,

Güle güle Rahşan başkan!


M. Kemal AYÇİÇEK – 18 Ocak 2020


Tam otuz beş yıl öncesiydi.
Çok eski bir araba ile yollara düşmüş, eşi yasaklı (Bülent Ecevit) olduğu için yeni kurduğu Demokratik Sol Parti’nin (DSP) adını duyurmak için yanındaki beş kişi ile Çaykara’ya gidiyordu.
O dönemler, muhabirlikte yeniyim. Siyasetçilerle seçim gezilerine filan hiç çıkmamışım ama bu ikinci siyasi liderdi birlikte olduğum.
Yine yasaklı olduğu için o dönem (Necmettin Erbakan)ekibinin kurduğu Refah Partisi lideri Ahmet Tekdal ile Trabzon Maçka ilçesindeki salon toplantısına katılmıştım. Salon da belki on kişi vardı sadece ve zaten o zaman muhabir olarak yazdıklarımızın gazetede yer alması mümkün değildi!

Milliyet Gazetesi muhabiri olarak izliyordum liderleri ama bunlar bana büronun verdiği görevler değil benim muhabir olarak, belki bir şey çıkar zihniyeti ile izlediğim liderlerdi. İlki Refah Partisi Genel başkanı Ahmet Tekdal, ikincisi ise Demokratik Sol Parti lideri Rahşan Ecevit’ti.

Dedim ya yeni muhabiriz, hangi lider çalıştığım gazete de ne kadar gündem olur, bunların hesabını yapmıyordum. Sadece, belki bir şey çıkar diye bir ümitle gidiyordum bu gezilere.

Şu vardı;
“Toplumun her kesimini ezip geçen, temel insan haklarının askıya alındığı, birçok davanın açıldığı, sayısız idam kararının verildiği ve uygulandığı 12 Eylül darbesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Bayrak Harekâtı” adı verilen müdahalesi ile başladı. Darbenin gece 03.00'te ilanından sonra aynı gün sabah saat 05.30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a Genelkurmay Başkanı Evren tarafından birer tebliğ gönderildi. Tüm tebliğlerde, "TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz" ifadesi kullanıldı, liderlere gidecekleri adresler de belirtiliyordu.




Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel için Hamzaköy Gelibolu adresi belirtilirken, Necmettin Erbakan'a ise Uzunada İzmir adres olarak gösterildi. Ecevit ve Demirel eşleriyle birlikte aynı uçakla Hamzakoy'a götürüldü. Yaklaşık bir ay boyunca, 11 Ekim 1980'e kadar burada kaldılar. Necmettin Erbakan ise aynı gün uçakla Uzunada'ya götürüldü. Alparslan Türkeş evinde bulunamadığı için Milli Güvenlik Konseyi, 13 Eylül'de bir bildiri ile teslim olmaması halinde suçlu duruma düşeceğini belirtti. Bunun üzerine Türkeş 14 Eylül'de Ankara Merkez Komutanlığı'na teslim oldu ve Uzunada'ya gönderildi. Sivil iktidarın alaşağı edilmesinin ardından Türkiye özgürlükler ve temel hakların askıya alındığı bir ülke haline getirilmişti.”


Toplum da karşılığı olan geçmişin siyasi liderlerine siyaset yasağı getirildiği için o liderlerin arka planda olduğu yeni siyasi partiler kuruluyor ve o partiler, yeni yeni sahaya iniyorlardı. Öyle bir dönemi düşünün..


Ahmet Tekdal’ın Trabzon gezisini haber almış, il başkanının kırmızı bir Toros taksisi ile Trabzon Maçka’ya gitmiş, salon konuşmasına katılıp, tekrar birlikte Trabzon’a dönmüştük. Beş kişiydik. Maçka da ki salon toplantısın da da on kişi ya vardı veya yoktu işte!


Eee bir muhabir, Refah Partisi liderini izler de Demokratik Sol Parti kurucusu hem de bir bayan liderle geziye çıkmaz mı? O dönem DSP Trabzon il başkanı, gariban ve yoksul biri zaten ve Genel Başkan Rahşan Ecevit ile Çaykara’ya gidiyoruz.


Eski bir minibüs değil, yarım otobüslerden biri içerisin de de beş veya altı kişiyiz. Rahşan hanım, Çaykara’da yapacağı konuşmaya hazırlanıyor. Pek konuşamıyoruz. Notlarını karıştırmayı bıraktı, sonra bana döndü.

Başladık sohbete ama bu sohbet, öyle siyasi değil. Onun merakı, beni muhabir olarak DSP Lideri ile bir geziye gönderen merkezi arıyordu! Yok dedim, ben büromun haberi olmadan sizin gezinizi izlemek istedim.


