,

İmrenirim böyle cenazelere!

 M. Kemal AYÇİÇEK- 8 Nisan 2013

Türkiye’de yaşıyorsanız, hele de hasbelkader eliniz de klavyedeyse ve yazı yazıyorsanız, hele de “Akil insanlar heyeti” varken, hele “Çözüm süreci” için MHP Lideri, meydan meydan gezip, bu sürece destek verenlere küfrettikçe sanmayın ki bendeniz sadece cenazeye gidiyorum. Ama ne yalan söyleyeyim, gittiğim cenaze’de çok mutlu oldum, sanki ben ölmüş gibi, öyle bir huzur buldum ki sormayın!
Cenaze için yola çıkmadan önce Hastahane’de böbrek taşı sancısı çeken eşim, serum, iğne, hap ne varsa doktorların tüm müdahalelerine rağmen birkaç gündür aynı sorunla boğuşuyordu ama Cenaze’ye de gitmeliydim. Bürokrat kardeşimin sınıf arkadaşlarının annesi, babamın arkadaşının eşi, ağabeyimin de benim de ortak dostlarımızın anneleri Hava Keskinsoy vefat etmişti. Kendi köyümüz de de bir komşumuzun cenazesi var, her ikisi de ikindi namazından sonra toprağa verilecek, bir seçim yapmak durumundaydım, kayınpederim, kendi köyümüzdeki Makasçı Necati’nin cenazesine, ben de Aytaş köyündeki dostlarımızın annesinin cenazesine gitmeye karar verdik.
Erimiş kar suları ile Karadere coşmuş, yatağını doldurmuş, yer yer köpüklü ve hırçın bir şekilde, kendi sınırlarına saygılı bir şekilde akıyorken, 2011 Genel seçimleri öncesinden nabız tuttuğum Erenler Beldesi’ndeki CHP’nin teşkilatına uğrayıp, tuğlaları yıkılmış balkonunda hem çay içip, hem de gündemlerin de ne var diye öğrenmek istedim. Teşkilat dediysem öyle aklınıza nizam ve intizamlı bir düzgün masa ve sandalyeler, kütüphane veya parti filaması gelmesin, normal bir kahvahane işte..iki masa da kağıt oynanıyor, balkonda da üç kişi var, biri yerini bana bırakıyor, “zaten kalkıyordum” diyor, gidiyor, alt taraftaki kendin pişir kendin ye diye tabir ettiğimiz, yarı kasap yarı da etçi olan dükkandaki mangalın başına oturuyor. Biz balkondakilerle demli çay eşliğinde sohbet ediyoruz.
Kimse tanımıyor, ama “kimsin?”, “nerelisin?” gibi klasik sorular soruyorlar, onları savuşturuyorum, “Aytaş’a cenaze’ye gidiyorum” diyorum, o zaman ısrar etmiyorlar, bakıyorlar ki kendileri gibi sıradan “Müslüman işte”, o zaman sohbete koyuluyoruz. Tabi öyle yerler de açıkça, “ne diyorsunuz bu çözüm süreci için” diye sorulmaz ama lafı evirip, çevirip, o konudaki fikirlerini alabilmem için bir laf atıyorum ortaya, hemen yanımdaki ”Bizim burada öyle bildiğin particilik olmaz, herkes her partiye oy vermiştir burada. Çözüm sürecini destekliyorum ben, barış olsun, savaşın sonu yok” diyor.
Diğeri de, “zaten silahla halledilseydi bu zamana kadar bizim ordumuz armut mu topladı, olmadı işte, bunda ısrar etmenin anlamı yok artık, kardeş kardeş yaşamak varken ne gerek var düşmanlığa” diye, diğer arkadaşının lafına giriyor. Bakıyorum, tam da altında oturduğum altı oklu “CHP Belde Teşkilatı” tabelası ile oradaki insanların söylediklerinin bir bağı yok! CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ nun ne dediğinin de onları pek ilgilendirdiği yok! Benle konuşuyorlar ama, arada sırada da o içerdeki iki masada oynanan oyunlarla ilgili birbirlerine benim anlamadığım bir şeyler söylüyorlar, belli ki o oyunlarla bağları da var. “sen git otur” diyor biri, diğeri , “yok, hele filanca bir oynasın” diyor..
