M. Kemal AYÇİÇEK - 25 Ocak 2016
Yazmaya uzun sayılabilecek bir süre ara vermiştim. Çok içtenlikle yazdığım halde dediğimi yapmadılar, ben de ‘Ne halleri varsa görsünler’ dedim kendi kendime ve yazılara ara verdim. Bir süre de zaten ne TV, ne telefon, ne internet ne de radyo hiç ama hiçbir şey izlemedim, dinlemedim. Semaver de bol bol çay yapıp, kendime kıyaklar çektim. Hayat, hep koşturmaca ama nereye kadar değil mi? Yoruluyor insan demek ve bende o yorgunluğu giderdim sanıyorum.
Koç ailesinin genç üyesi Mustafa KOÇ, 56 yaşın da vefat edince baktım ki bu ölümün şakası yok, ölmeden bari birkaç yazı daha yazayım da deşarj olayım dedim. Tamam lafım dinlenmiyor olabilir, görüşlerime kimse katılmıyor da olabilir, hele bu ülkeyi yönetenler hiç yazılarımı okumuyorlar da olabilir ama ben yine de yazayım dedim. Mustafa Koç, henüz daha kalp krizi geçirmiş, canıyla boğuşurken Twitter alemin de güya onun rahatsızlığına üzülenler ardı ardına mesajlar atıyorlar. Bir tanesi de ‘Geçmiş olsun ama bana da 2 milyon dolar’ filan gibi şeyler yazmış. Ne garip bir dünya da yaşıyoruz, güya zengin bir insan ölmüş diye kalkıp onun arkasından açgözlülüğü dışa vuran paylaşım aymazlığı. Ne berbat bir durum bu, bilmiyor ki o ölen zengin ama garip, yaşadığı hayatı hep başkalarının kem bakışları altında korkarak, ürkerek ve rol icabı yaşamış bir insan. Belki de yoksulların yaşadığı hayatı yaşayabilmek için çok çaba harcayan ama bir türlü bunu yapma özgürlüğü bile olmayan bir insan, zengin olsa ne yazar?
Yeğenim var yanım da, “Neden İlahıyat camii sence dayı” diye soruyor, hani Teşvikiye gibi adı bilindik bir cami yerine neden İlahıyat camii? Cevabı gayet bilindik değil mi aslın da, züğürt’ün çenesini yoran o zenginlik değil mi sözde zengin ama insan gibi bir hayatı yaşayamayan insanları anlayamamak? Yeğenime cevabımı şöyle veriyorum;
“Bu alem de aslında zengin insanlar, sanatçılar, ünlü insanlar ve de politikacılar, aslında onlar yalnız ve garip insanlardır. Çevrelerin de yer alan insanlar, hep rol yapar ve onlar da o rolcüler arasın da kendi hayatlarını yaşayamazlar. Bu Dünya’nın en güzel yaşayan insanları fakir olduğunu sanan insanlardır, oturur ekmek zeytin yer bunu kimse yadırgamaz ama aynı şeyi bir Mustafa Koç yapmaya kalksa, ‘Olur mu hiç, yakışır mı koskoca zengin adam hiç soğan ekmek yer mi?’ diye yadırganır, hayatın en basit halinde bile rahat bırakılmaz o insanlar. O nedenle görünürde zengin olmuş bir insanın gıpta ettiği yaşam aslında çok sıradan fakir ve yoksul bir insanın yaşam standardıdır!” Marmara Üniversiteli yeğenim gülümsüyor, ardından da “Haklısın” diyor, sonra bir kitap alıyor eline okumaya koyuluyor.
Yağmurlu bir hava ama şemsiye yok bende, kol kola girmiş halde yanımdan geçen iki kızın birbirleri ile konuşmaları dikkatimi çekiyor. Karadeniz de sadece erkekler yüksek sesle konuşmaz, bayanlar da kendi aralarındaki sohbetlerin de yüksek seslidirler. Rize de caddeler kalabalık, kızın biri diğerine anlatıyor. Edebiyat dersin de hocası Türklük üzerinde konuşuyorken bu “Ben laz’ım hocam” demiş, hoca da “Tamam kızım sen Laz’sın ama Türk’sün değil mi?” demiş, bu kız “Yok hocam, Laz’ın Türk’ü mü olur, laz’ım lazzz!” diye ısrarcı olmuş, arkadaşı da ona “Ayyy ohh olsun kız, ne iyi yapmışsın!” diyor. Onlar benden hızlı yürüyorlardı, devamını dinleyemedim ama dinlediğim de bana yeterdi zaten. Nedir bu Türk, Kürt, Laz muhabbeti? Zengin’in malının züğürt ün çenesini yormasından farkı var mı? Şu üç günlük Dünya’yı birbirimize zehir etmekten ne zaman kurtulacağız? Bu toplum da neden böyle bir “ben” cilik anlayışı var? Nereye kadar bu şekil de devam edeceğiz? Biz kendi hayatımızı ne zaman yaşayacağız?
Yazının girişin de “dediğimi yapmadılar” dediğim yazım, 7 Haziran seçimlerinin ardından yazdığım bir yazıya atfendi. Orada seçim sonuçlarını değerlendirirken ben halkın AK Parti’nin HDP ile bir koalisyon kurması gerektiği mesajını verdiğine değinmiştim. Ama olmadı. Oysa samimiyetle şunu demek istemiştim, AK Parti’nin ‘Çözüm süreci’nde muhalefetin önünü tıkaması ve sürekli gerilen siyasi havayı yumuşatma ve sürecin akamete uğramadan devamı sağlanabilir umuduyla HDP ile bir koalisyon olabileceğini yazmıştım. Hani dikkate almadılar filan dediğim buydu. Tabi Devlet yönetimi için de sorumlu olan insanların tabi ki benden farklı gördükleri olaylar vardır ve nitekim gereğini öylece de yaptılar. Biz burada sadece o anki duruma göre aklımıza gelen fikirleri beyan ediyoruz, yoksa hiç kimseye akıl verme, yön gösterme gibi bir haddimiz olamaz. Zaten yine yazım da belirttim, ‘deşarj’ olma halimiz bu bizim. Birilerinin emrinde olarak ya da birilerinin değirmenine su taşıma amacımız yok hamt olsun. Adamın işi gücü yok, güya meslek eda ediyor, “Sen laz’sın ama Türk’sün değil mi?” İlla da kendi istediği cevabı buluncaya kadar, güya gücünü alanın da kullanacak. Zaten kız da vermiş cevabını ama önce insan olmak lazım, insan olduktan sonrası tüm Dünya için kolay aslında da biz bunu beceremiyoruz işte!
Kalın sağlıcakla.
mustafa kemal bey, tespitlerinize katılıyorum. keşke bazı şertlanmışlıklarımızı bir kenara atıp birer insan, birer müslüman olarak kucaklaşabilsek..