M. Kemal AYÇİÇEK - 30 Kasım 2008
Hindistan’daki terör eylemlerinde 172 kişi can verdi. Hala kimin ve ne sebeple bu saldırıların yapıldı çözümlenemiyor ve hemen Hindistan-Pakistan arasında bir savaş çıkarma gerekçesi yapılmaya çalışılıyor. Peki, Dünya’ya meydan okuyan Aden körfezi’nin korsanları armut mu topluyor sizce?
19 Kasım’da;
“Hindistan : Bir korsan gemisini batırdık”
“Hindistan deniz kuvvetleri yetkilileri, INS Tabar savaş gemisinin, dün gece, Umman'ın Salalah kentinin 285 deniz mili açığında devriye gezerken bir korsan gemisinin varlığını saptadığını belirtttiler.
Korsan gemisinden durmasının istendiği, bunun ardından korsanların, savaş gemisini havaya uçurma tehdidinde bulunduğu kaydedildi.
Hint yetkililer, korsan gemisindeki eylemcilerin elinde tüfek ve roket güdümlü bombalar bulunduğunu ve INS Tabar gemisini havaya uçurma tehdidinde bulunduktan sonra ateş açtıklarını kaydetti.
Hint savaş gemisinin de bunun üzerine ateşle karşılık verdiği ve korsan gemisinin bir patlama ardından battığı açıklandı.
Gemideki korsanların iki ayrı hız motoruyla kaçmaya çalıştıkları, Hintli denizcilerin bu motorların peşine düştüğü, daha sonra bir motorun terkedilmiş olarak bulunduğu, diğerininse kaçmayı başardığı kaydedildi.
23 Ekim'den bu yana Aden Körfezi'nde devriye gezen INS Tabar savaş gemisi korsanların yoğun faaliyet gösterdiği bu sularda 35 geminin güvenlik içinde geçiş yapabilmesine eşlik etmişti.”
27 Kasım’da;
“Independent ve Times ''Bombay'da katliam'', Guardian, ''Teröristlerin Bombay'de ölüm koşusu'' başlıklarıyla çıkıyor bu sabah
Gazetelerde, kentin önde gelen otellerinin saldırıların hedefi olduğuna dikkat çekiliyor ve hastane ve tren istasyonlarını da hedef alan saldırıların eşgüdümlü olduğu aktarılıyor.
Times'ın iç sayfalarında yer alan Michael Evans imzalı haber analizde ise, Batılı istihbaratçıların saldırı öncesinde ''El Kaide'den ses getirici bir eylem bekledikleri'' anımsatılıyor.(!)
''İstihbarat örgütleri, son haftalarda özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde seçim sonrasıyla görev devir tesliminin yapılacağı 20 Ocak arasında El Kaide'nin manşetlerde yer alacak bir eylem planladığı izlenimi veren işaretler alıyordu.''
''Bombay'de batılıları hedef alan ve aynı anda düzenlenen eşgüdümlü saldırılar, El Kaide'nin Batılı yumuşak hedefleri seçerek eylem düzenleme stratejisinin bütün izlerini taşıyor.''
Gazetelerde yer alan diğer ayrıntılarda da, saldırı konusunda Hindistan Mücahitleri adlı örgütün kuşkuların odağına yerleştiğine dikkat çekiliyor.”
30 Kasım’da;
“Hindistan İçişleri Shivraj Patil ve Ulusal Güvenlik Danışmanı MK Narayanan en az 172 kişinin ölümüyle sonuçlanan Mumbai saldırıları nedeniyle istifa etti.”
Hiç kimse olayı, korsanların gemisini batıran Hindistan’ın bir misillemeyle karşı karşıya kaldığına yorum yapmıyor. Bana kalırsa bu bal gibi de korsan misillemesi. Ama olayın arkasına neleri saklamak istiyorlar göresiniz diye de bazı alıntılar yaptım.
London School of Economics yazarı Sumantra Bose’nin yorumu;
“Hindistan'ın büyük kentleri bu tür saldırılara yabancı değil. Son yıllarda bu tür saldırılar giderek sıklaşan aralıklarla gerçekleştirilmeye başlandı.
