,

İsveç'in şarkısı ve Eurovision

 M. Kemal AYÇİÇEK – 28 Mayıs 2012 

Azarbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen 57. Eurovision Şarkı Yarışması’nın  kazananı ‘Euphoria’ şarkısıyla İsveç’i temsil eden Loreen, olurken, Türkiye’yi temsil eden Can Bonomo, ”Love Me Back” adlı şarkısıyla yedinci oldu. 
Eurovision yarışmasında ülkelerin sahne alma sırası şu şekilde gerçekleşti.1.İngiltere, 2.Macaristan, 3.Arnavutluk, 4.Litvanya, 5.Bosna-Hersek, 6.Rusya, 7.İzlanda, 8.Kıbrıs Rum Kesimi, 9.Fransa, 10.İtalya, 11.Estonya, 12.Norveç, 13.Azerbaycan, 14.Romanya, 15.Danimarka, 16.Yunanistan, 17.İsveç, 18.Türkiye, 19.İspanya, 20.Almanya, 21.Malta, 22.Makedonya Cumhuriyeti, 23.İrlanda, 24.Sırbistan, 25.Ukrayna, 26.Moldova.
Türkiye'ye 10 puanı ilk oyu kullanan Arnavutluk verdi, ardından, Romanya, Türkiye'ye 3 puan , Avusturya da ülkemize 3 puan, Belçika,  7 puan ,Azerbaycan tam puan 12, Malta 8 puan,  San Marino 5 puan , Fransa  5 puan , İngiltere 1 puan ,Bosna Hersek 4 puan, Bulgaristan  7 puan , İsviçre 3 puan, Makedonya  8 puan , Hollanda 8 puan ,İsveç 6 puan , Litvanya 1 puan, Danimarka 2 puan , Gürcistan 7 puan , Almanya 10 , Macaristan  3 puan,İsrail 1 puan  verince Türkiye,  Can Bonomo'yla katıldığı Eurovision yarışmasında toplam 112 puanla 7. oldu. Can Bonomo’nun canı sağ olsun. Bir Tv Röportajında, “Kariyer mi var ki ne kariyeri” diyerek, “sonuncu olursam üzülürüm” demişti. Sonuncu değil yedinci oldu. Ancak, Eurovision yarışması her zaman bu ülkede herkesin rahatça tartıştığı bir olay olmuştur.
Kimileri neden “Türkçe değil de İnngilizce şarkı söylüyoruz” derken, kimileri Can Bonomo,un inanç değerlerini tartışma konusu yaptı ki bence çok saçma ve de çok insani olmayan bir bakış açısı, kimileri Can Bonomo’nun çok rahat oluşundan, kimileri şarkının ve müziğinin, kimileri kareografisi, kimileri Can Bonomo’nun şapkasından, kimileri sahnedeki yelkenli sahnesinden yani aklına gelen herkes istediği gibi yorum yaptı, açtı ağzını yumdu gözünü. Sertap Erener için de aynı tarz eleştiriler yapılmamış mıydı? Yapılmıştı, demek ki biz, mutlaka konuşmak ve her konuda mutlaka “benim fikrim galip gelmeli” nin peşinde koşuyoruz, ne saçma bir koşuş değil mi? Bana öyle geliyor.
Mesela bendeniz, müzikten bizim Müco kadar anlamam, hatta ağabeyim bile benden daha fazla anlar belki ama sırf mesela ben anlamadığım halde bu yazıyı yazıyor olmamdan kalkıp bana yüklenebilirler. “sen ne anlarsın, hem sen her bi bktan anlamak zorundamısın, ne diye anlamadığın konuları yazıyorsun. Millet salak mı, senin yazdıklarını yer mi, kimi kandırıyorsun sen, bildiğini kendine sakla, sen anlamadığın şeyleri yazma, git gezi yaz, sen ancak gezi yazıları yazabilirsin” derler, adım gibi biliyorum. Ama ben tüm eleştirileri göze alarak yazıyorum, tamam şarkılardan anlamam diyelim, iyi ama mesela İsveç’li kız, Looren’in,  ya da kadının söylediği ‘Euphoria’ şarkısını dinlerken, kızıma söyledim, “ne güzel şarkı” diye, o da bana güldü, “sen ne anlarsın modun da”  tıpkı amcaları gibi. Yarışma sonuçlarını kızıma yine ben söyledim, “yapma yaaa” diyerek güldü, sonra beni biraz daha ciddiye alır gibi yaptı.
Ben onun bunun veya şunun benim yazılarıma nasıl baktığına bakarak yazı yazmam ki, duygularım bana ne söylüyorsa onu yazarım, kimseyi iplemem yani.Babam mesela, babalar  “iplenmez mi”, iplenir tabi ama kalkmış mesela bana bir konuda ona danışınca, “sen onu şöyle yaz” demez mi? Orada, “baba, sen benim ne yazacağımı bırak, bana olayı anlat, ben nasıl yazmam gerektiğini bilirim” diye karşılık vermek zorunda kaldım. Ama yani, al eline kalemi bir sayfa yazı yaz desen bu akıl veya fikir verenlere, önlerine bir yıllık süre de koysan tek satır yazmazlar ama, senin yazdıklarına öylesine müdahale ederler ki, sanırsınız ki işleri güçleri hep köşe yazılarıdır ve onların miridirler.
