,

Helal, Seçmen de profesyonelleşti

 
M. Kemal AYÇİÇEK – 2 Kasım 2015

 

 

Son yıllarda hep kendi kendime de bazı yazılarım da da “seçmen de profesyonelleşmeli” diyordum ve hamd olsun bu 1 Kasım 2015 genel erken seçimlerinde seçmenlerin profesyonelleştiğini gördüm, mutlu oldum. Neden bunu savunuyordum, tüm partiler, reklam firmalarının profesyonel elemanlarının hazırladığı afişler, söylemler ve materyalleri ile sahaya çıkıyor ve partilerin seçim kampanyalarını yürütüyordu. Oysa vatandaşın, yani seçmenin böyle reklam ajansları yoktu, fısıltı gazeteleri, reklam filmleri, afişler, koca koca posterlerle güya akılları çeliniyordu. İşte tüm bu oyunlara karşı vatandaşın kendisinin profesyonel seçmen olması ile tüm o karşı reklamlara karşı koyabileceğini düşünüyordum. Öyle de oldu. Profesyonel seçmen, ülkenin durumunu gördü ve yönetime yeniden ve tekrardan güçlü bir şekilde el koydu.

 

 

Oyumu her zaman sabah saatlerinde kullanmayı yeğlerdim ama bu sefer son dakikaya kalmaya karar verdim. Bu fikrimi değiştireceğim için değil,  nasılsa oy kullanacağım sandık belli, o zaman diğerleri, benden önceki tüm oy verenler versin ardından bende gider oy veririm. Oy sandıklarındaki oyum bu kez en üstte olsun istedim. Oy kullanmaya giderken annem ve kayın validemi de yanıma aldım, onlarda gezsin istedim. Hep köyde oy kullanıyorlar, başkaca oy verme ortamı görmüyorlar diye düşündüm, başkalarının nasıl oy verdiklerini de görsünler istedim. Tabi sadece oy maksatlı değil, bir yakın dostumuzun eşinin rahatsızlığını vesile yapıp, bir de hasta ziyareti yapsınlar istedim. İyi de oldu, onları oy kullandıktan sonra dostumuzun evine uğurlarken o dostumuzla birlikte sandıkları da izledik. 

 

 

Geç gelenler oldu epeyce, onlar sandıkların saat 17.00’ye kadar açık olacağını zanneden ve kendilerini ona göre ayarlayan tiplerdi, tabi oy kullanamadılar. Hep “tüh, vah vah vah” diye güya üzüntülerini dile getirdiler ama aklı havada tiplerdi besbelli. Öyle siyasetle, patiyle, purtiyle pek işi olmayan keyif ehli insanlar gibi geldiler bana. Araçların önlerinde oturan tiplere bakarak bu yorumu yapabiliyorum tabi, günahı vebali üzerlerine olsun! Günaha ortak olmak istemem, korkarım günahlardan oldum olası zaten! Trabzon’da bizim sandıklar saat 16.oo’da kapanıyordu, onlar 16.30 gibi yoğunlaşmışlardı! Belki de haklılardı, uzun zamandır böylesi saat kısıtlaması ile karşılaşmamıştık! Her neyse onlar oylarını kullanamadılar, zaten hepsi de besbelli AK Partili tiplerdi, onlara da zaten gerek yoktu! Zira sandıklar sayılmaya başlanmış, AK Parti’nin il Başkanı Haydar Revi bile sandık denetlemesine gelmişti, bizde zaten AK Parti’nin Trabzon’daki çok önemli kurmaylarından Seyfullah Kınalı ile birlikteydik. 

 

 

Sandıkları tek tek biliyor, bir önceki seçimde hangi sandıkta hangi partiye ne kadar oy çıktığını kendi adı gibi biliyordu Seyfullah Kınalı, hem Trabzon Büyükşehir Belediyesi Başkan vekili ve hem de üç dönemdir de AK Parti’nin Belediye meclis üyesi ve de imar komisyonu başkanlığını yapıyordu. Hangi sandığa gidiyorsak, kafasını sallıyordu. Bense ilk defa sandık sayımlarında sandıkları dolaşıyorum, hangi parti ne kadar önde bilmem daha çok onun tavırlarına bakıyorum. Bir sandık sonucu çıkıyor, “Burada bir önceki seçimde MHP çok güçlüydü ama şimdi yoklar” diyor, bir başka sandığa geçiyoruz, orada da CHP’yi bakıyor, “Allah Allah “ diyor, “Ne oluyor?” diye soruyorum, “Böyle bir şey sanmıyordum” diyor. Meğer, sandıkları daha önceki seçimlerle kıyaslıyor ve ona göre yorum yapıyormuş, tabi ben çok uzun süre kalamadım ayrılırken bana “AK Parti, gümbür gümbür geliyor” dedi. Güldüm, öyle ya AK partilidir ve insan kendi kendine de yazar diye düşünüp, ona hak verir gibi yapıp ayrılıyorum. 

 

 

Kayın validem verdiği oyu anlatıyor, “Son defa verdim, Saadet Partisi yaşasın diye verdim, kazanamayacağını biliyorum ama iş olsun işte, inşallah AK parti kazanır” diyor. Eve geldiğimiz de akşam karanlık çökmüştü ve sağdan soldan artık silah sesleri geliyordu. Kim ne için atıyordu silahları anlamıyorduk. Eşim gördüğü bir rüyayı anlatıyor, oradan yola çıkarak bir yorum yapıyordu. Annem se kulakları bıraz ağır işittiğinden olacak sürekli bana soru sorup cevap almak istiyordu. İnsan, güven duyduğu insanlarla konuşur! Annemin güven duyduklarından biriydim ki bana soruyor, “kazandık mı, ne oldu, seçimden ne anladun anlat bana?” dediğinde duymak istediklerini değil, gerçeği söyleyeceğimi bildiği için bunları bana soruyordu.

