,

Laz ile kürdün yol arkadaşlığı

 M. Kemal AYÇİÇEK – 16 Temmuz 2012 

Türkiye’de “Tavşana kaç, Tazıya tut” diyen mıhrakların aynı odak olmasının yakın tarihimiz de  ortaya çıkmasının ardından artık şehit cenazelerinin de eskisi gibi istismar edilemediğini görüyoruz. Yakın çevremize baktığımız dada eskisi gibi, “Türkler”, “Öztürkler”, “bir eli yağda bir eli baldaki Türkler” seçkinciliği, yerini Dünya insanı Türklere bıraktı. Elbette böyle bir süreçte Kürt meselesi de eskisi gibi yerinde durmayacak ve geç olmayan bir süreçte bu ülke, herkesin kendi ülkesi haline gelecek. Yani, kürdün bitmeyen türküsündeki , lelele’den lololo’ya geçildi, tekerlek tümseği döndü artık.
Kürt ile laz uzun bir yolculuğa çıkmışlar hani, bilenleriniz vardır. Yol uzun olunca her iki arkadaşta yorulur ama laz’ın aklına bir fikir gelir, Kürt arkadaşına derki, “yahu biz neden ikimiz de aynı yolda yoruluyoruz, gel biraz ben seni biraz sen beni sırtımızda taşıyalım, yani bir birimizi dinlendirelim, her ikimizde yorulmuş olmayız, biraz sen biraz ben hem dinlenmiş hem de yol almış oluruz” der. Kürt arkadaşı bu teklife “tamam” der, ama kim ne kadar ya da hangi ölçüye göre binecek, hak geçmesin , haksızlık olmasın diye birer türkü atıncaya kadar bir ölçü kararlaştırmışlar. Kürt, Laz arkadaşına, “tamam sen bin önce” demiş, önceliği Laz’a vermiş.
 Laz, binmiş kürt arkadaşının sırtına, ve “çayelinden öteye giderum yalı yalı” diye türküsünü söylemiş bitirmiş, kürd arkadaşını sırtına almış. Kürt arkadaşı, “lelelelelelelele” diye tutturmuş gitmiş, üç Çayeli türküsü zamanı geçmiş, artık laz yorulmuş, bakmış ki bu “lelele”ler bitmiyor, müdahale etmiş, “nedur uzattın durdun, anladık lele’yi hani türkü, ne zaman bitecek” diye sormuş. Kürt arkadaşı cevap vermiş, “ohooo lelele bitti ama bunun lololo’su  da var” diyince Laz, haksızlığa uğradığını anlayıp, kürt arkadaşına Karadeniz usulü tepkisini koyar ve “başlarım senin  lololo’na” diyip sırtından  atar..
Türkiye, şimdiye kadar çok çekti  bu terör olaylarından ama her şeyin bir sınırı ve bir sonu vardır, tıpkı hayatın olduğu gibi. Bundan 30 yıl öncesinden bugüne binlerce insan öldü, gözleri arkada kalanlar mı ararsın, terör belasının biteceği umudunu taşıyan mı, Türkiye’nin tüm insanlarını hür ve özgür bireyler olarak görmek isteyenlerinden, çocuğunu askere gönderirken kaygıları taşıyandan, Al bayrağa tabutu sarılı oğlunun yüzünü dahi bir daha göremeden toprağa verende..Evet uzun yol arkadaşlığında insanlar belli olur, tanınır, o yol biter ama arkadaşlık, dostluk, kardeşlik bitmez. Dürüst olunduktan sonra hangi insan, huzursuz bir yaşam ister? Kürt, Laz, Türk, ya da Afrikalı, veya aklınıza kim hangi renk gelirse, huzuru istemeyen, huzursuzluktan nemalanan o yukarıda da sözünü ettiğim “Tavşana kaç, Tazı’ya da tut” diyenler değil mi? Ama artık onlar deşifre oldu, toplumun büyük bir bölümü, o sözü kimin söylediğini biliyor!