Demem o ki, Türkiye, Eurovision yarışmasında bu yıl çok güzel bir sonuç aldı. Evet müzikten anlamam belki ama bu yıl ki Eurovision yarışmasında gerçekten çok güzel şarkılar yok muydu? Genellikle canlı yayınları izleyerek, o anda ben de belki muhabirlik refleksinden olsa gerek, tarafsız olmaya özen göstererek izlerim canlı yayınları.hele uluslararası organizasyonları daha bir dikkatle izlerim. Çünkü, Dünya çapında bir organizasyon ve  Türkiye’ye Dünya nasıl bakıyor, nasıl görüyor, elbette verilen oylarla da hangi ülke hangi ülke ile “kanka” yı görebiliyoruz. 
Türkiye, yarışmayı kazanamazsa, “Türkçe şarkı ile katılsaydık kazanırdık” diyenler olduğu kadar, İngilizce söylediğimiz için  kaybettiğimizi de söyleyenler olabilir ama olaya objektif bakmak lazım, genelde bakılınca kalkıp İsveç’in Eurovision birinciliğini, “torpil”le aldılar her halde diyemeyiz, ya da “para veren düdüğü çalar” gibi bir mantıkla  bu yarışmada yer alan 5 Avrupa ülkesinden söz edilirken da mesela Almanya o kesimdendi, o zaman , o 5 ülkeden birinin kazanması gerekmez miydi? Kanımca Eurovision yarışmasına bakış açıları farklılığından kaynaklanan sıkıntılar yaşıyoruz, mesela bu yarışmaya, hani zaman zaman vardır ya, Halk Eğitim Merkezleri’nin  “Folklor yarışmaları”  gözü ile bakanlar var, yani olayı yerel ile geneli karıştırarak bakanlar var. Bu biraz da neye benziyor biliyor musunuz , hani bizim ülkemize gelen bir İngiliz ile İngilizce konuşamayınca, “o gelmiş bizim ülkemize, onun bizim dilimizi bilmesi lazım, niye ben İngilizce konuşacağım ki, o Türkçe konuşsun”  havasında olma basitliğine, öyle değil mi?
Bir Eurovision yarışmasını bile öylesine anlamlarla değerlendirenler var ki mesela kalkmış adamlar Twetter’da, “Davutoğlu ve başbakanın dış politika mantığı yüzünden kazanamadık” diyebiliyor. Ne alaka Allah aşkına, var mı böyle bir mantık? Nedir bunun anlamı, at gözlüğü ile Dünya’ya bakma mantığı değil mi?
Eurovision yarışması sırasında Twitter’dan “Neden Türkiye, Türkçe şarkı okumuyor” gibi mesajlar geçince aklıma bizim sığır geldi. Sonra tüm Dünya’daki sığırları düşündüm, ardın tüm hayvanları tabi. Dünya’da, herhangi bir yerinde “Dünya, Hayvanlar  arası ses yarışması “ düzenlense, Dünya’nın tüm ayrı kıtalarından ve farklı bölgelerinden sığırlar, atlar, eşekler, koyunlar, ayı veya aklınıza hangi hayvan geliyorsa artık onlar, böyle bir yarışma da acaba biz insanlar gibi, “oo bak bizim dilimizden değil” gibi tartışmalar olabilir miydi?  Yani ABD’deki bir eşeğin dili ile Türkiye’de mesela Bayburt’un Gondolot’un  da ki eşeğin dili farklı olabilir miydi?  Sanmıyorum, yani hayvanlar biz insanlara göre sanırım bizdeki gibi böyle çok ucuz ve basit ayrıntılarla uğraşmaz, en güçlü ve kendi kimliğinde en güzel hayvan sesini rahatlıkla ödüllendirirlerdi.
Müzik, evrensel bir sanat, flütün, kanunun, bağlamanın, piyanonun, kemençenin veya hangi çalgı olursa olsun onların da notaları dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar aynı değil mi, yani bizdeki kemençe “do” derken, Arjantin’deki kemençe aynı telde , “re” mi diyor? Veya piyano işte, aklınıza hangi alet geliyorsa, müzik aletlerinin aynı perdeleri verdiği yerde neden hep insanlar, çok farklı sesler verebiliyor? Akıllı olduklarından mı yoksa? Ya da “Akılsızlıkları”ndan mı? Artık buna siz karar verin, ben hem bizim şarkıyı yani Can Bonomo’nun ”Love Me Back” şarkısını, sanatçının hangi din veya ırktan olduğuna bakmaksızın sevdim, hem de İsveçli Loreen’in ‘Euphoria’ şarkısı ile birincilik almasını çok yerinde ve saygın buluyorum, her birerini de tebrik ediyorum. Bir de tabi Can Azerbaycan’ı, o müthiş organizasyonu için tebrik ediyor, Türkiye’ye verdikleri 12 tam puan için de ayrıca teşekkür ediyorum. Kalın sağlıcakla.
YORUM EKLE