 

 

 Bende o ilk saatlerde pek yüz vermiyordum, durum biraz netleşsin diye bekliyordum! Fakat öylesine silah sesleri abartılı hal aldı ki artık daha fazla gerçeği gizleyemedim ve “anne, AK parti tek başına iktidar oluyor, onun için bu silahlar atılıyor” deyince onun bir dualarını görecektiniz, olmaz böyle bir şey. “Kalktı omuzlarımdan bir yük ki sorma” diye sevincini dile getirdi, 80’e merdiven dayamış bir anne, o pencereden duyduğu silah seslerine “atun muslimanlar atun” diyerek destek veriyor ve suratındaki ifadeyi anlatmaya kelimeler yetmez. Ömrün de kaç kez sandıklara gitmiştir, kaç parti görmüştür, kaç oy vermiştir onları unutmuştur ama  AK Parti’nin  tek başına iktidar olabileceğini duyunca kendi omuzlarındaki yükü attığının hafifliğini gülerek anlatıyor, sevincini gözlerinde görüp sizde mutlu oluyorsunuz! Onun mutluluğu neticede size de yansıyor, ben takmam o kadar siyaseti ama o yaşlı insanların bu ülkenin dününü bilenleri olarak yarınları için ümitle bakabiliyor olmalarına tanıklık ediyor olmak güzeldi aslında, o da bize mutluluk veriyor. Yeter ki yaşlılarımız üzülmesin, onlar mutlu olsun diye değil mi hayatımız? Yoksa hayat ne? Kendi zevk ve sefalarımız mı? Onların mutluluğunun yanında kendi zevki sefanın lafı olur mu?
 

 

Zaten sonradan ağzından baklayı çıkarıyor. “Son yıllarda yoktu bu ölümler, ne kadar can kaybettik. Gene o teröristler kudurdu, has durmuşlardı. Ne oldu da gene bu ölümler olmaya başladı, yazık değil mi ölen canlara, onların annesi babası yok mu? Bu kadar insan canına katletmek olur mu? Bunlara sebep olanlar Müsliman değil mi? ne isteyler bu insanlardan? Bu güzel vatanın kıymetini niye bilmiyorlar, yollar, köprüler, barajlar, her tarafta ışıklar, lambalar, hastahaneler, Bu Devlet kime yetmey, nedur zorları, niye hır çıkarıyorlar? Böyle insanlık olur mi?”saydıkça sayıyordu, bıraktım “boş ver anne, sen bunlarla neden kendini üzüyorsun?” diye karşılık veriyorum ama anne yüreği, tüm insanları Allah’ın yarattığı kul olarak görüyor ve dayanamadığını ve huzur ve istikrarın sürmesini bunun için de dualarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ve arkadaşlarına ikram edip duruyor. Neyse ki silahlar susmuyor da Allah’dan onlara kulak veriyor, büyük odanın penceresinden bir yanda da Necati var, daha yeni ameliyat olmuş,  o da oy kullanamamış ama belli ki oy kulanmış kadar olmuşlar gibi büyük bir keyifle sigarasını tüttürüyor.

 

 

Şimdi Artık şu "İN"ler, darmadağın edilmeli ve bir daha da "in", "min" gibi bahaneleri olmamalı bu ülkenin. Millet, tekrarı olan söylemlerden bıktı! Elbette bu ülke de terör son bulmalı. Yeni bir süreç, tabi ki eski gibi olmayacak, sonuç alınacak ve muhatabı "Adam" olacak süreç olmalıdır! "Çözüm süreci" denirken bu ülkenin vatan sevdalısı insanlarının tüm adımları suiistimal edilmiş, tüm iyi niyetler, kin ve nefrete dönüştürüldü! Kürtler, bu ülkenin tıpkı Türkler gibi birinci sınıf insanlarıdır. "Çözüm süreci"n de de bu böyle görüldü ama ne yazık ki bunlar hazmedilemedi" Çözüm süreci"ni "oyalama taktiği" adı altında kendi halkına sırf kin ve nefret oluşturmak için siyaset baronlarının balonculuğunu yaptılar. HDP, "Çözüm süreci"ni ve iyi niyeti suiistimal ettiği, kendi halkına doğruları yanlış göstermeye çalıştığı için oy verenlerini kaybetti! Kürtleri HDP bile ikinci sınıf vatandaş gibi görüp, kendi kimliği dışında Beyaztürk tipi bir bakışla onlara hitap etti ve sonuç ortada işte!

 

 MHP' liler, Yeni Başbuğ olarak Ümit Özdağ'ı istiyor, şimdiden facebook ta bu tür yayınlar yapmaya başladılar. MHP, aynı isimlerle tekrar tekrar seçimlere girerek acaba seçmenlerinin hakkını mı yiyordu? Artık 1 Kasım 2015 seçimlerinin mağlubu durumundaki MHP, HDP ve hatta CHP de söylemlerinde mi hata var, programları mı program değil, yoksa millete sunumları mı yanlış bunun her halde hesabını kendi içlerinde yaparlar. Ama 1 kasım seçimleri AK Parti’nin tüm anketçileri de es geçerek büyük bir zaferle kazanmış olması, aslında bu ülkenin genel kazancıdır. Yeni Türkiye, yeniden İlk aşkla tek başına AK Parti iktidarı ile nice yıllara diyelim, tebrik ve takdirlerimizle hayırlı ve uğurlu hizmetlere vesile olması temennisi ile kalın sağlıcakla.

YORUM EKLE