,

İstanbul'un en büyük felaketi, Hafriyat Rantı


İstanbul ormanlarında  “madencilikle” tahrip edilmiş alanların tekrar ormanlaştırılması için milyarlarca metreküp hacminde  “hafriyat toprağına” ihtiyaç varken, hafriyat toprağına yer bulunması bilinçli olarak büyük bir soruna dönüştürülmüş ve bu sorun da yıllık en az “100 milyon dolar”  değerinde bir ranta neden olmuştur. Hafriyat rantındaki emek ve sermaye gibi ekonomik faktörlerin etkisinin yok denecek kadar az olması, bu rant’ın cazibesini dayanılmaz kılmıştır. Bu nedenle, kamuya gelir sağlayan ormanlardaki eski maden ocaklarının hafriyat toprağı ile iyileştirme ihaleleri “yetki gasplarıyla” engellenerek rantiyeye kaynak oluşturan hafriyat dökümleri sübjektif ve yasa dışı metotlarla desteklenmiştir. Bu durum, bir taraftan milyonlarca dolar “kamu zararına” ve  “suni fiyat” artışlarına, diğer taraftan da çevre ve ahlak felaketlerinin yaşanmasına neden olmuştur.
 

İnşaat sektörünün hızla geliştiği son yıllarda göstermelik projelerle kamu arazilerine yapılan gelişigüzel hafriyat dökümleriyle milyonlarca dolar değerinde haksız kazançlar elde edilmiştir. Söz konusu hafriyatlardan dolayı vadiler ovaya, ovalar da tepeye dönüşerek kentin coğrafyası büyük ölçüde bozulmuş, tıp ki patlamaya hazır bir “bomba gibi” yaşamı tehdit eden suni gölet ve tepecikler oluşmuştur. Her yağmurdan sonra İstanbul Boğazının kızıl renge boyanması, ranta dayalı hafriyatın açık bir resmi, her an oluşabilecek sel ve heyelanların da adeta habercisi olmuştur. Ayrıca, tek yöne sıkıştırılmış binlerce adet “hafriyat kamyonu trafiği” de hafriyat rantının tekelleştiğini açıkça gözler önüne sermiştir. Gözlerin körelmesine ve kulakların da tıkanmasına neden olan hafriyat rantının dayanılmaz cazibesinden dolayı İstanbul’da herkesin gözü önünde yaşanan ve yaşamı da tehdit eden bu “rezalete” ne yazıktır ki hep duyarsız kalınmıştır. Hafriyat rantının neden olduğu bu rezalet, gelecekte yaşanacak felaketlere zemin hazırlamıştır. 

 Ormanlardaki eski maden ocakları dışındaki kamu arazilerine yapılan hafriyat döküm esaslarının sübjektif kriterlerden oluşması, bu ranttan beslenenlerin iştahını ve

cesaretini kabartmıştır. Hafriyat dökümlerindeki  “tekelleşmeyi ve suni fiyat artışlarını” büyük ölçüde önleyen eski maden ocaklarının iyileştirme ihalelerinin durdurulması ve tıp ki ranta dayalı hafriyat dökümlerinde olduğu gibi bu dökümlerin de ihalesiz bir sistemle kendilerine verilmesi,  hafriyat rantçılarının tek hedefi olmuştur. İstanbul ormanlarında madencilikle tahrip edilmiş takriben “1,5–2,0 milyar” metreküp hacme ve “4–5 milyar dolar” değerinde ekonomik potansiyele sahip olan çukurlaşmış maden ocaklarının varlığı, bu hedefe ulaşmayı vazgeçilmez kılmıştır. Nitekim hafriyat rantçıları son 4–5 yıldan beri ahlak ve yasa dışı her yolu sonuna kadar pervasızca kullanarak hedeflerine ulaşmışlardır.
 
 İstanbul’da hafriyat rantı birlikteliğinde oluşan “işadamı-bürokrat-siyasetçi”  üçgenindeki güçlerin akla ve hayale gelmeyen yalan ve iftiralarıyla  “Siyasi Otorite”   tamamen yanıltılmış, kamu yararı adına atılan çığlıkların önü kesilmiştir. Söz konusu bu güçlerin yalan ve iftiralarına destek olanlar alenen ödüllendirilirken karşı çıkanlar da acımasızca cezalandırılmıştır. En son “Kanal İstanbul” hafriyatının en az 8–10 katı kadar hafriyatla doldurulmayı bekleyen İstanbul ormanlarında devasa hacminde çukurlaşmış maden ocaklarına rağmen, Kanal İstanbul hafriyatına İstanbul dışında yer bulma arayışları, yanılgıyı; kamudaki keyfi terfiler ile haksız atamalar da ödül ve cezayı açıkça teyit etmiştir.
 
       İstanbul’un çevresiyle beraber toplumun da ahlakını tahrip eden hafriyat rantının neden olduğu “üzücü ve yüz kızartıcı” olayların yaşanmaması için “Siyasi Otoritenin”  bir an önce bu soruna el koyması gerekmektedir. Aksi takdirde, 2009 yılının eylül ayında yaşandığı gibi gelecekte de aşırı yağmurlardan sonra insanımızı  “suyun heyelanı” değil, “hafriyat rantının heyelanı” boğması kaçınılmaz olacaktır.
 
 HUZURLU BİRTOPLUM,  YAŞANILABİLİR BİR ÇEVRE İÇİN..
 
Faruk Çebi Orman Yüksek Mühendisi
 

 
 


 
 
 
 
 
 

YORUM EKLE