Ülkenin ekonomik merkezi Mumbai de daha önce hedef alınmıştı.
1993 yılının Mart ayında kentin, aralarında borsanın da bulunduğu önemli merkezlerine yönelik otomobilli bombalar 257 kişinin ölümüne yol açmıştı.
Bu saldırılardan önce kentte 1992 Aralık ayı ile 1993'ün Ocak ayı arasında Hindu'larla Müslümanlar arasında şiddet olayları yaşanmıştı.
Bu olaylar sırasında en çok kayıp veren işçi sınıfından Müslümanlar olmuş ve bizzat kentin polis memurları tarafından yakın mesafeden vurularak öldürülmüşlerdi.
2006 yılı Temmuz ayında Mumbai'nin banliyö trenlerine yerleştirilen bombalar 183 kişinin ölümüne yol açtı.
Hindistan'ın diğer kentleri özellikle Yeni Delhi de sürekli olarak saldırılara hedef oluyor.
2005 Ekim ayında ışıklar festivali Diwali öncesinde Delhi'nin kalabalık pazar yerlerinde bombalar patladı. 60'dan fazla insan öldü.
Son olarak bombalı saldırılar, 2008'in Temmuz ayında batıdaki Gucarat eyaletinin başkenti Ahmedabad'ın kalabalık merkezlerine yöneldi. Ahmedabad bombalarında 50yi aşkın kişi öldü.
Ahmedabad saldırıları özellikle çok acımasızdı. İlk bombalarda yaralananlar ambulanslarla hastanelere taşınırken, hastanelerin acil bölümlerinin girişlerinde yeni bombalar infilak etmişti.
Hindistan'ın en varlıklı eyaletlerinden biri olan Gucarat, daha önce, 2002 yılında da bir trene yönelik kundaklama olayında 59 Hindu milliyetçi militanın ölmesinden sonra çok sayıda Müslümanın öldürüldüğü yaygın şiddet olaylarına sahne olmuştu.
Mumbai'de yeni olan ne?
Bu saldırının ayırdedici özelliği saatli bombalar yerine doğrudan silahlı saldırı yönteminin seçilmiş olması.
Bu yöntem Hindistan'da kentlerde gerçekleştirilen saldırılarda pek kullanılan bir yöntem değil. Bunun en iyi bilinen istisnası, 2001 yılında Yeni Delhi'deki Hindistan Parlamentosu'na beş silahlı eylemcinin giriştiği saldırıydı.
El bombaları ve tüfeklerle saldırıyı başlatan eylemcilerin yüzlerce milletvekili ve bakanların katıldığı meclis oturumuna girmesine ramak kalmış, saldırganlar bir saat süren çatışmanın sonunda vurularak etkisiz hale getirilmişlerdi.
Olayla parlamentoda görevli 9 muhafiz ile bir çok hademe de yaşamını kaybetmişti. Hindistan hükümeti bu olaydan Pakistanlı radikal İslamcıları sorumlu tutmuş ve olaydan sonra Pakistan sınırına büyük askeri yığınak yapmaya girişmiş, Pakistan da buna ayniyle cevap vermişti.
İki ülke arasındaki gerginlik aylar süren diplomatik çabalardan sonra sonunda 2002 yılı içinde yatışabilmişti.
Ama saldırılara geri dönersek, doğrudan silahlı saldırı yöntemi özellikle Hindistan yönetimindeki Keşmir'de 1999 ile 2003 yılları arasında sık sık başvurulan bir yöntemdi.
Genellikle yarı otomatik silahlar ve el bombalarıyla donanmış iki kişilik ekipler tarafından gerçekleştiriliyordu.
Fedai teknikleri
Keşmir'deki bu tür saldırıların önemli bir kısmı kendilerine Fedailer adını veren ölüm mangaları tarafından gerçekleştiriliyordu.
Bu tür saldırıların bir kısmı militanlar ile güvenlik güçleri arasında 24 ila 72 saat kadar devam eden çatışmalara dönüştü.
