,

Karadeniz de fıkralar böyle doğuyor

 M. Kemal AYÇİÇEK – 27 Aralık 2010

TBMM’de 2011 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın müzakerelerinin son oturumu yapılıyor. TRT 3’ten yayınlanıyor görüşmeler. Bütçe görüşmelerinde muhalefet ve iktidar, geçmiş ve gelecek muhasebesi üzerinde tartışıyor. Geçmişte bütçe müzakerelerinin olacağı günlerde ülkede herkes pür dikkat kesilir, liderlerin konuşmalarını izlerlerdi. Yanı bugün ki gibi sıradan bir olay değildi. Bütçe müzakerelerindeki söylemler, seçmenlerin de kendilerini savunma ve de siyaset yaptıkları arkadaşları arasındaki konuşmalarındaki malzemeler olurdu. 
Bir  kaç gün öncesiydi, “fanatik” bir  iktidar karşıtı gazete okuru, standa baktı, aradığı gazeteyi bulamayınca “neden fazla almıyorsun bizim gazeteyi, standa bulamadım” dedi. Baktım ki, gazeteyi okumadan rahat edemeyecek, şöyle iktidara tabirimi mazur görün, söven, küfreden bir gazeteye ihtiyacı var, güne o gazeteden alacağı gaz ile başlamak istiyor, onu mu kıracağım hemen bir başka yine aynı minvalde onun aradığı gazeteyi aratmayan bir başka gazeteyi önerdim İdeolojisi farklı o önerdiğim gazetenin gerçi ama ona bakmıyor, iktidara sövsün yeter, onun ölçüsü o.ona. “tamam” dedi.” O da vuruyor mu iktidara” diye sordu,  ne demek hemde nasıl  sen meraklanma dedim. Aldı gazeteyi, parasını ödedi.
Gitti, tekrar geri döndü.memnun olmuş, önermemden. O beni iktidar yanlısı görüyor. Baktı ki tam istediğine uygun gazete vermişim ona, benimle daha fazla konuşma gereği duymuş olmalı ki, “sana bir şey soracağım” dedi. Sor bakalım dedim. “nasıl görüyorsun bu Tayyip’i” dedi. Güldüm,  güldüm çünkü, ondaki takıntıyı tahmin edebiliyordum. Dedim ki, bırak Tayyip’i, “sen kendini nasıl görüyorsun “ diye karşı soruyla cevap verdim. “ne var ki bende” dedi. O sordukların, senin oyuna talipler, benim oyuma talipler. “sen kaç tanesin?” Dedim, yüzüme “sen manyak mısın?” der gibi baktı, sonra da cevap verdi “bir kişi, ne demek kaç tanesin?” diye sordu. İyi ya dedim, bak bu ülkede tam 65 tane parti var ve tüm bu partiler, senin bir tek oyunu alabilmek için kuruldu, sen “o”sun işte dedim. yüzüne bir tebessüm yayıldı, sonra “hımm, doğru diyorsun” dedi.
Onlar siyasetçi, onların görevi sana kendilerini anlatmak, tanıtmak ve senin oyunu kendi partisine attırabilmektir. Allah sana akıl vermiş, sende bakacaksın, izleyeceksin hangisine inanıyorsan ve de sana hangisi güven veriyorsa gidip onun partisine oy vereceksin. Yani onlar profesyonel davranıyor, sende o partilere karşı profesyonel bakacak, değerlendirecek ve oyunu vereceksin. Mesele, onun, bunun, şunun nasıl olmasında değil, senin bir insan olarak nasıl irade ortaya koymandır dedim. “ben hiç böyle düşünmemiştim, aslında haklısın” dedi ve gitti. Şimdi sık sık uğrar oldu.
Yazdığım değil yayınladığım yazı
Geçen haftaki köşemin tamamını Kenan Evren’in 12 Eylül 1980 yılındaki “ihtilal konuşması”na ayırmıştım. Yazı fazla uzun olduğundan bir açıklama yapmadan, olduğu gibi onu yayınladım. Yazının alıntılandığı kaynak dikkatimi çekmişti ve o kaynağın sunum başlığına dikkat çekmek istemiştim sadece Atatürk ve Atatürkçülüğe ilişkin makaleler’in .”Atatürkçülük” adlı “ikinci kitap”  Genel Kurmay Başkanlığınca hazırlanmış ve 1988’de o zamanki adı Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı (MEGSB) Milli Eğitim Basımevi-İstanbul’da  yayınlanmıştı. İnternet’te de vardı aynı metin ama benim kaynağımdaki sunum başlığı ile yer almıyordu.
Gelen tepkilerden anladım ki, yazıyı yayınlıyor olmamı, geçen hafta generallerle ilgili terfiler için askeri mahkemenin verdiği karar yüzünden benim sanki bir “tırsmam” gibi  algılayanlar olmuş ve “"bazen mecburiyetler memnu yu meşru kılar" mı demek istedin devrem....r.k”  diye yorum yapmışlar. Ne demek istediğim zaten sunum da açıkça yok mu? İşte o sunum başlığı; “Cumhuriyeti Kollama ve Koruma Harekatı Dolayısıyla Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in konuşması.” (kaynak eserdeki Sunum başlığı böyle.) demişim. Bu sunum 1988’de..yani yıllar öncesinde.Şimdi bu ülkede “Balyoz” vs gibi davalar görülüyor.
Görmiycedun o rüyayı hanum
Hayriye halanın rüyası
Hayriye hala, tanıyan herkesin halasıydı, şimdi hem Hayriye hala hem de eşi Yakup dayı rahmetlik tabi. 
Yakup dayı evinde bir işe yoğunlaşmış, onunla uğraşırken  Hayriye hala yanına yaklaşmış ve 
-Herif,  ben bir rüya gördüm.demiş
Yakup dayı pek ilgilenmemiş, duymazlıktan gelmiş. Hayriye hala, 
-Herif ben rüyada bir nar gördüm, ne anlama gelir nar görmek, iyimidur, köti mi, diye tekrarlamış, sesini yükselterek.
İşine yoğunlaşmış Yakup dayı, başından savmak için olacak
-Ooo görmeycedun o rüyayı hanum 
Hayriye hala, üstelemiş, bir daha, 
-Niye görmiycedum ne anlama geliy rüya desana ba
Yakup dayı yine oralıklı değil 
  -Görmeycedun o rüyayı hanum, görmeycedun da
 demiş kestirip atmış ama Hayriye hala, yine tatmin olmamış ve  üstelemiş, sesini yükseltmiş biraz daha 
- E gördüm bi defa, nar gördüm rüyada ne anlatiy, gördüm hoş, nasıl görmeyim, gördüm diyrum sa da.. 
diye ısrar etmiş Hayriye hala.
Ama Yakup dayıdan yine aynı cevabı almış,
-Görmeyecedun o rüyayı diyrum sa da, görmeycedun hanumm.niye anlamaysun, görmeycedun.
Ne desin, rüyadan anlamıyorsa Yakup dayı ne desin, konuşmak istemiyorsa ne desin, o sıra aklı başka bir işteyken ne desin, kısaca savıyor işte..Karadeniz’de fıkralar böylece doğmuş oluyor.
Türkiye’de hep yaşandı bu rüya, hala da  görülmeye devam etmiyor mu sizce?.2011 bütçesi kabul edildi bu arada, ülkemize ve milletimize hayırlı olsun. kalın sağlıcakla.
YORUM EKLE