Çankaya’da da bir çay molası, orada da gündem, caminin yanındaki şadırvanı yenilemekle ilgili..Bir kaç inşaat işçisi çalışıyor, boş olan birkaç kişi de o inşaat işçilerine ya akıl veriyor ya da iş öğretiyor, öyle anlıyorum! Oradan varıyorum Aytaş köyüne. Daha Karadere vadisindeyken görünüyor yamaçlardaki araç yoğunluğu, belli ediyor Cenaze yerini. Camiye kadar varamıyorum artık, aracı bulduğum bir yere sığdırıyorum o kadar. Kardeşimin kankası İstanbul Barosu’ndan İbrahim Baki , Davut Kavanoz, Yaşar Karataş, Hüseyin Gedikli ile karşılaşıyorum, onlarla birlikte önce Cenaze evine uğruyoruz.
Beyin kanaması sonucu Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi’nde Vefat eden Hafize Hava Keskinsoy, Rahmetli Hafız Hoca Salih Keskinsoy’un eşi ve 3 kız, 7 erkek annesi bir insan ama o muhteşem kalabalığın sebebi çok farklı. Siz hiç şimdiye kadar on tane çocuğu olan bir ailenin tüm çocuklarının da hafız olduklarını duydunuz mu? Sanmıyorum, bende o duymamıştım o cenazeye varıncaya kadar! Şimdi “ne önemi var ki?” diye düşünenler olabilir tabi. Hafız, Kur'ân-ı Kerim’i baştan sona ezbere bilen kişilere denir. İşte Rahmetli Hafize Havva Keskinsoy’un Rahmetli Eşi Salih de, Oğulları Abdi, Sırrı, Nihat, Mehmet Rıza, Necmi, Yusuf Ziya ve Bilal Keskinsoy, 7 erkek 3 kız kardeşleri ile hafız insanlar.Tam bir aile boyu Hafızlar ailesi.. Bürokrasideki konum ve kıymetleri de cabası.
Bahar gelmiş, yüksek tepelerde kar var ama hava oldukça sıcak ve bunaltıcı, ikindi namazında cemaat caminin dışına taşıyor, yetmiyor, o yamaçlarda düz bir alan yok, caminin yanındaki bir binanın üzerindeki ayrı bir cemaatle kılıyoruz ikindi namazını..Cenaze namazı için tekrar caminin önüne çıkıyoruz, milletvekilleri, belediye başkanları, komşu ilçelerden müftüler, bürokratlar, hocalar, ak sakallı din alimleri, Türkiye’nin dört bir yanından gelen tanıdık, tanımadık simalar, Trabzon’un Araklı ilçesinin eski adıyla Zifana, yeni adıyla Aytaş köyünde müthiş bir huşu ile cenaze namazını eda ediyoruz, tabuta el vererek, iniyoruz yemyeşil fındıklıktaki aile kabristanlığına. 
Cenaze toprağa verilirken, imreniyorum bu Cenazeye..Evet, TV ekranlarından zaman zaman gördüğümüz cenazeler vardır hani, insan selini andırır, imrenirsiniz ya, burada da aynı duyguları yaşadım. Ne güzel bir insan, ne güzel bir anne, ne güzel evlatlar, ne güzel cemaat ve ne güzel bir cenaze ve ne güzel bir mekan da. Ha Cenaze de öyle ne “çözüm süreci” ne de “Akil İnsanlar heyeti”, bir tek cümle eden olmadı, onlar Dünya işleri, bir şekilde yürür zaten, önemli olan o mezara kör kurşunlarla girmemek! Kalın sağlıcakla..
YORUM EKLE