,

Hasta Trabzonsporlu

 M. Kemal AYÇİÇEK  -  4 Mayıs 2008
 
Herkese sık sık gelen mailler vardır. Kimilerine bakmaz silersiniz ama kimileri vardır ki paylaşılmasını istersiniz. Kaynağıma güvendiğim bir arkadaşımdan gelen mailleri sizlerle de paylaşmak istedim. Politika yazacağıma, yazmamayı yeğliyorum bu hafta da.
 
Türk yönetim politikası
 
Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi. 
Her iki takım da, performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti. 
Büyük gün geldi ve iki takımda kendini hazır hissediyordu. 
Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar. 
Yarış sonrası Türk takımı çok sarsılmıştı. 
Türk Şirket yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi. 
Yapılan araştırmalar, analizler ve uzun çalışmalar sonucu hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi. 
Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu. 
Türk Takımında ise 1 kişi kürek çekiyor, 8 kişi dümeni kullanıyordu. 
9 kişilik Türk takımı Japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı. 
Yeni yapılanma şekli şöyleydi; 
4 dümen müdürü, - 
3 bölgesel dümen müdürü - 
Kürek çekmekle görevli kişinin performansından sorumlu 1 Dümen yöneticisi, 
ve 1 kürek çekme elemanı. 
İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar. 
Tepesi atan Türk şirketi yönetim kurulu hemen harekete geçti. 
Yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu ve müdürlere sorunun çözümüne olan katkılarından dolayı ikramiye verildi..kıssadan hisse..
___________
 
HANIM´INDAN KORKANLAR
Türkiye'nin bir yerinde adamın biri kahveye girer ve oyun oynayanlara hitaben 
“Hop abeler, bi dakka” der: 
- Hanımından gorhanlar ayağa gahsın. 
Herkes ayakta; bir kişi hariç. 
Kahvenin tamamı hayretler içinde. 
Soruyu soran adam, oturan adama yaklaşıp 
“Abe helal olsun be, deliganlı adam mışsın” der: 
- Harbiden sen hanımından korkmaz mısın? 
Adam nefes nefesedir. Heyecanı biraz geçince 
“Yav gardaşım” der: 
- Ele bi laf ettin ki, dizlerim bağı çözüldü, galhamadım!..
____
 
Hasta Trabzonspor’lu
 
Hasta Tranzonspor'lu, gerçekten de hasta olur ve ölüm döşeğine düşer.
Her zaman maçlara birlikte gittiği fanatik arkadaşları ziyaretine giderler. son defa görelim diyerek...
- Allah'ın takdiri... Elden bir şey gelmez ama son bir istediğin varsa bari onu yerine getirelim.. 
- O zaman beni Fenerbahçe’ye üye yapın !..
Herkes birbirine bakar :
- Yav sen doğuştan Trabzonspor'lu değil misin ?.. Ne yapıyorsun sen?!..
Hasta Trabzonsporlunun birden yüzü güler :
- Ülen !.. Bir Trabzonsporlu öleceğine, bir Fenerbahçeli ölsün be !..
(bu yazıda ufacık değişiklik yapıldı)
 
Rize' den M.T. soruyor:
 
"Ben 38 yaşında, kimya öğretmeni bir genç bayanım. Üç ay kadar önce kısmetim açıldı ve iyi niyetli bir gençle tanıştım. Geçen hafta da nişanlandık. Mutluluktan uçuyordum ki dün laboratuarda korkunç bir şey keşfettim. Nişanlımın bana aldığı yüzüğü denemek için civaya attım, ve maalesef yüzdü. Halbuki saf altinin özgül ağırlığı civanınkinden fazla, batması gerekirdi. Demek bana aldığı yüzük saf altın değil, öyleyse sevgisi de saf olamaz. Şimdi ben bu civayı nişanlımın yemeğine koyup bu işi bitirmeyi düşünüyorum, ne dersiniz"? 
Sıkı durun şimdi, işte Güzin Ablanın Cevabı: 
 
"Arsimet'in hayatına her yönüyle vakıf olduğunuz anlaşılıyor. Yalnız yüzey gerilimini hesaba katmamışsınız, civanın yüzey 
gerilimi suyunkinden çok daha fazladır, böylece kendinden ağır cisimleri de kaldirabilir, çünkü o cisim batarken ortaya çıkartacağı yüzey için harcaması gereken enerji, kendi potansiyel enerjisinden fazla olabilir. Ayrıca civanın saf olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar vermeyin derim".
YORUM EKLE