,

Kurban'da meramı olmayanlar!

 
M. Kemal AYÇİÇEK – 8 Aralık 2008 
 
Kurban bayramınızı en içten dileklerimle kutluyor, sağlık ve esenliğinize vesile olmasını diliyorum öncelikle. Sonra da bu Kurban bayramı öncesinde yaşanan tartışmalar konusunda nacizane fikirlerimi dile getireceğim.
 
Hocanın biri kürsüye çıkmış, vaaz ediyor. Konu önemli ama hoca anlattıkça cemaat arasında gülüşmeler oluyor. Hoca dinlendiğini biliyor ama cemaat arasındaki hınzılar, ne hikmetse hocanın anlatımına gülüyorda gülüyor. Bu gülüşmeler cami içince dalga dalga yayılıyor derken hoca vitesten atıyor ve “be a… cemaati, bunları size A…..hoca söylemiyor, bu kitap söylüyor, niye gülüyorsunuz?”diye çıkışıyor. Tabi cami de bir sessizlik, gülüşmeler son buluyor.
 
Şimdi kurban bayramı ya, adamın cebinde parası var gidip en gösterişli kurbanı alıyor, kurban bayramında adından siz ettirmek için, kimileri bunu dini bir vecibe kabul ederek, gösterişsiz ve samimi ibadetinin gereğine uygun kurbanlıkla yetiniyor. Din adamları, bunu her yıl tekrarlasalar da her geçen gün piyasa şartları değiştiği için de kurbanlık satan da kurbanlık alan da o alış veriş sırasında ister istemez “en doğrusunu” yapabilmek adına bunun gereğini din adamlarımızdan soruyor. 
 
Yerel de mesela Araklı müftüsü İlyas Öztel için, “kurbanlıklarınızı kilosuna vurarak alın” diye bir söylenti yayılmış ama Müftü bundan muzdarip. Kimseye kasaptan et alırmış gibi bir mantıkla kurbanlığı kiloya vurarak alın demediğini ama bunun halk arasında öyle yayıldığından yakınıyormuş. Oysa müftünün söylediği şey, “kurbanlık alırken kandırıldığınız hissine kapılıyorsanız bunun ölçüsü, kurbanlığın kilosu ile pazardaki et kilosu arasındaki orantıyı da ayrıca bir kıstas kabul edebilirsiniz”den ibarettir. Ama yok, kurban’ın ibadet olarak değil de bir adetten sayılarak, herhangi bir din adamının dinlenmesi, ister istemez anlatılanla anlamak istediğiniz şey arasında sizi nefsinizin “size uygun” olan cevabı algılamanıza yol açar.
 
Kurbanlığı ibadet olarak alacak olan insan zaten satıcı ile kendisi arasında yapılan pazarlığın “sünnet” oluşuna bakar, yanılma değil ama aldatma pahasına kurbanlık satan sahtekarların varlığını da unutmadan, kurbanlığını alır. İbadetlerin yerinde olabilmesi, ibadete niyetlenen insanın kendi vicdanının rahatlığıyla bağlıdır. Siz kurbanlığa niyetinizle zaten o ibadete başlamış oluyorsunuz. Din görevlileri, sizin ibadetinizin en iyi şekilde yerine getirebilmenizdeki  referanslarınızdır. Oysa ibadet, sizin yaratanla kendi aranızdaki özel iletişiminizdir.
 
Sizin aldığınız kurbanın kaç kilosunun kaç lira olacağını size söyleyen kasaplar gibi din görevlilerini görüp de onlardan medet ummaya çalışırsanız vay halinize zaten. Bırakın kurban falan kesmeyin, siz direk şu reklamlarda  ifade edilen bağış tarzı organizasyonlardan yararlanın daha iyi. Hem kafanız karışmaz, hem aldatılmışlık kaygısını yaşamaz ve hem de sıkıntısını çekmezsiniz, verirsiniz reklamlarda belirtilen parayı, ne kurbanı görürsünüz, ne rengini, ne kanını ne kilosunu olur biter. Ama insanın kendi vicdanını rahatlatması, o ibadetin içinde kendisinin bizzat yer almasıyla daha güzel olmaz mı?
 
 
Hangi konuda olursa olsun mutlaka fikirlerin çarpışması vardır ve bu hele din gibi kutsal alanlarda olunca daha da önem taşır. Her önüne gelen hocanın aynı ibadeti anlatım tarzı, şekli olarak ta farklılık arz edebilir. Mesela Zekeriya Beyaz Hocanın “tavuk bile kurban edilebilir” şeklindeki vurgusu, ibadet şekliyle alakalı bir vurguyken, konu nasıl da “zekeriya Beyaz, Tavuk kurban edin” şekline dönüştürüldü. Onca insan kalktı Beyaz hocayı gırgıra aldı, maytap geçmeye kalktı. Kısaca o insanın kültürüne, ilmine adeta hakaret edildi. Toplumumuz maalesef, her konuyu kendisinin en iyi bildiği gibi bir yanılgının pençesinde, bundan kurtulamıyor.
 
Koç mu en güzel kurbanlıktır koyun mu? Sığır mı makbul olan kurbandır tosun mu? Gibi konular din adamlarının anlatımlarına göre önem sırasını değişebilir. Kimi olaya kurban etinin dağıtıldığı insanları düşünerek kalkar sığır  der, kimi koç etini iyi bilir aynı mantıkla bunu söyler ama ortada asıl olan kurbandır. Ama aldığınız bir sığırın karnında yavrusu varsa ve o yavruyu da siz kurbanı kesince görüp vicdan azabı çekeceğinize emin olmak için tosun kurban edersiniz. Kimi hem ibadet ve hem de damak tadım der de gider koç alırsa aynı mantıkla koyun kurban eden insandan daha garantici olmuş olmaz mı? Yani, ibadet konusunda değil ama ibadetin zedelenmesi ile alakalı konularda din adamlarının anlatım farklılığı olabilir, yoksa işin aslı ile alakalı değildir tartışılanlar.Burada da kendi vicdanınız, yine inancınızın samimiliği ile bağlıdır.Kestiğiniz kurbanın mübarek olmasını diliyorum. Kalın sağlıcakla
 
Not: Bu yazım aynı zaman da www.karadenizolay.com ,  www.kuzeyhaber.com ve Trabzon’da yayınlanan Hizmet gazetesi’nde yayınlanmaktadır. (mka)
 
 
 
YORUM EKLE