik ve yamaç olunca da düz ovalarda tek tük de olsa görülen traktörlerin sadece sözü edilirdi. Bir aile, günde sekiz ocaklık yer açabilse bunu büyük bir kazanç sayardı. Hasan amca, gençliğini o ham arazileri ıslah etmekle geçirdi. O arazilerinden elde ettiği fındık yıl oldu bir ton, yıl oldu taş çatlasa bir buçuk tonu geçmedi. O fındığını Fiskobirlik’e verdi. Tüccara güvenmedi, fındığını hep “Devlet” dedi, “Fiskobirlik’e “ verdi. Fiskobirlik’e fındık vermek zaman oldu şölen oldu, zaman oldu sıkıntı. Gün almak bile sevinç kaynağı oldu, fındık vereceği gün araba tuttu, Fiskobirlik kapısına gecenin bir vakti indirdi fındığını, fındığının başında nöbet tuttu. Ama yine aynı gün veremedi fındığını, sıkıntı etti, geceledi Fiskobirlik kapılarında. 
Sıra hasan amcaya geldi, fındık çuvallarından randımanlık fındık alındığında, kendini sınava girmiş bir çocuk gibi hissetti hep, ne kadar fire vereceğini düşündü, kurumuş mu kurumamış mı tam bilemedi, “Devletin ölçüsü neydi” diye, kendinden önce fındık verenlerden edindiği bilgilerle kendini hazırladı randıman sınavına. Nihayet alındı fındığı bu sefer, fındığındaki randımana denk gelen yağlı fındığı taktı kafasına. Sadece fındığın fidesinden değil, onun seyreklenmesine, gübresinden, toplanmasına, toplandıktan sonra harmanlanmasına, havanın güneşinden yağmur altında kalmasına, den olmuş fındığın tek seçiminden kurutulup çuvallanmasına değin her aşamasında itina göstermesi yetmiyordu işte, o randıman günü, hep önceki aşamalarda Hasan amcanın fındık verdiği gün bitecek çileleriydi. Kolay değildi elbette o stres ve sıkıntı ona yetiyordu. Fındığını verince de “oh, çok şükür “diye rahatlıyordu ama emeğinin karşılığı, o Fiskobirlik’e verdiği ürünün parasını da bir alabilse mutlu olacaktı ama olmuyordu işte.
Fiskomar rezaleti..
Fiskobirlik, fındık üreticilerine aldığı ürünün bedelini kimi zaman fazla uzatmadan verdiği de oluyordu ama alacağını ne zaman alacağını bilememek, Hasan amcanın çocuklarına verdiği sözleri de aksatıyordu. Her şey o fındık parasına, verilen ürünün bedelinin alınmasına bağlı çünkü. Hasan amca derdini pek açan insan değildir, kendine saklardı hep ama telefonla aradı bir gün, “Trabzon’da Fiskomar’dayım, biraz elimde kumanya var, beni alır mısın” dedi. Gittim aldım. Fiskomar, Fiskobirlik’in parakende satış mağazalar zincirlerinin adı. Fiskobirlik, fındık aldığı üreticilere ürün bedeli yerine bu Fiskomar mağazalarından kumanya veriyormuş, Sürmene’deki mağazasından 100  liraya kadar kumanya verirken Trabzon’daki mağazasından 200 liralık kumanya verince Hasan amca Trabzon’dan kumanya almış. Fiskobirlik’ten 200 lira tahsil edebilmek için. Ne kadar alacağın var dedim, “toplam 5 bin lira” dedi. “Ne zamandan beri ürün bedelini alamıyorsun” dedim. 2006 yılından beri alacaklı olduğunu söylüyor. Fiskomarlardan alış veriş yapmanın da tabi belli şartları varmış, her ay sadece 100 liralık alış veriş yapabiliyorsun. O da verilen aynı ürünler, serbest piyasadakinden pahalı. Kısaca hasan amca, Fiskobirlik’teki alacağını tahsil edebilmek için bin bir çileyle evine kumanya alabiliyor. Fiskobirlik’ten alacağını tahsil edemeyince mecburen bu şekilde pahalıda olsa güya alacağını tahsil etmeye çabalıyor. Aynı Hasan amcanın elektrik,su, telefon, sağlık gibi temel giderlerinden tutun siz oğlunun yaptığı işe, tornunun harçlık istediğindeki boyun büküklüğüne varın gerisini siz düşünün!
Onca koşturmalar, onca emeklemeler, onca ham kazmalarına yanıyor için için Hasan amca. “şimdiki aklım olsaydı” diyor, “böyle olacağını bilseydim” diyor, eşinin rahatsızlığında bile borç arayıp, bulamadığından yakınıyor. Kim bilir kaç Hasan amca var Fiskobirlik’ten alacaklı ve Fiskomar kapılarında çile çeken. İyi ama tüm bu sıkıntılara sebep olanlar yok mu? Kim onlar?  Hasan amcanın tek güvencesi olan “Devlet”, bu sorunların farkında değil mi? Bilmiyor mu onca insanın sıkıntısını? Yıllardır alacağını tahsil edemeyen bu vatandaş Hasan amcanın alacağı paraya karşı bulduğu borca ödediği Faizi düşünen var mı? 
Bir kirli döngünün içine çekilmiş Hasan amcayı batağa çekenler, kimseye hesap vermeyecek mi? Hasan amcanın borcunu zamanında ödemeyen Fiskobirlik, Hasan amcanın alacağına , “afedersin, senin borcunu zamanında ödeyemedik, al sana şu kadar faiz” diyecek mi? Herkes karının peşinde koşuştururken, bu sessiz çoğunluğun “hak”kını arayacak bir vekil, bir müdür, veya bir Birlik var mı? Nerde acaba? Hasan amca şimdi hastaneye kaldırılmış, orada yaşam mücadelesi veriyor şimdilik, ömrü olursa alacak Fiskobirlik’ten alacağını..Ha az daha unutuyordum, Hasan amcanın hepinize selamı var, “afiyette olsunlar” diyor! Kalın sağlıcakla.. 
YORUM EKLE