,

Karadenizlinin çalışma prensipleri!

 
M. Kemal AYÇİÇEK  - 18 Nisan 2016

 

Karadenizlilerin gurbetçileri, ya da daha doğru bir deyimle 'Yazlıkçı'larının memlekete dönme zamanı geldi. Kocakarı ayı yani April beş olunca bağ-bahçe işleri başlar. 18 Nisan da  April 5'i dir.

 

Kış mevsimini gurbetteki çocuklarının yanın da geçiren orta yaşlı ya da yaşlılar, daha fazla şehirler de duramaz. Gerekçeleri hazırdır, "Mol" ekecekler. Mol dedikleri, tohum ekme, bu karalahana olur, pazı olur, pırasa,soğan gibi sebze tohumu ekmedir.

 

Şimdi mol ekecekler ki yetişen fideleri ile yaz boyu ailece tüketilecek sebzeler hazır olsun. Gerçi mol'dan önce mart'ın dokuzu (22 Mart) vardır, gurbetten telefonla da olsa, köyde ki yakınlara telefonlar açılır ve telefondakine  “Bizim bahçe de bana kabak ocağı eyle” denir. Tabi, bunu genellikle karadenizli kadınlar düşünür, erkeklerin öyle bir derdi olmaz!

 

"Kork abril(April) 'in beşinden öküzü ayırır eşinden", "Abrulun beşi, sığırun leşi" halk deyişidir.Gerçek bahar başlangıcı sayıldığından bağ ve bahçelere girilir artık.Geçen yıldan kalan karalahanalar çiçeklemiştir zaten  ve biçilmesi gerekir, ayrıca bunlardan bir kaçı tohumluk olarak bırakılırken bir yandan da geçen yıldan kalan tohumlarla mol ekilir. Bu karalahana, karadenizlinin olmazsa olmazıdır tıpkı pırasa da olduğu gibi.

 

Tarlalardaki çayır,çimen biçilir. Sonrasında bel bellemeleri başlar. Tarlanız büyükse konu komşu el birliği ile birbirlerinin tarlalarını imece usulu beller, toprak ekim ve dikime hazırlanır. Kimi bellerken kimi de daha sonra olmak üzere mısır, fasulye, patates ekimini yapar.

 

Gerçi eskiden olduğu gibi şimdiler de o eski tarlalar yok oldu. Karadeniz, son yılların en yoğun göç veren bölgelerinden biri oldu. Öyle olunca da köyler neredeyse sadece kendi toprağını bırakıp gitmeyen, gidemeyen, ya da  doğa ile barışık olarakher koşulda yaşamayi seven insanlara kaldı.

 

Tabi ki son yılların artık 'yazlıkçı' diye nitelendirilen kış mevsimin de gurbette yaz mevsimin de de memleketin de olanlar konumuz. Öyle ya bölge de olanlar zaten havayı açık gördüğün de bağın da bahçesindedir. Onların Yaz'ı ya da Kış'ı yok!

 

Yazlıkçılar köye gelip, tarlalara inince genel de orta yaşlı ya da yaşlılardır bunlar, çalışmayı belli prensiplere dayandırırlar. Hem karadenizli olup da hem de eşi ile aynı fikirde olmayanlar çoğunluktadır! 

 

Haklarını yemeyelim karadeniz de bağ ve bahçe işleri dendiğin de evin reisi her zaman kadındır! Evde değil belki ama tarlalar da kadınların sözü geçer. Hal böyle olunca da çayır-çimenin biçilmesinden tutun tarlanın tümdizaynına kadar, kadınlar emreder erkekler yapar!

 

Karadenizliler de nufüs da çoktur. Son yıllar da bu pek öyle gözükmese de her hane de en az bir kız ve bir erkek çocuk vardır. O çocuk sayısı da bağ ve bahçe dekimi zaman kadınlar tarafından eşe karşı koz olarak kullanılır!