Dünya’da yaşam artık bireyselleşiyor,  sonra bilgisayarlar(pc), önce  cep telefonları ,sonra  android  akıllı cep telefonları derken  insanları nereye sürüklüyor, hepside bireylere daha rahat, daha lüks veya daha özgür yaşam standartları getirmek üzere dizayn edilip, yayılıyor. Böylesine bireysel ihtiyaçlara yönelmiş hayat anlayışında artık, neredeyse köy halini almış bir Dünya’da da bırakın “vatan” kavramını, tüm Dünya artık, tüm insanların vatanı haline gelmiş olmuyor mu? Kim artık istediği yere gitmek isteyip de gidemiyor? Çin’e mi, Rusya’ya, ABD’ye, Afrika veya Antartika’ ya mı? Nereye gidemiyor? Böyle bir Dünya’da artık, bizim anladığımız manada “Toprak”, gerçekten de öyle toprak mı dır?  İnsanlar artık domatesi bile suda yetiştirmiyor mu? Toprağın bir hükmü kaldı mı?
Terörün bir insanlık suçu olduğu artık beşikteki insanların bile bildiği bir olgu iken bu, insanlarının hızla Dünya insanlığı ile entegre olmuş bir ülkede daha fazla hüküm sürebilir mi? Önceden sinek öldüren mantalite hakimken Devlet’te artık, bataklığın kurutulmasına başlanmadı mı? Bir yandan Cumhurbaşkanımız  Abdullah Gül, bir yandan Başbakanımız  Recep Tayyip Erdoğan, bir yandan tüm Türk, Kürt , Arap aydınlarından tutun , bir ülkenin tüm değerleri,  akil insanlarından sanatçılarına varıncaya kadar, herkesin topyekün üzerine titrediği bir konuda artık eski çözümsüzlükler olabilir mi? Atılan onca adım atıl kalır mı? Ben atılan tüm adımların Türkiye’de tüm insanların  rahatlıkla “artık bu ülke benim ülkem” diyebileceği yönde atıldığına inanıyorum. Bu azim ve kararlılık isteyen bir süreçti ve bunu görüyorum. Kimileri benim gibi düşünmeyebilir, bende benim gibi düşündürmek için zaten yazı yazmıyorum. Şunu biliyorum, artık Türkiye, hala birilerinin at koşturduğu o eski, insanını ezen, kendi öz evlatları arasında ayırımcılık yapan ve bunda ısrar eden ülke değil, bundan sonra da artık olmaz. Olamaz.. O Tavşana kaç. Tazıya tut diyenlere rağmen olamaz.
Bir genç delikanlı, Hatay’ın Reyhanlı’sından. Üniversite öğrencisi, Rusya’ya demirci olarak çalışmaya gidiyor, okul harçlığı biriktirmek için. Arap. Önce Suriye’yi soruyorum ona, “Esed gitmeli” diyor, ardından Suriye’den Türkiye’ye gelenler için “vatan haini olarak görüyorum onları” diyor, sorular sorup konuşturuyorum onu. Suriye’de olaylar patlak verdikten hemen sonra, Reyhanlı’dan 7-8 otobüs dolusu insan (alevi)ın Suriye’ye gidip, Esed’in ordusunda üst rütbeli subay olarak görev aldığını söylüyor. Suriye’de bir Alevi – Sunni çatışmasının sürdüğünü ifade ediyor. Yani, Dünya’yı yönetenlerin o bildik “böl-parçala- yönet” mantalitesinin halen o eski Dünya argümanları ile Suriye’de devam ettiği görülüyor. Beşşar Esad, kendi ülkesinin Baas’ının kıskacından kurtulamıyor, katliamlar o nedenle sürüyor. 
Dünya’ya kapalı rejimler, kendi ülkelerinde bu türden modası geçmiş argümanları kullanabilir belki ama günümüz Dünyasında bu daha ne kadar sürebilir ki? Er ya da geç, tüm devletler, kendi ülke vatandaşları için Devlet olma mücadelesi verir olacak, öyle mezhep, din, ırklar için değil sadece bireylerinin hür ve özgür olabilmeleri için mücadele edecek ve bunu sağlayacaklar. Çünkü Dünya artık tek millet! Baksanıza Avrupa Birliğine, 27 ülke, ayrı devletler güya ama ekonomik kriz için almaya çalıştıkları önlemlerin altında o 27 ülkenin insanları yok mu? Nerde ayrı devlet vatandaşlığı? Var mı? Kalmış mı? Kalın sağlıcakla..
YORUM EKLE