M. Kemal AYÇİÇEK – 14 Temmuz 2014
Ramazan ayının ikinci yarısına vardık. İlk başlarda teravih namazı için camilere gidilse de iftar davetleri yüzünden zaman zaman da davet için gidilen evlerde teravih namazını kılınıyor. Karadeniz de imam bulmak o kadar da zor değildir. Davetler de mutlaka namaz kıldıracak birileri çıkar, davetler de kalabalık olunca hazır cemaatten sayılır ve bu ortamlar, teravih namazları için fırsata çevrilir. Böyle bir iftar davetin de imama mesaj olsun diye Taci abi, “Ben teravih namazının Kezzibanlısını severim” diyor.İmamlar, teravih namazlarında genellikle Rahman suresini okurlar ve burada da ayetler, hep “Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân” şeklinde biter.
İftar yemeğinin ardından semaverle demlenen çaylarımızı da içince zaten yatsı ezanları okunuyor ama bir yandan da Dünya Kupası maçlarını da kaçırmak istemiyoruz. Bir an önce Teravih namazını kılıp, Brezilya ile Almanya arasında oynanacak yarı final maçını seyretmek istiyoruz. Zaman kaybetmeksizin namaza başlansa maça yetişebiliyoruz. Onun için teravih kıldıracak imama bunu da hatırlatıyoruz. Namaza geçiyoruz, tam niyet edeceğimiz sıra Taciabi’nin kulağına, “Keziban diye sevgilin mi vardı?” diyorum, “Hehe” demekle yetiniyor. Terâvih namazı, Ramazan ayında her gece kılınan bir namazdır. Erkekler ve kadınlar için sünnet-i' müekkede kabul edilir ve yirmi rekat cemaatle kılınır. Tek başına da kılınabilir. Teravih namazının vakti, yatsı namazından sonra başlar, sabah namazı vakti girinceye kadar devam eder. Taciabi, sırf ayette geçen ve daha çok eskiler de kızlara verilen “Keziban” ismini çağrıştırdığı için, gençliğinde sevdiği ama bugün nerede ve kiminle evlendiğini bile bilmediği o çocukluk aşkının ne büyük bir aşk olduğunu, imamların teravih namazında bile sık sık atıfta bulunuyor olmasından kendi sevgisine bir pay çıkarıyormuş meğer. İmama onun için “Teravihin kezzibanlısını severim” diyor!
Madem cemaatten bir talep geliyor, imam da bunu dikkate alıp, Rahman suresi ile kıldırıyor Teravih namazını. Dikkat ediyorum, Taci abi, Namazı büyük bir huşu ile kılıyor. Namaz bitince soruyorum ona Kezibanını. Gülüyor, “Çocukluk aşkımdı” diyor, daha fazlasını anlatmak istemiyor ama ben en azından kaç yaşlarındaki sevgilisi olduğunu öğrenmek için birkaç soru daha soruyorum, önce anlatmak istemiyor. Birlikte olduğumuz arkadaşlar da ısrar edip, ‘Anlat’ baskısı yapınca döküyor içini Taci abi;
“Kırkbeş yıl öncesiydi, az güzelluk yok di onda, ne hayaller kurmuş, peşinden koşturmuştum. O zamanlar bugün ki gibi cep telefonları, mesajlar, facebook gibi iletişimler yok, gariptik, çok garip. Hem şimdi ki gibi de kızlarla konuşulmaz, aracılarla haberler gönderilir, ona da herkes aracı olamazdı. Ben sadece sevmiştim, bir defa bile konuşmak nasip olmadı. Bizim aşkımız, bir hafta için de sevdiğimizi şöyle 15-20 metreden bir görebilmek bile çok büyük bir olaydı. O kadardı işte ama çok severdim onu. Sonra bir akşam teravih namazına gittim ki imam durmadan “Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân” diyor, o bana nasıl mutluluk veriyor anlatamam. O gün bugündür de teravih namazlarını severim. Her Ramazan ayında sanki o aşkımı yaşarım yeniden ve mutlu olurum”
“Tukezziban”ın sadece “keziban” kısmıyla ilgili bizim Taci abi tabi. Rahman suresinde 31 kez tekrarlanıyor “Febi-eyyiala-i rabbikuma tukezziban” yani, o ayet de “O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?”deniyor. Taci abi, kendince anladığı kadarıyla amel edebilen insanlardan biri.