Genellikle Hindistan ordusuna ya da polisine ait hedefler seçiliyordu. Özellikle de yörenin yönetim merkezi Srinagar civarındaydı bunlar.
Fakat, bazı saldırılarda siviller de hedef alındı. Özellikle de Hinduların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Cammu kentinde.
Saldırganlar, Keşmir'deki en güçlü militan Müslüman grup olan Hizb-ul Mücahidin'e bağlı değillerdi.
Fedailerin teknikleri yani ilkel bir "şok et ve korkut" taktiği Keşmir'deki isyan hareketi içine 1990'ların ortalarından itibaren giren radikal Pakistan kökenli örgütlerce taşındı.
Fedai saldırılarının çok büyük bir kısmı bu örgütlerden Leşker-i Toyba tarafından gerçekleştirildi. Bu örgütün merkezinin Pakistan'da olduğu ve başını da radikal dinci Pakistanlıların çektiği biliniyor.
Fedai saldırıları 2004 yılında Hindistan ile Pakistan arasında Keşmir'deki gerginliğin yatışmasından bu yana görülmedi.
Fakat, aynı taktiğin, şimdi Mumbai'nin merkezinde uygulanması, bu ve çok daha tehlikeli bir aşamaya işaret ediyor.
Yöntem
Bu daha önce benzeri uygulanmamış bir yöntem değil. Fakat, Mumbai'de yaşananlar yine de Hindistan kentlerine yönelik şiddet eylemlerinin gelişiminde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.
Daha önce pazar yerlerine, banliyö trenlerine yerleştirilen bombalar yoksul ve orta sınıf Hintlilerin yaşamına mal olmuştu.
Bu çılgınlığın ardında bir yöntem var
Şimdi lüks otellere, batılıların gittiği kafe ve restoranlara saldıran eylemciler, "savaş" olarak gördükleri bu saldırılarını Hindistan'ın, en kozmopolit kentinde, kenti ziyaret eden batılılara ve kentin seçkinlerine de yöneltmiş oldular.
Eğer saldırganların özellikle İngiliz ve Amerikalı aradıkları yolundaki haberler doğru çıkarsa, o zaman bunun Hindistan'ın ezilen ve ayrımcılığa uğrayan Müslüman kesiminin isyanını yansıtan bir eylem olmadığı da iyice açıklık kazanacak.
Bazen bu tür vahşi saldırıları insan "çılgınlık" diye adlandırmak istiyor.
Ne var ki bu tür tanımlamalar olayın gerçek niteliği hakkında bizi yanılgıya götürebilir.
Çünkü bu işin gerisinde muhtemelen gayet tecrübeli bazı kurmaylar var. Ve sıra neferlerinin bu eyleme hazırlanmak için aylar, hatta yıllar süren bir eğitimden geçirilmiş olduğu da ortaya çıkarsa şaşırmamalıyız.
Eylemler aynı zamanda dünya medyasının da azami dikkatini toplayacak şekilde planlanmış.
Dolayısıyla bu çılgınlığa dikkatle baktığımızda gerisinde titiz bir planlama görmek mümkün.
Sumantra Bose London School of Economics'de Uluslararası Politika Profesörü. Kitapları arasında Tartışmalı Topraklar: İsrail-Filistin, Keşmir, Bosna, Kıbrıs ve Sri Lanka da var.”
Şu Aden Körfezi’nde Somalili korsanların kaçırdığı gemiler, Nato’yu bile harekete geçirirken, onca ülkenin savaş gemisi gönderdiği körfez’de korsanlara yönelik ciddi saldırıyı sadece Hindistan gerçekleştirmedi mi? O halde, Hindistan’da yaşananların o olaydan bağımsız olduğu, diğer bağlantılardan da önce akla gelmiyor mu? Peki, gündemi saptıran ve olayı kendi menfaatleri için kullanan güç kim acaba? Ben anlayamadım da! Kalın sağlıcakla.
Bu yazım aynı zaman da www.karadenizolay.com , www.kuzeyhaber.com ve Trabzon’da “Hizmet gazetesi”nde yayınlanmaktadır.