Ne yalan söyleyeyim, herkesin sus pus olduğu bir dönem de hem de zayıf ,yaşlı bir bayan insanlara bir şeyler anlatmak için yollara düşmüş, Çaykara’ya gidiyorsa bende onunla giderim, sırf onun o hırsı, sırf onun o mücadelesini belki haberlerimle aktarırım bu topluma diye gittim. O demir gibi yüreği olan bir bayan siyasi lider, Türkiye’de pek görülmemiş bir mücadele için yollardaydı ve bana göre çok saygındı.O gün ki Çaykara mitingi(!)nde de anonsunu mikrofondan yapmıştım!


Çaykara’ya çıktık, o gün Çaykara’nın hafta günüydü zaten ama alanda yirmi- otuz kişi vardı yoktu, bizim o zamanlar mekanik fotoğraf makinalarımız var, bugün ki gibi dijital ve teknoloji yok. O zamanlar siyah beyaz fotoğraflar var ve o fotoğrafları elde etmek için de filmler yıkanıyor, kurutuluyor ve tab edilip fotoğrafa dönüştürülüyor.


Çektiğim fotoğraflar, banyo hatası yüzünden tab edilemiyor!Yeni kurulmuş partiler olduklarından da onlara o dönem de gazeteler de zaten yer de verilmiyor. Ben haberlerimi yazdıydım ama maalesef, çalıştığım Milliyet Gazetesi’n de bunlara yer verilmemişti.


O gün Rahşan Ecevit ile tam beş saat birlikte olmuştuk. Bir parti lideri değil de sanki yeni bir yuva kurmuş kuş naifliğin de bir yürek, insanlara temkinli, biraz çekingen ve ama anlamaya çalışan gözlerle içtenlikle bakan bir lider!


Yıllar sonra DSP lideri Bülent Ecevit, bir konuşmasın da eşinin o zor günlerini şöyle anlatır;

“DSP 14 Kasım 1985’te kuruldu. 12 Eylül döneminde de yoğun bir demokrasi mücadelesi verdik. Mücadelenin güçlüklerini göze alamayanlarla yollarımız ayrıldı ve DSP’yi kurduk. Ben o sırada yasaklıydım. Partinin kuruluşuna RAHŞAN ECEVİT öncülük etti. Çok zor koşullarda Genel Başkanlığı üstlendi. Rahşan Ecevit’in, kurucusu olduğu KÖYLÜ DERNEKLERİ’nden gelen örgütlenme deneyimi vardı. O deneyimini DSP’ye aktardı. Paramız yoktu… Fazla bir desteğimiz de yoktu. Ama azmimiz vardı. Rahşan Ecevit, iki odalı bir bodrum katında, bir avuç arkadaşıyla göreve başladı. İğneyle kuyu kazarcasına çalışarak, Partinin sağlam bir zeminde güçlenmesine ve doğrultu tutarlılığına ödünsüz özen gösterdi. Bu davranış da, giderek, DSP’ye halkın güvenini kazandırdı”


“Paramız yoktu” diyor ya, tam da orası zaten, o seyahat ettiğimiz yarım otobüsün rengi mavi idi. Başka hiçbir muhabir de yoktu. Zaten o dönemler, bugün ki gibi de muhabir bolluğu yoktu! Rahşan hanımla Trabzon’dan Çaykara’ya gidip, döndük ama bir simit ya da bir çay bile içmedik!


Sonraki yıllarda gittiğimiz siyasi lider gezilerin de en lüks sofralar da da oturduk, en güzel oteller de de ağırlandık! Siyasi liderlerle seçim gezileri, çok renklendi! DSP’nin kurucu genel başkanı O Rahşan Ecevit, şimdi aradan otuz beş yıl geçtikten sonra vefat etmiş! Yani, o 62 yaşındayken eşi siyaseten yasaklı bir lider olduğundan yeni bir parti kurarak, bu ülke de beğenirsiniz beğenmezsiniz ama iktidar olmuş bir partinin temellerini atmıştı!


Düşünün şimdi altmış iki yaşın da bir kadın ve bu ülke de siyaset! Düşünebiliyor musunuz bunun ne demek olduğunu? İşte Rahşan Ecevit, öylesi bir kadındı! Mütevazi bir hanımefendi. Azimli, kararlı ve de akıllı bir Cumhuriyet kadını. Vefatını öğrenince geçmişteki anılarımız adına, ona duyduğum saygı adına bir yazı yazayım istedim. Siyasetçiler de dil vardır, o dili karşılarındaki kitleye göre şekillendirirler ama Rahşan başkan, öyle bir lider değildi. Sahici, doğrucu ve örnek alınacak bir liderdi!





Türk siyasetine büyük hizmetleri olan eski başbakanlarımızdan ve Demokratik Sol Parti’nin Onursal Genel Başkanı Merhum Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’e Allah’tan rahmet, Tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum. Güle güle Rahşan başkan!
 

YORUM EKLE