 

Diyelim ki tarlaya mısır ekilecek, erkek “Ne olacak o kadar Mısır'ı kim yiyecek hanım?” derse eğer, kadın hemen karşılığını verir, “Oyle dema herif, bizim uşak kuymağı çok sever!” der ve dilediği kadar yeri mısır ekimi için kullanır. 

 

Diyelim ki karalahana mol ekilecek, bu mol ekimin de erkeğin kimi zaman  haberi de olmaz, işi de olmaz ama fidesi dikilirken kavga kopar! “ooho hoo hoooo ne olacak o kadar lahana, malın (sığır) mı var ahırın da?” derse erkek, eşi hemen “Sus hacı öyle dema, İstanbul'da bile karalahana yemeyruk mi?” der, veya kızını ileri sürer, “Ayşe'nun lahanasız yemek yeduğu mi var herif?” der, susturur eşini!

 

Amcamla yengem mesela bağ-bahçe işlerin de bunu sık sık yapanlardandır. Yengem, köy de ne var ne yok, yetişen her şeyi öyle de bir güzel değerlendirir ki, atığı olmaz! Salatalık ki buna (bostan)denir, mereğin (evin dışarıdaki kileri) çevresini sarar salatalıklar. Biberi, patlıcanı, soğanı, pazısı, pırasası, karalahanası, salatalığı, fasulye çeşitleri olmazsa olmazlarıdır.

 

Tarla da emir altın da çalışan amcam, belki yorgunluktan belki de şaka ile karışık verilen işe itiraz etmesi yerine , “Hanım, bu kadar fasulye yeter, daha fazlaya gerek yok değil mi?” dediğin de anın da patlar yengem, “Sus hacı, kaç herek ettuk ki? Bizim Selman'a yetmez dik, dik, dik”der mesela.

 

Hem gurbetteki çocukların tamamının köye gelecekleri yoktur belki ama kadın onların her birerinin isimlerini tek tek sayarak, eşine verdiği işin tamamını ondan ister. Çoğunlukla da zaten kadının dediği olur. Dedim ya karadeniz de bağda-bahçe de ya da tarlalar da kadınlar her zaman reistir, o kadar!

 

Bu arada mesela kabak dikilecek ama amcam çok fazla olmasını istemez, 'yiyen yok' diyerek ama yengem her bir çocuğunun adını ısrarla vererek ara sıra da sesini yükselterek amcama “dik hacı sen dik” diye söylenir. 

 

İşte karadeniz de iş yapılırken ot biçilirken, bahçeler ekilirken çocuklar olmasalar da ya özlemden ya hasretlikten isimleri her bir işte anılır, o da anne ve babaya daha fazla çalışmaazmi verir. Alınacak mahsulün daha başın da neredeyse dağılımı daha işe başlanıldığında anne ve baba arasında hayali olarak yapılır. Sadece kendi çocukları değildir tabi onları çalışırken yönlendiren torunları da unutmazlar.

 

 Alınan her ürün de neredeyse “Osmanım sever, olsa da yese” denir, “Hasanım sever, olsa da taze tazeyese” denir, ya da torunların isimleri her işte mutlaka sıralanır böylece çalışma da yorgunluk da olmaz! Kısaca karadenizlinin çalışma prensiplerin de gurbette olan evlatlar başta olmak üzere tüm torunlar da isim isim yer alır ve hayali de olsa anne ve babalarının yorgunluklarının giderilmesin de büyük moral ve destek olurlar. 

 

Şimdi gidin bakın mesela İstanbul'da Esenler başta olmak üzere otobüs terminallerine ya da havalimanları na çoğunlukla bu April 5'inin yoğunluğu yaşanır terminaller de, Bursa'da da İzmir'de de, İzmit'te de ya da Ankara'da da gurbetteki 'yazlık'çıların yola çıkma telaşı yaşanır. Karadenizliler, April beşini bahane etse de şehir dar gelir onlara, “Cennet” saydıkları memleketleri çağırır onları, onlar da buna karşılık verir. Yoksa April beşi bahanedir anlayacağınız! Kalın sağlıcakla.
YORUM EKLE