Başbakan da insandır, o da bir futbol takımının taraftarı olabilir. Ama o başbakan, ülkenin bir takımı ile ilgili görüş ifade ederken başka bir kulübün taraftarlarını da dikkate almak zorundadır.
Anlatmak istediğim olayı sanırım anlamışsınızdır. Başbakan Tayip Erdoğan, Trabzonspor- Fenerbahçe maçının ardın FB’nin sahasının kapatılması cezasını ağır bulurken adeta Trabzonspor’u suçlar nitelikte ifadeler kullandı. Hem de soru sorulmadığı halde bu ifadeleri Taha Akyol’un sundugu Eğrisi Doğrusu proğramında canlı proğramda dile getirdi. “Fenerbahçenin sahasının bir maç kapatılması ağır bir cezadır ve haksız cezadır” böyle bir ifade size yakışmaz sayın başbakan!
Hem ben de bu ülkenin bir insanı olarak bir futbol takımının taraftarı olabilirim ama kendimi hep kontrol etmişimdir başbakan olmadığım halde. Olgun insanlardaki taraftarlık duygusu 18-25 yaş arasındaki taraftarlık fanatizmi olmamalıdır. Bu ifadelerle sayın başbakan o yaş gurubunun fanatizmini sergilemiştir. Bu olmaz. Bu yakışmaz bir başbakana!
Siz kendinize yakıştırabilirsiniz belki ama ben tarafsız bir taraftar olarak size yakıştıramadım. Bu ifadenizi düzeltmeniz gerekir. 25 milyon taraftarı var diye bildiğimiz bir Fenerbahçe’nin taraftarına sıcak mesaj vereceksiniz diye oğlumun fanatik taraftarı olduğu Trabzonspor için öylesine sorumsuz bir ifade kullanmış olmanızı ben şahsen yadırgıyorum. Size yakıştıramadığım için elbette.
İŞSİZLER KONFEDERASYONU KURSAK MI?
Türkiye krizden sıyırmanın mücadelesini verirken memurlarda toplu sözleşme için hükümeti iyice sıkıştırdı. Şunu başta hemen söyleyeyim memurlara hak vermiyor değilim ama ben geçmişte bu direnişi göstermeyip de bugün böylesine ısrarcı oluşlarından konfederasyonları çifte standart yönetim sergilemekle eleştiriyorum.
Evet aynen öyle. Geçmişte yani işçilere yüzde 150 zam yapıldığı dönemde bu memurlar bu ülkede memur değiller miydi?
O zaman toplu sözleşmeyi grev hakkını neden almadılardı? Akılları şimdi mi başlarına geldi? İşçilerin sendikaları akıllı davrandı da acaba memurların konfederasyon başkanları o dönemdeki hükümetlerin kuklasıydı da mı talepte bulunamadılar?
Hem bir de siyaset hakkı falan talep ediyorlar ya, ben ona da anlam veremiyorum. Hayır memura siyaset hakkı verilmemeli. Ne diye size siyaset hakkı verilecekmiş? Tuttuğunuz köşe başlarından bu ülkenin milyonlarına varan insanlarını daha iyi güde bilme adına mı ne adına size siyaset hakkı verilecek? Devlet kontrollü, devlet makamlarını kullanarak dilediğiniz atı koşturmak adına mı bu hakkı talep ediyorsunuz?
Ali baba çiftliklerine dönüştürdüğünüz devlet kurumlarını “devletin malı deniz yemeyen domuz” mantığını sürdürmek adına mı siyaset hakkı istiyorsunuz? Ne hakkı be gidin işinizi yapın. Vatandaşın verdiği verginin hakkını o vatandaşa hizmet olarak verin. Sizin göreviniz o hizmet etmek, yoksa bırakın çıkın devlet memurluğundan ve siyaset yapın işte o kadar!
Hem geleceğini teminat altına alacak devletten beslenecek ve hem de bu ülkede devleti yönetmeye talip olacak utanmadan sıkılmadan da tüyü bitmemiş yetimin hakkına göz dikecek ve siyaset hakkı isteyecek. Hayır, siyasette profesyonelleşecek ve siyasetçinin hiçbir kaynaktan hortumu olmayacak!
Kamu kesiminde çalışanlar zaten geleceklerini garantilemiş ve onların az yada çok bu ülkede kriz sıkıntıları yok! Bu ülkede milyonlarca işsiz nitelikli insan varken, nitelikten yoksun “hep bana reb bana” diyen ve günün akşam olmasını dört gözle bekleyen memurların siyaset hakkı istemleri de çifte standarttır. Bu ülke kimsenin babasının çiftliği değildir. Yoksa kalkıp bir işsizler konfederasyonu kurarak gider Ankara’ya bir çadır da ben açarım. Ve derim ki başbakana “Eey başbakan bu memurlara kaç lira veriyorsun, yarısına ücretle çalışmaya binlerce nitelikli insan var, at bu gözü doymayan memurları da seç seç al işsiz nitelikli insanlardan istemediğin kadar!” diye bağırır yıkarım Ankara’yı..
Yapamaz mıyım bunu sevgili Kamu Sendikalarının ağaları ha! Yaparım valla tepemi attırmayın ha yeter! Kalın sağlıcakla..1.09.2003