Eşşek kafalı
Bir örnek veriyor yine kendi yaşamında etkisinde kaldığı bir hakaret sözcüğünden. Karadeniz de eskiler de kalmış bir söz vardır, “Eşşek kafalı” diye. Birisine kızıldığında söylenen bir sözdür bu. Taci abi, “Bizim hacı sayıt emice bir gün bana ‘Eşşek kafalı’ dedi. Tabi biz o zaman çocuktuk, namaz kılıp çıkmıştık, bunu bana söylediğin de ben de kızdım. Ne demek Eşşek kafalı! Öyle ya, ne suçum vardı ki bunu bana söylüyordu. Sonra bir Cuma günü cami de vaaz dinliyorum, Hoca kürsünden aynen şunu söylüyor;
“Cemaatle namaz kılarken imamdan önce secdeye giden insanların kafası eşşek kafası gibi olacak, öbür dünyaya gidilse de orada da o eşşek kafalı insanlar aynıyla orada olacaklar ve onların imamdan önce secdeye vardıkları o eşşek kafasını andıran kafaları ile belli olacak. Bir daha da normal kafalarına dönemeyecekler”
“Tabi vaaz veren hocadan bunları dinleyince bizim Hacı sayit amcanın bana neden ‘Eşşek kafalı’ dediğini o zaman anlıyorum. Demek namaz kılarken beni imamdan önce secdeye gittiğimi görmüş ki bana o lafı söylemişti. O gün bugündür de imamlardan önce secdeye gitmemeye özen gösteririm sırf ‘eşşek kafalı’ olmamak için! Yine bizim çocukluğumuz da büyüklerle konuşmak öyle kolay değildi. Hele onların sohbetin de onlara cevap vermek edep dışı görülürdü. Karşılık verilemezdi. Büyükler ne derlerse o dedikleri ile kalırdık. Şimdi ki uşaklar, bizden çok daha şanslılar bu konular da, hangi konuda olursa olsun hem lafa giriyor, hem de diledikleri gibi cevap verebiliyorlar. Bizim zamanımızla kıyasladığımız da bugünün gençleri bizim gençliğimize göre çok şanslılar çok”diyor.
Bu arada maça yetişiyoruz. Almanya, Brezilya’yı 7-1 yeniyor. Herkes gibi biz de şok oluyoruz. Beklenmeyen bir skor oluyor. Orada da Dünya kupasını artık Almanya’nın elinden kimse alamaz diyoruz. Nitekim beklendiği gibi de oluyor, fazla geçmeden final de Almanya- Arjantin maçının oynandığı akşama geliyoruz. Tam teravih namazı ile maç saati çakışıyor! Rafet amcanın evinde maçı yine birlikte izliyoruz. Rafet Amca Almanya’dan gelmiş, O koyu bir Almanya taraftarı. Kimileri Arjantin alsın istiyor kupayı ama Almanya’nın uzatmalarda attığı tek golle 2014 Dünya kupası Almanya’nın oluyor. Aynı saatler de Filistin’de Gazze’ye İsrail ordusunun kara harekatı başlattığını ve Zeytun ve Magdazi'de bombardıman haberlerini alıyoruz. İnsan, Dünya'daki tüm savaş ve çatışmalar durmadan, dindirilmeden insanların "yaşıyorum" dememesi gereken bir çağdayız! demeden edemiyor. Kalın sağlıcakla.
kalemine sağlık ,bizi çok eski teravih günlerine geri getirdin,sağol.taci abi ye de inşallah nice kezbanlı teraviler